10 Ekim 2013 PERŞEMBE |
Resmî Gazete |
Sayı : 28791 |
DANIŞTAY KARARLARI |
Danıştay İkinci Daire Başkanlığından:
Esas No : 2012/1445
Karar No : 2013/1405
Kanun Yararına Temyiz İsteminde Bulunan : Danıştay Başsavcılığı
Davacı : Satı Sarıca
Vekili : Av. Muhsin Özkale
İnönü Cad. Günep Plaza Kat:1 No:102 - ADANA
Davalı : Kozan Kaymakamlığı - ADANA
İstemin Özeti : Adana Bölge İdare Mahkemesi’nin 23.9.2011 günlü, E:2011/3996, K:2011/4004 sayılı kararının, Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Özgür Metin
Düşüncesi : Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Adana Bölge İdare Mahkemesi’nce verilen kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Başsavcısı : Turgut Candan
Düşüncesi : Van İli, Merkez, Dumlupınar İlköğretim Okulu’nda 657 sayılı Yasa’nın 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli statüde sınıf öğretmeni olarak görev yapmakta iken eş durumu nedeniyle Adana İli, Kozanİlçesi, Bucak Köyü İlköğretim Okulu’na atanan davacının, bu atama nedeniyle verilmeyen yolluğun ödenmesi istemiyle, 1.4.2011 tarihinde yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ve yolluğun yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen Adana İkinci İdare Mahkemesinin 25.5.2011 gün ve E:2011/940, K:2011/925 sayılı tek hakimli kararın onanmasına ilişkin Adana Bölge İdare Mahkemesinin 23.9.2011 gün ve E:2011/3996, K:2011/4004 sayılı kararının yürürlükteki hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davacı Satı SARICA vekili tarafından kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine dava dosyası da getirtilerek konu incelendi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51’inci maddesinde, “niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden” kararların kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu hükmü getirilmiş; 10’uncu maddesinde, “İlgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmışgünün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri’’; 11’inci maddesinde de, “İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmişsayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı” hükmüne yer verilmiştir.
Mülga 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu’nun 93’üncü maddesinin birinci tümcesi “Taallük ettiği senei maliyenin hitamı tarihinden itibaren beş sene zarfında ashabı tarafından meşru bir mazerete müstenit olmaksızın tahriren talep ve takip olunamamaktan veya evrakı ibraz edilmemekten dolayı tediye olunamayan düyun müruru zamana uğrayarak Devlet menfaatine sakıt olur” hükmünü içermekte iken, bu Kanunu yürürlükten kaldıran 30.12.2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Ödenemeyen giderler ve bütçeleştirilmiş borçlar”başlıklı değişik 34’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında,” İlgili olduğu mali yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde alacaklıları tarafından geçerli bir mazerete dayanmaksızın, yazılı talep edilmediğinde veya belgeleri verilmediğinden dolayı ödenemeyen borçlar zamanaşımına uğrayarak kamu idareleri lehine düşer.” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının naklen atanması nedeniyle yolluk verilmesi istemiyle yaptığıbaşvurusunun reddi üzerine açılan davada, davacının 7.8.2009 tarihli işlemle atandığı okulda göreve başladığı 17.8.2009 tarihinden itibaren bir ay içinde harcırahının ödenmemesi üzerine sürekli görev yolluğuna ilişkin dava açması ya da 2577 sayılı Kanun’un 11’inci maddesi uyarınca idareye başvurması gerekirken, bu süre geçirildikten çok sonra anılan atama işleminden kaynaklanan yolluğun verilmesi istemiyle idareye yapılan 1.4.2011 tarihli başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle 2.5.2011 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasını inceleme olanağı bulunmadığıgerekçesiyle, süre aşımı yönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
6245 sayılı Harcırah Kanununun 59’uncu maddesinde belirtilen bir aylık süre, dava süresi olmayıp, verilen avansın kapatılması amacına yönelik bir beyanname verme süresi olarak düzenlenmiş olduğundan, davacının atandığıyerde göreve başladığı 17.8.2009 tarihinden itibaren bir ay içinde harcırahın ödenmemesinin zımni ret şeklinde yorumlanması olanağı bulunmamaktadır.
