Daire, Anayasa Mahkemesi’nin Tam Gün yasasıyla ilgili iptal kararının, kamuda çalışan doktorlara da özel muayenehane açmasına olanak tanıdığını açıkladı. Anayasa Mahkemesi’nin kısmi iptal kararından sonra Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları kafa karışıklığına neden olmuştu. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kararla sadece üniversite tıp hocalarının muayenehane açabileceklerini, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde çalışan doktorların ise muayenehane açamayacağını belirtirken; Türk Tabipler Birliği(TTB) karardan sonra yaptığı açıklamada, yasal dayanaklarını da göstererek devlet hastanelerinde çalışan doktorların da muayenehane açabileceklerini savunmaktaydı. Yine TTB bir diğer savunmasını, 1928 tarihli ve 1219 sayılı “Tababet ve Şua Batı San’atının Tarzı İcrasına Dair Kanun”a dayandırıyordu. TTB, bu kanun halen yürürlükte olduğu için devlet hastanelerinde çalışan doktorların da muayenehane açabileceklerini, muayenehanelerini açık tutabileceklerini belirtiyordu. Yine 657 sayılı Kanun’da doktor için mesleğini serbest olarak icra edeceğini, ikinci iş yasağı olmadığının altını çiziyorlardı.
Konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi eski Genel Sekreteri Bülent Serim ‘in 19.07.2010 ‘da basına yaptığı açıklamada TTB ile aynı görüşte olduğunu şöyle ifade ediyordu: “1219 sayılı yasayı değiştiren Tam Gün Yasasındaki yasaklayıcı kural, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğine ve 1219 sayılı yasa hangi hastanede çalışırsa çalışsın, tüm hastanelerde çalışan doktorları kapsadığına göre, devlet hastanelerinde çalışan doktorların da muayenehane açma ve açık muayenehanelerini sürdürme hakkı vardır”. Ayrıca Bülent Serim’in eşitlik ilkesine aykırılık açıklamasına geçmeden önce çok önemli gördüğüm 657 sayılı devlet memurları kanununun 28. maddesine bakmak lazım; Türk Ticaret Kanunu ” ‘tacir’ veya ‘esnaf’ sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamayacaklarını, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamayacaklarını, ticari mümessil veya ticari vekil veya kolektif şirketlere ortak veya komandit şirketlere komandite ortak olamayacaklarını” belirtmesine rağmen serbest meslek icrasıyla ilgili bir yasak taşımıyor. Bu durumda doktorlar gibi öğretmenler ve 657’ye tabi diğer meslek grupları (Laborant, Fizyoterapist, Hemşire, Psikolog, Sağlık Memuru vb) da “serbest olarak mesai saatleri dışında mesleklerini icra edecekleri bir işte çalışabilirler” sonucu çıkıyor. Ancak uygulamada buna izin verilmiyor. Sayın Serim’in yaptığı açıklamada bence en çarpıcı olan da Sağlık Bakanlığı’nın Anayasa Mahkemesi’nin kısmi iptal kararını yorumlamasıyla doktorlara sağlanan serbest çalışma hakkının, uygulamada diğer memurlara sağlanamamasının, Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık durumunun benzeri, aynı meslek grubu arasında yaratacağı çifte standart durumudur. Hukukçular bu konuda, Anayasanın 10. maddesine aykırılığın giderilmesi için, ilk aşamada idareyle prosedür tamamlandıktan sonra, idare mahkemesine Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla açılacak bir davanın mahkeme tarafından takdir edilmesi halinde sorunun Anayasa Mahkemesi’ne tekrar geleceğini belirtiyorlardı ki 22 Temmuz 2010 ‘da Danıştay’ın 5. dairesi, Sağlık Bakanlığı’nın yaptırım tehdidi içeren, emredici nitelikteki açıklamalarına ve Anayasa Mahkemesinin kısmi iptal kararını yanlış yorumlamasına “Dur” dedi.
Türkiye’de üniversite hastaneleri dışında güvenilir sağlık kurumları kalmadığı gerçeğini başta tıp otoriteleri olmak üzere kime sorsanız aynı şeyi ifade ediyor. Ancak bunların da alt yapı ve kapasitelerinin başvuruları karşılayamıyor oluşu, haliyle “Tam Gün”ün nasıl uygulanabileceğini düşündürüyor. O nedenle, meselelerin Ankara’dan gözüktüğü gibi olmadığı daha net anlaşılıyor. Ülkemizin başta terör, ekonomik kriz, yoksulluk ve yolsuzluklarla ile ilgili o kadar çok sorunu varken Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar üzerinden Sağlık Bakanlığı’nın doktorların “Muayenehane açardı, açamazdı, onların tuzu kuru” açıklamaları, halkın gözünde hekimlik mesleğinin saygınlığını rencide etmekte, onları aşağılamakta, hekimleri bölmekte, birbirine düşürmekteydi. Buna kimsenin hakkının olmadığı kanısındayım. Uygarlık tarihine baktığımızda hekimliğin, hakimlikle birlikte bir toplumdaki en kutsal mesleklerden biri olduğu görülür. Bir gün mutlaka herkesin adalete ihtiyacı olacağı gibi doktora da ihtiyacı olacaktır.
İlk bakışta kulağa hoş gelen, halkın yararına gibi gözüken “ Tam Gün Çalışma” ile ilgili 25.01.2010 ve 03.07.2010 tarihlerinde yazdığım yazılarda belirttiğim üzere Sağlıkta Dönüşüm adı altında 32 yıl önce 1978’de “Sağlık Personelinin Tam Süre Çalışma Esaslarına Dair Kanun “ ile yürürlüğe konulmuş olan ancak uygulanabilirliği olmadığından ve vaat edilen hak ve kazançlar da doktorlara verilmediğinden 1980’de yürürlükten kaldırılmıştı. O günkü siyasilerin popülist yaklaşımlarına benzer tutum ve davranışlarla bu kavramı tekrar bugün kanun haline getiren AK Parti hükümeti “Sağlık sorununu çözeceğiz” iddiasıyla hekimleri de suçlayarak, onların üzerinden halka şirin gözükerek politika üretmeye çalışmaktadır. Ancak bu politikalar ne temel sağlık sorunlarını çözecektir ne de hekimleri mutlu etmeye yetecektir.
Sadık Çelik