Tam Gün'e İtirazlar Tam Gaz Devam Ediyor

Ankara Tabip Odası, Temmuz sonunda uygulamaya geçecek olan "Tam gün" yasasıyla ilgili görüş ve taleplerini bir kez daha iletmek üzere bugün Sağlık Bakanlığı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Ankara Tabip Odası, Temmuz sonunda uygulamaya geçecek olan "Tam gün" yasasıyla ilgili görüş ve taleplerini bir kez daha iletmek üzere bugün Sağlık Bakanlığı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Ankara Tabip Odası'ndan yapılan açıklama şu şekilde;

30 Temmuz 2010 tarihinde “Tam Gün” yasasının büyük bölümü yürürlüğe giriyor.


“Tam Gün” yasası ne anlama geliyor?
Bu yasa ile hekimlerin serbest çalışabilmeleri engellenmektedir:
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) özel sağlık kuruluşları ile anlaşma yapabilecek, ancak serbest çalışan hekimlerle anlaşma yapmayacaktır.
Serbest çalışan hekim SGK ile anlaşmalı özel merkezlerde hasta göremeyecektir.
Bunun sonucu olarak yasa, serbest çalışan hekimleri, özel merkezlerde işverenin takdir edeceği bir ücretle çalışmaya zorlamaktadır.
Yani hekim hasta bakacak, özel sağlık kuruluşu sahipleri kazanacaktır.

Bu yasa ile ister kamuda olsun, ister özelde olsun tüm hekimlerden, İYİ değil ÇOK hasta bakmaları beklenmektedir.
Devlet halkın sağlığını, canını emanet ettiği hekimine “baktığı hasta sayısı veya yaptığı ameliyat kadar” ücret ödeyecektir.
Bu yasaya göre, kamuda çalışan hekimlerin mesai dışında çalışmasında sakınca yoktur, hatta günde 24 saat, haftada 7 gün çalışma dahi mümkündür.

HEDEF: UCUZ EMEK
Her alanda olduğu gibi sağlık alanında da iktidarın hedefi çalışanların emeğini ucuzlatarak sermayeye ucuz işgücü sağlamaktır.
Oysa sağlık hizmeti yüksek nitelikli bir hizmettir. Bu hizmetin asli unsurları olan hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarını düşük yaşam standardına mahkum etmek halkın nitelikli sağlık hizmeti alma şansını yok eder. Tabii halkın nitelikli sağlık hizmeti alması iktidar için önemliyse...

Belki de yanıtlanması gereken kritik soru şudur:
Bu yasayı yapanlar, muayenehaneden hastaneye hasta gönderen, bu “güvenilmez”, bu “paragöz” hekimlere nasıl güvenip halkın sağlığını emanet etmektedirler?
Elbette gönül rahatlığı içerisinde! Hatta muhtemelen hekimlere, kendilerine güvendiklerinden daha bile fazla güvenmektedirler. Onlara bu güveni, çok büyük çoğunluğu hiçbir karşılık beklemeksizin on yıllarca gece gündüz hastalarına şifa vermek için didinen, her türlü hak kaybına, her türlü fiziksel saldırıya, siyasilerin her türlü aşağılamasına, kötü sözlerine rağmen büyük fedakarlıkla ve sessizce işlerini yapan meslektaşlarımız vermektedir.

Ankara Tabip Odası ve hekimler, Tam Gün Yasası ve yine aynı hedefe varmak için hayata geçirilmeye çalışılan aile hekimliği uygulaması, Kamu Hastane Birlikleri Yasası, sağlık kentleri kurma planları, özel sektörde gelişen sağlık tekellerinin her birisini yakından izlemektedir.
9 Mayıs’ta yapılan Ankara Tabip Odası seçimlerine katılarak oy kullanan 5600 hekim verdikleri oylarla Sağlık Bakanlığı’na ve iktidara:
-“Tam Gün” yasasına,
- “Kamu Hastane Birlikleri” yasa tasarısına,
- “Aile Hekimliği” dayatmasına,
- “SUT”a, “BUT”a,
- Sağlık hizmet sunumu ve eğitiminin her alanındaki kadrolaşmaya,
- Özelde çalışan meslektaşlarımızın içine düşürüldüğü çalışma koşullarına ‘HAYIR’ demiştir, ‘DUR’ demiştir.
Bu sadece Ankaralı hekimlerin değil, Türkiye’deki tüm hekimlerin sesidir. Hekimlerin bu tutumunun, bu kararlılığının kamuoyu ve iktidar tarafından görülmesi gerekiyor.