Öte yandan; davacının atanmasına ilişkin işlemde atamanın yolluksuz olduğuna dair herhangi bir ibarenin mevcut olmaması karşısında; yolluk ödenmesi talebiyle sonradan yapılan başvurunun, 2577 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesi kapsamında yapılmış bir başvuru niteliğini taşıması sebebiyle; olayda idari dava açma süresinin de bu maddeye göre hesaplanması yerine atama işleminin tebliğ tarihinin dava açma süresi için başlangıç olarak alınması isabetli değildir.
Ayrıca; belirtilen kanun hükümleri ile diğer bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, beş yıllık zamanaşımı süresi alacağın doğduğu mali yılın bitiminden itibaren başlayacağı ve davacının, naklen atanmasına ilişkin işlemde “yolluksuz” ibaresinin de bulunmadığı hususları göz önüne alındığında; bu işlemden doğan yolluğunun tarafınaödenmesi için yaptığı başvuru üzerine 2577 sayılı Yasanın 10’uncu maddesi uyarınca kurulan işlemin iptali istemiyle açılan davanın süresinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle, Adana Bölge İdare Mahkemesinin, aksi yolda verilen ve yürürlükteki hukuka aykırı sonuçlar ifade ettiği açık bulunan 23.09.2011 gün ve E:2011/3996, K:2011/4004 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51’inci maddesi uyarınca, kamu yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Dava; Van İli, Merkez, Dumlupınar İlköğretim Okulu’nda 657 sayılı Yasa’nın 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli statüde öğretmen olarak görev yapmakta iken, Adana İli, Kozan İlçesi, Bucak Köyü İlköğretim Okulu’na atanan davacının, bu atama nedeniyle verilmeyen yolluğunun ödenmesi istemiyle 1.4.2011 tarihinde yaptığı başvurunun reddine ilişkin 25.4.2011 günlü, 3183 sayılı işlemin iptali ve yolluğun yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Adana 2. İdare Mahkemesi Hakimi tarafından verilen 25.5.2011 günlü, E:2011/940, K:2011/925 sayılı kararla; davacının, atandığı okulda göreve başladığı 17.8.2009 tarihi itibariyle kendisine harcırah ödenmediğini öğrendiği ve burada göreve başladığı tarihten itibaren altmış gün içerisinde dava açması ya da bir aylık süre içerisinde 2577 sayılıİdari Yargılama Usulü Kanununun 11. maddesi uyarınca idareye başvurması, isteğinin reddedilmesi veya reddedilmişsayılması durumlarına göre Kanunda öngörülen süre içerisinde dava açması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra idareye yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davanın süresinde açılmadığı ve dolayısıyla esasının incelenmesi olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine hükmedilmiş, itiraz üzerine davaya bakan Adana Bölge İdare Mahkemesi’nin 23.9.2011 günlü, E:2011/3996, K:2011/4004 sayılı kararıyla da, söz konusu karar onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Adana Bölge İdare Mahkemesi’nin 23.9.2011 günlü, E:2011/3996, K:2011/4004 sayılı kararının hukuka aykırıolduğu belirtilerek kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine Danıştay Başsavcılığı “yürürlükteki hukuka aykırıbir sonucu ifade eden” sözkonusu kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kanun Yararına Bozma” başlıklı 51. maddesinde, “1. Bölge idare mahkemesi kararları ile idari ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir.
1. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz.
