21.04.2008 tarihinde TSK'daki görevimden istekle emekli oldum. Emekli Sandığı emeklisi olarak 1/1 derecesinden maaş almaktayım ve halihazırda başka bir yerde çalışmıyorum. Ancak, SSK'lı olarak bir şirkette, 1.000-TL net ücretle işe girdiğim takdirde Sosyal Güvenlik Destekleme Primi kesilir mi, kesilirse benden ve işverenden kesilecek oran veya tutar ne kadar olur? Ayrıca bu kesinti emekli maaşımdan mı yoksa yeni işimdeki ücretimden mi kesilir? Hakan Öztoklu
Sayın okurum, siz Emekli Sandığı'ndan emekli olduktan sonra özel sektörde 4/A'lı (SSK'lı) olarak işe gireceksiniz bu sebeple 5510 ve 506 sayılı kanunlar gereğince aldığınız emekli aylığından herhangi bir kesinti yapılmayacak.
ÜCRETİNİZDEN KESİNTİ YAPILACAK
Emekli aylığınızdan değil ama SSK'lı çalışacağınız işyerinden alacağınız ücretten SGDP kesintisi yapılacak. İşyerinden alacağınız brüt ücretten yüzde 7.5 oranında SGDP kesintisi
yapılacak, işsizlik sigortası kesintisi yapılmayacaktır. Bu arada dilimlere göre yüzde 15'den başlayan da bir gelir vergisi kesintisi yapılacak.
İŞVEREN DE KATKI VERECEK
Brüt ücretiniz üzerinden ayrıca işveren yüzde 22.5 ve buna ilave olarak işyerinin tehlike sınıf ve derecesine göre yüzde 1 ile 6.5 arasında kısa vadeli sigorta primlerini ise işvereniniz ödeyecek. Öte yandan uygulama gereğince emekli çalışanların işveren teşviki hakları da olmadığından bu primlerde herhangi bir indirim de olmayacaktır.
İŞ KAZASI GEÇİRİRSENİZ İKİNCİ GELİRİNİZ OLUR
SGDP primleri kısa vadeli sigorta primleridir. Bu sebeple aldığınız ve almaya devam edeceğiniz emekli aylığına katkısı-etkisi olmaz. Sadece işyerinde çalışırken iş kazası geçirir veya meslek hastalığına uğrar ve yüzde 10 dan fazla uzuv veya işgücü kaybına uğrarsanız aldığınız emekli aylığına ilave olarak bir de kaybettiğiniz güce göre ikinci bir sürekli iş göremezlik geliriniz olacaktır.
*
SGK'NIN DERTLİ MEMURLARINDAN MEKTUP VAR
'Ağır iş yüküne rağmen aldığımız maaşlar çok düşük'
Gerek sigortalıların gerek işverenlerin sorunlarıyla ilgilenip çözümler sunuyorsunuz, teşekkür ederim. Ben SGK'da veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapıyorum, kendi nezdimde kurum personelinin sıkıntılarını size iletmek istiyorum.
MAAŞ: Kurum personeli diğer kurumlara göre kat kat ağır iş yükü altında çalışmasına rağmen maaşlar çok düşük. Herhangi bir kamu kurumu personeli bizden daha iyi maaş almaktadır (mesela, Yurt-Kur, PTT). Tüm kurumlar personelinin özlük ve mali haklarını iyileştirirken bizde aksi yönde bir çalışma vardır.
GÖREVDE YÜKSEL(EME)ME: Kurumda göreve başlayan bir personel, eğitim durumu ne olursa olsun şeflik sınavına girmek için (şef olabilmek için değil) neredeyse 15 sene çalışması gerekmektedir. Kriterlerinin pek de anlaşılamadığı bir puanlama sistemi neticesinde (ki bu kriterlerin içinde Ankara'da çalışan personelin haricinde kimsenin aldığı görülmemiş "takdir" belgesi de bulunmakta) sınava girebilme baraj puanına ancak 15 sene civarı çalışanlar ulaşabilmektedir. Bu durum personelde müthiş bir motivasyon eksikliği oluşturmaktadır.