Tam Gün Yasası ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ndeki hukuki süreç devam ediyor. Yarın 14 Temmuz’da TTB Merkez Konseyi görüşlerini anlatmak üzere Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. Görüşlerimizin, kaygılarımızın anlaşılmasını, dikkate alınmasını bekliyoruz.

Yasa ile ilgili hekimler açısından ciddi belirsizlikler oluşmuş durumda. Hekimler ciddi mağduriyetlere maruz kalacaklar. İşyeri hekimlerinden muayenehane hekimlerine ve doğabilecek farklı mağduriyetlere yönelik tabip odalarına yüzlerce başvuru olmaktadır.
Bu yasa ile;
- “Hekimler, tam gün, tek bir işyerinde günde 8 saat” değil “12, 16, 18, 20 saat çalışsın” deniyor.
- “8 saat çalışıp belirli bir maaş” değil, “az bir maaş ama 8 saatten fazla çalışma için ek ücret” deniyor.
- “Sağlık hizmetinde nitelik” değil “bakılan hasta sayısı” önemlidir, “kaç hasta bakarsan o kadar para alırsın” deniyor.


- “Alınan ücretlerin yarısından azı emekliliğe yansıyacak, maaştan her ay fazla kesinti ile emekli maaşı 25 yıl sonunda 2500 TL olsun” deniyor.
- “Hastaya yeterince zaman ayırıp nitelikli hizmet sunulsun, hatalar olmasın” değil “Zaman önemli değil ne kadar çok hasta bakarsan o kadar çok para alırsın. Hatalar için de meslek sigortası yapılır” deniyor.
- “Ücretlerin yarısı devletten yarısı da döner sermayeden verilsin, döner sermayeye paranın birazı devletten birazı da hastaların ödediği farklardan gelsin” deniyor.
- Nöbet ücretleri “İş kanununda belirtildiği gibi normalinden % 50 zamlı” değil “normalin çeyreği kadar” olsun deniyor.


- “Öğretim üyelerine öğrenci eğitimi, asistan eğitimi, araştırma yapmak gibi temel görevleri için uygun ortam ve ücret” değil, “baktığı hasta sayısı, yaptığı ameliyat sayısı kadar para, yetmiyorsa ikinci bir devlet hastanesinde ek iş” deniyor.
- “Kurum hekimlerinin ücretlerinde iyileştirme” değil, “Geçinebilmek için ikinci işte çalışsın” deniyor.
 

Bu yasa ve tasarıların aile hekimliği sistemi ve Genel Sağlık Sigortası ile birlikte bir bütünü oluşturduğunu, halk ve sağlık çalışanları, hekimler için istenen bir sağlık ortamı sağlamayacağını başından bu güne ısrarla vurguladık. Kamu ya da özelde çalışan meslektaşlarımızın çok önemli bir kısmı bugün ve gelecek kaygısı içerisinde, yarını belirsiz bir ortamda hekimlik yapmaktadırlar. SUT, SGK uygulamaları deyim yerindeyse bezdirmektedir. Hastalar içinse giderek daha fazla cepten harcama yapma dayatmaktadır. “Tam Gün” yasasına, yani “hekim emeğinin ucuzlatılmasına”, piyasalaşmış, kar güdüsüyle hareket eden sağlık sektörüne ucuz hekim işçiler hazırlama girişimine karşı duruyoruz.


Bizler bir kez daha yasa ile ilgili gerçekleri kamuoyunun dikkatine sunuyor, iş ve gelecek güvencemiz adına, sağlık hakkı adına “bu yasaya karşı olduğumuzu” bir kez daha yineliyoruz.


Sağlıkta Dönüşüm Programı sonuna geliyor. Hem hekimler hem de halk için kötü sonuçları giderek ortaya çıkmaya başladı. Reform diye dayatılan, seçmenlerini memnun edebilir, ama ne hastalarımızın ne de biz hekimlerin yararınadır. Bugüne kadar hekimlerin üzerinden halka, ‘sağlık hizmetleri iyiye gidiyor’ izlenimi vermeye çalışan iktidar, artık sağlığı alınır satılır bir hizmet haline getirmesinin sonuçlarını gizleyemeyecek, saklayamayacaktır.


Kamuoyu ile paylaşıyoruz: her fırsatta poliklinik sayılarının arttığından dem vuran siyasi iktidar, sağlıkta sayıları artırmakta ama her geçen gün hizmetin niteliğini bozmaktadır. Kar için, piyasa için bu ülkenin sağlığı ile oynanmaktadır.

Ankara Tabip Odası olarak halkın sağlık hakkına, hekimlerin özlük hakkına, mesleki bağımsızlığa, meslek onuruna sahip çıkmaya devam edeceğiz.
 

Manşetler

DUYURU-4