2. Bozma kararının bir örneği ilgili Bakanlığa gönderilir ve Resmî Gazete’de yayımlanır.” hükmü yer yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hükmü getirilmiş; 10’uncu maddesinde, ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri; 11’inci maddesinde de, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılmasıhalinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Yolluk ödenmesine (hak kazanılmasına) neden olan işlemin hukuki sebebi genellikle atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemlerinden biri olmakla birlikte, yolluğun ödenmesi konusunda idari dava konusu olabilecek bir uyuşmazlığın doğması, yolluk konusunda bir işlemin tesis edilmiş olması koşuluna bağlıdır. Yolluk konusundaki işlem ise yolluğa hak kazandıran atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemiyle birlikte, atama, nakil veya görevlendirmenin“yolluklu veya yolluksuz” olduğunun işlemde belirtilmesi suretiyle tesis edilebileceği gibi yolluğa hak kazandığıiddiasında olan kişinin yolluk talebiyle başvurusu üzerine de tesis edilebilir. Doğal olarak sözü edilen asıl işlemle birlikte tesis edilmiş bir yolluk işleminin varlığı halinde, yani yolluklu veya yolluksuz ibaresinin işlemde yer almasıhalinde dava açma süresi, yolluksuz ibaresi yer alan işlemin tebliğ tarihine göre; yolluk konusunda asıl işlemde ödenipödenmeyeceği hususunda bir ibare konulmamış ya da ayrı bir işlem kurulmamış olması halinde dava açma süresi, 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesinde öngörüldüğü gibi ilgili tarafından yöneltilecek bir başvuru üzerine oluşacak açık veya zımni bir ret işlemine göre hesaplanacaktır.
Dosyanın incelenmesinden; Van İli, Merkez, Dumlupınar İlköğretim Okulu’nda 657 sayılı Yasa’nın 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli statüde öğretmen olarak görev yapmakta iken, Adana İli, Kozan İlçesi, Bucak Köyüİlköğretim Okulu’na atanarak yeni görev yerine 17.8.2009 tarihinde başlayan davacının, bu atama işleminden dolayıalamadığı sürekli görev yolluğunun ödenmesi için Bucak Köyü İlköğretim Okulu Müdürlüğü’ne yaptığı 1.4.2011 günlübaşvurusunun Kozan Kaymakamlığı, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 25.4.2011 günlü, 3183 sayılı işlemi ile reddiüzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar Adana 2. İdare Mahkemesi’nce, davacının atandığı yerde göreve başladığı 17.8.2009 tarihinin, 6245 sayılı Kanun’un 59. maddesi uyarınca kendisine yolluk ödenmediğini öğrendiği son tarih olarak kabulünün gerekmekte olduğu belirtilerek ve yapılan hesaplama sonucu, dava süre aşımı yönünden reddedilmiş ise de, dava konusu olayda başvuru öncesinde davacıya tebliğ edilmek suretiyle kendisine yolluk verilmeyeceğine ilişkin bir işlemin mevcut olmaması karşısında; yolluk ödenmesi talebiyle sonradan yapılan başvuru, 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi kapsamında yapılmış bir başvuru niteliğini taşıdığından, bu konuda çıkan uyuşmazlıkta atandığı yerde göreve başlama tarihinin dava açma süresi için başlangıç olarak alınmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
Öte yandan, 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 59. maddesinde belirtilen bir aylık süre, dava süresi olmayıp, verilen avansın kapatılması amacına yönelik bir beyanname verme süresi olarak düzenlenmiş olduğundan, dava açma süresinin hesabında dikkate alınmaması gerekmektedir.
Kaldı ki, uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu işlemin yasal dayanaklarını oluşturan ve 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 4. maddesinde yer alan; “Sözleşmeli personele geçici görev yolluğu dışında harcırah ödenemez.” ibaresi ile buna paralel olarak yürürlüğe sokulan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2006/58 sayılı Genelgesi’nin 11. maddesinde yer alan; “Sözleşmeliöğretmenlere sürekli görev yolluğu ödenmeyecektir.” ibaresinin Danıştay İkinci Dairesi’nin 28.02.2011 günlü, E:2010/5994 sayılı kararıyla yürütmesinin durdurulmuş olması nedeniyle oluşan yeni hukuki durum karşısında, davacının sürekli görev yolluğunu alabilmek için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesi kapsamında idareye her zaman başvurabileceği de açıktır.
