Bu tepkisel davranışın belirli bir düzeyde olduğu müddetçe insanlar için faydalı olduğunu ve yaşanması gerektiğini kaydeden Öziç, bunun gerekçelerini şöyle açıkladı: "Çünkü stres kişiyi düşünmeye ve üretmeye karşı güdüler ve stresin etkisiyle yaşanan bu çatışma veya gerginlik bu üretimi oluşturma aşamasının bir parçasıdır. Kişi karşılaştığı zorluğu ancak bu aşamadan geçtikten sonra sağlıklı bir şekilde atlatabilir. O nedenle stresi veya kaygıyı yaşamaktan kaçınılmaması gerekmektedir. Stresten kaçınmak anlamına gelen durumlar; stresli anlarla her karşılaşılmasında çözüm aşamasının ertelenmesi, geciktirilmesi ve gerçekçi olmayan çözüm yöntemlerine başvurulması şeklinde sıralanabilir. Bu şekilde davranışlar insanların hayatını daha çok zorlaştırır ve yıkıcı stresin oluşmasına zemin hazırlar. Asıl kaçınılması gereken stres yıkıcı strestir. Yıkıcı stres, kişinin performansının düşmesine, gündelik uğraşlardan ve iş yaşamından alınan zevkin azalmasına ve bunlar gibi pek çok yaşam kalitesini düşüren durumların yaşanmasına neden olmaktadır."
"Yıkıcı değil yapıcı stres veya kaygıyı yaşamak istiyorsak ve farklı bir engelimiz de yok ise karşılaştığımız zorlu durumdan kaçınmak yerine onunla yüzleşmeli ve cesaretli olmalıyız." diyen Öziç, sözlerine şöye devam etti: "Kendimize 'yapamayacağım', 'başaramayacağım', 'beceriksizim' gibi yıkıcı telkin vermemeliyiz. Bu yıkıcı telkinlerin yerine 'deneyebilirim', 'başarabilirim', 'yapamasam da bununla baş edebilirim' gibi yapıcı ve motive edici telkinlerde bulunmalıyız. Düşünüldüğünde yeryüzünde hiç hatası olmayan ve karşılaştığı her sorunu mükemmel şekilde çözen hiç kimse yoktur, kendimize bir de bu açıdan bakmalıyız ve kendimize de hata yapma şansı tanımalıyız."
Psikolog Enise Öziç, stresten kaçınma ve yüzleşememe gibi davranışlar yapmadığı halde yine de sorunun çözümünü sağlayamıyorsa, bu durumun yaşam kalitesini ve biyolojik sağlığı olumsuz yönde etkilemeye başladıysa kişinin mutlaka bir uzmandan yardım almasını tavsiye etti.