KADROLAŞMA: Kurumda son yıllarda, hiç olmadığı kadar kadrolaşma yaşanmaktadır. Muhafazakâr görüşlü biri olmama rağmen sırf bu konudan dolayı kesinlikle hükümet yanlısı
sendikaya üye olmuyorum. Oysa son zamanlarda bir yerlere gelebilmek için herkes Memur-Sen'e geçiş yapmakta. En son Türkiye geneli müdür yardımcısı atamalarında % 75-% 85 oranında Memur-Sen üyeleri atanmıştır.
LİYAKAT: Kurum son yıllarda tüm il müdürlerini müfettiş kadrosundan atamaktadır. Müfettiş olmak tek kriter gibi görünmektedir. Genel idari hizmet kadrosunda çalışmayan, çalışma koşullarını, çalışma şartlarını bilmeyen, çalışan psikolojisinden anlamayan kişilerin yönetim kadrosuna getirilmesi, idare-çalışan arasındaki uçurumun büyümesine sebep olmaktadır. Müfettişlerin ''kabadayı'' ve ''memura yukarıdan bakma'' ve de ''efendi-köle mantalitesi''ni ancak çalıştıkları personel bilir.
AST-ÜST İLİŞKİLERİ:
Hizmet verdiğimiz kişilerle memurların arasında çıkan en ufak tartışmada memur dinlenmeden hakkında derhal işlem yapılmakta, savunması alınmaktadır. Bu duruma gelmesine sebep de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer'in "Bana şikâyete gelen her vatandaş haklıdır" şeklindeki beyanatının vatandaş üzerinde yarattığı etkidir. Hal böyleyken memur kendini yalnız ve güvensiz hissetmektedir. Devletin asli hizmetlerini yürütmesini sağlayan memuruna sahip çıkmaması ve üvey evlat muamelesi yapması anlaşılır değildir. İsmi saklı
*
Bağ-Kur'dan ölüm aylığı için 3 yıl gerekiyordu
Babam 1973 kasım ayında vefat etmiş. Bağ-Kur primini 10 ay 13 gün yatırmış bu arada vefat etmiş ve iki yıl askerlik yapmış. Babam aynı zamanda çiftçiymiş ve hem de kahve işletiyormuş ben şu anda eşimden ayrılmak üzereyim babamdan bana maaş baglanabilir mi? SGK'ya gittim araştırdım 40 gün eksik dediler. Yapılabilecek bir şey var mı? Ayşe Yetik
Ayşe hanım, babanızın vefat ettiği yıllarda en az 3 yıl Bağ-Kur sigortalılık süresi olanların geride bıraktıklarına dul ve yetim aylığı bağlanıyordu. Daha sonra bu süre 2003 yılında 5 tam yıla çıkarılmıştır. Babanız üzerinden boşanmanız halinde size yetim aylığı bağlanması için 3 yıla ihtiyacınız var ama verdiğiniz bilgilere göre 3 yıldan 47 gün eksiği var görünüyor. Vergi dairelerinden araştırın Bağ-Kur un bilmediği vergi kaydı varsa bu iş olur.
*
Hafta içi işe gelmeyen hafta sonu para alamaz
Hafta içinde herhangi bir gün izin alınınca ücret kesintisinin hafta sonu mesaisinden kesilmesi uygun mudur? Yoksa gelmediği günkü yevmiye mi kesilir? Turgay Ermiş
4857 sayılı İş Kanunu gereğince haftalık çalışma süresi 45 saat olarak kararlaştırılmış bu çalışma karşılığında bir günlük haftalık tatil (ve tatil ücreti) hakkınız bulunmaktadır. Hafta içinde bir gün işe gelmediğiniz takdirde bir günlük ücretiniz kesileceği gibi hafta içinde tam çalışmadığınızdan çalışmadan verilen hafta sonu (Pazar) yevmiyenizi de alamayacaksınız.
Ali Tezel
atezel@htgazete.com.tr