Ülkemiz, bitki türü zenginliği açısından oldukça cömert bir floraya sahip. Yaklaşık üç bin kadar kadar bitki, yeryüzünde sadece Türkiye’de yetişiyor. Bitkilerin bu kadar çeşitli olması, bitki bilgeliğini doğurdu. Aynı bitki farklı yörelerde farklı şekillerde kullanılabiliyor. Bitkilerle ilgili bilgelik daha çok yerel kaynaklardan derleniyor.
Gelibolu ve çevresi
Ahlat otu: Yaprakları ve meyveleri ezilerek böcekle yılan sokmalarında kullanılıyor.
Banotu: Taze yaprakları ekşi hamurla birlikte bezin arasına yayılır, baş ağrısında başa sarılır. Tohumları meşe korunda yakılıp kül edilir, sıcak su dolu bir kaba atılır, başa havlu örtülür, buharı solumak suretiyle diş ağrısında uygulanır.
Bayırturpu: Yaprakları ezilerek saçkıran hastalığında saç çıkartıcı olarak kullanılır. Kökleri doğranır, çamsakızı ve zeytinyağıyla kavrulur, süzülüp dondurulur. Yara ve yanıklarda kullanılır.
Böğürtlen: Köklerinin kaynatılmasıyla elde edilen su idrar yolu ve prostat sancılarında içilir.
Üvez: Meyveleri ishalde yenir.
Ödemiş ve Bozdağ çevresi
Sarımsak: 250 gr. sarımsak soyulur, buharda bekletilir, iyice yumuşayınca ezilip zeytinyağıyla karıştırılır. Temiz bir tülbente yayılır, bel fıtığından muzdarip hastanın beline bir kat naylon sarıldıktan sonra tatbik edilir ve bir hafta bekletilir.
Yılanyastığı: İyice olgunlaşan meyveleri toplanır, egzama, basur ve kaşıntıda bir hafta boyunca her gün 20-25 tane yutulur.
Sarı centiyane: Hazımsızlık, gastrit, öksürük ve kansızlıkta; yarım nohut tanesi büyüklüğünde kök yutulur veya kökü toz haline getirilip balla karıştırılır. Sabah-akşam bir çorba kaşığı yenir ya da iki parça kök yarım bardak soğuk suda 3-4 saat bekletilip içilir.
Karabaşotu: Çiçeklerinden hazırlanan soğuk çay kolesterol, tansiyon ve göğüs ağrısında içilir.
Sarı kantaron: Saplı çiçekleri kavanoza konur, üzerine zeytinyağı ilave edilir, üç gün güneşte, bir sene karanlıkta ve kullanmadan önce üç gün güneşte bekletilir. Elde edilen kırmızı renkli kantaron yağından vücut içindeki ve dışındaki yaralarda sabahları aç karnına bir çorba kaşığı içilir, iyileşme belirtileri görülene kadar devam edilir. Kurutulmuş incirin üzerine 2 damla kantaron yağı damlatılır, bağırsak tembelliğinde yemeklerden önce üç tane yenir.
Hayıt: Yaprakları olgunlaşmamış üzümle (koruk) birlikte dövülür, tülbente yayılır, ateşli hastalıklarda soğuk olarak sırta sarılır. İyileşme belirtileri görüldüğünde çıkarılır. Yaprakları ebegümeci yapraklarıyla birlikte lapa haline getirilir, mide ağrılarında ağrı olan bölgeye tatbik edilir.
Marsuvan otu: Ayağında yara olan hayvanların ayaklarına, bitkinin yapraklarının koyun kuyruk yağıyla dövülerek elde edilmiş lapası sürülür. Yaranın durumuna göre bu işlem birkaç kez tekrar edilir. İyileşme görüldüğünde uygulamaya son verilir.
Geniş yapraklı sinirliot: İltihaplı yaralarda kurutucu, çıbanı olgunlaştırıcı olarak kullanılır. Yaprakları dövülerek yaraların ve çıbanların üzerine sarılır. Cerahat toplanana kadar bekletildikten sonra, sargı kaldırılır.
Kolesterolü düşürmek için formül
Labada tohumu, ısırgan yaprağı, sinirliot yaprağı, kekik eşit oranda karıştırılır. Karışıma 1 lt. su ilave edilir. Bir saat süreyle kaynatılır. Elde edilen karışım buzdolabında bekletilerek, bir hafta boyunca her sabah aç karnına bir bardak içilir.
Kırıklara destek
Yumurta akı, rendelenmiş sabun ve buğday unu karıştırılır, bir beze yayılır. Kırık olan bölgeye sarılır, en az üç gün bekletilir.