Dr. Ender Saraç, bedensel obezite kadar ruhsal obezitenin de tehlikeli olduğunu söyleyerek "Ruhumuz da şiş ve obez. Ama ruhu gözle göremediğimiz için onun çok farkında olamıyoruz. Kinler, ego savaşları, nefret, kıskançlık gibi her türlü negatif enerji, virüs bulaştırmış durumda insanlara ve sisteme" dedi
Dr. Ender Saraç, Moral Dünyası dergisine sağlıklı yaşamla ilgili verdiği söyleşisinde çeşitli konulara temas etti. Dr. Saraç, Fransızlarda ilk asilzadeler ve sosyete çıkana kadar dünyada obezite ve şeker hastalığının olmadığını ifade ederek "Ne zaman ki beyaz un, beyaz şeker mutfaklarına girdi -ki o zaman bu ürünler çok pahalı-zenginliğin ve asaletin göstergesi şişmanlık olmuş. İlk francala ekmekler, pasta diye günümüzde bilinen daha lüks yiyecekler ve bildiğimiz pasta başladıktan sonra, insanoğlunda obezite ve diyabet başlamış." diye konuştu.
Beden sana bir emanettir
İnsanlara kilo vermeleri için asla katı diyet önermediğini söyleyen Dr. Saraç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz daha çok insandaki farkındalığı arttırmaya yönelik motivasyonlar vermeye çalışıyoruz. Yani bu beden sana bir emanettir. İstediğin gibi kullanma hakkına sahip değilsin. İkincisi ise sadece kalori hesabıyla sağlıklı zayıflama olmaz. Bu zayıflamanın bedene ciddi bir zararı olur. Yaşlanma, kemik erimesi gibi ciddi sağlık sorunları, adet düzensizliği, sinir bozukluğu, kabızlık gibi sorunlara yol açmamalı. Zayıflarken sağlığını kazanarak zayıflamalı."
Sadece mideye geçirerek olmaz
Bedensel obezite kadar ruhsal obeziteden de korunmak gerektiğini ifade eden Dr. Saraç, bu konuda şunları söyledi: "Bugün bedensel obezite kadar tehlikelidir ruhsal obezite. Yani ruhumuz da şiş ve obez. Ama ruhu gözle göremediğimiz için onun çok farkında olamıyoruz. Kinler, ego savaşları, nefret, kıskançlık gibi her türlü negatif enerji, virüs bulaştırmış durumda insanlara ve sisteme."
Kilo vermede, sadece mideye söz geçirmek değil aynı zamanda aklı ve ruhu da buna hazırlamak gerektiğini ifade eden Dr. Saraç, "Kişiye göre değerlendirme yapıyoruz. Bakıyoruz bir kişi kilo verse dahi hemen alacak, o zaman kendi içindeki kavgalarını, yaşadıkları ruhsal küflerini, o affedemedikleri, geçmişte taşıdıkları yükleri ve blokajları çözmek için, bazen psikoloğa göndeririz, bazen kendiliğinden beden çözülünce beraberinde ruhtaki çözülme de paralel olarak geliyor. Ruhta da çözülme başlıyor ama her kişinin kendi becerisine göre oluyor" diye konuştu.
Neden haram denmiş?
Hem bedensel hem de ruhsal obezitenin hastalıkların kaynağı olduğunu ifade eden Dr. Saraç, şunları söyledi: "İlerlemiş tıbba rağmen hastalıkların artışına engel olunmuyor. Refah düzeyi arttıkça, kilo alımı da paralel artıyor. İnsanlarda maalesef zenginleşme ideali var, evim olsun arabam olsun, yazlığım olsun, o da benim olsun, şu da benim olsun dedikçe ve bunlara sahip olduktan sonra da maalesef sefasını süremiyorlar. Refah artıyor, bunun yanında sağlık da gidiyor. İmkânlar arttıkça daha basit yaşamak gerekiyor. Kendi işini kendisi yapan, merdiven inip çıkan, evin içinde kendi sorumluluğunu yapan bireyler olmak gerekiyor.
Antivirüs programımız yok!
Bizim toplumun zaaflarına karşı koruyucu anti virüs programımız yok. Son yıllarda zenginleşen muhafazakâr kesimde de korkunç obezite sorunu var. Bence bu da mekruhtur. Bedene zarar veriyorsunuz. Haram kılınan şeyler neden yasaklanmış, çünkü bedene zarar verdiği için. O dönemde obezite olsaydı o da yasaklanabilirdi çünkü diğer haramlar kadar insana zarar veriyor. Nefis terbiyesi üzerine daha fazla durmak gerekiyor. Çok yemek bir zaaftır. Hazları, zevkleri, muhabbeti ana kaynağından edineceksiniz. 'Ya Vedud' esmasından, yani sevginin ana kaynağından beslenemediğimiz için, sürekli dünyevî zevklere takılıp kalıyoruz."