Bu nedenle, Adana Bölge İdare Mahkemesinin, yürürlükteki hukuka aykırı sonuçlar ifade ettiği açık bulunan 23.9.2011 günlü, E:2011/3996, K:2011/4004 sayılı kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Adana Bölge İdare Mahkemesi’nce verilen 23.9.2011 günlü, E:2011/3996, K:2011/4004 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama UsulüKanunu’nun 51. maddesi uyarınca hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına; kararın birer suretinin Danıştay Başsavcılığına, Kozan Kaymakamlığı ile davacıya gönderilmesine ve bu kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 13.3.2013 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
—— • ——
Danıştay İkinci Daire Başkanlığından:
Esas No : 2013/554
Karar No : 2013/1407
Kanun Yararına Temyiz İsteminde Bulunan : Danıştay Başsavcılığı
Davacı : Mahmut Mert
Vekili : Av. Savaş Hartoka
Bankalar Cad. Sefa İş Merkezi Kat: 4 No: 54 - SİVAS
Davalı : Sivas Valiliği
Vekili : Av. Bekir Polat
Muhakemat Müdürlüğü Örtülüpınar Mah. Şifahiye Sok.
Defterdarlık Ek Bina - SİVAS
İstemin Özeti : Sivas Bölge İdare Mahkemesi’nin 20.9.2012 günlü, E:2012/293, K:2012/271 sayılı kararının, Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Özgür Metin
Düşüncesi : Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Sivas Bölgeİdare Mahkemesi’nce verilen kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Başsavcısı : Mevlüt Çetinkaya
Düşüncesi : Ardahan İli, Hanak İlçesi, Hanak Çok Programlı Lisesinde 657 sayılı Yasa’nın 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli statüde öğretmen olarak görev yapmakta iken Sivas İli, Gemerek İlçesi, Yenibuçuk Lisesine atanan davacı tarafından, bu atama nedeniyle verilmeyen yolluğun ödenmesi istemiyle 16.11.2011 tarihinde yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve yolluğun yasal faiziyle birlikte ödenmesi yolunda verilen Sivas İdare Mahkemesinin 17.05.2012 gün ve E:2012/4, K:2012/619 sayılı tek hakimli kararının bozularak davanın süre aşımıyönünden reddine ilişkin Sivas Bölge İdare Mahkemesinin 20.09.2012 gün ve E:2012/293, K:2012/271 sayılı kararının yürürlükteki hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davacı vekili Av. Savaş Hartoka tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine konu incelendi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51’inci maddesinde, “niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden” kararların kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu hükmü getirilmiş; 10’uncu maddesinde, “İlgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmışgünün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri’’; 11’inci maddesinde de, “İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmişsayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının naklen atanması nedeniyle yolluk verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine açılan davada, dava konusu işlemin iptaline ve davanın kabulüne ilişkin Sivas İdare Mahkemesinin 17.05.2012 gün ve E:2012/4, K:2012/619 sayılı tek hakimli kararının karara yapılan itiraz üzerine davaya bakan Sivas Bölge İdare Mahkemesinin 20.09.2012 gün ve E:2012/293, K:2012/271 sayılı kararıyla; davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine yasal olanak bulunmadığı gerekçesiyle, anılan kararın bozulmasına ve davanın süre aşımıyönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yolluk ödenmesine neden olan işlemin hukuki sebebi genellikle atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemlerinden biri olmakla birlikte, yolluğun ödenmesi konusunda idari dava konusu olabilecek bir uyuşmazlığın doğması, yolluk konusunda bir işlemin tesis edilmiş olması koşuluna bağlıdır. Yolluk konusundaki işlem ise yolluğa hak kazandıran atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemiyle birlikte, atama, nakil veya görevlendirmenin “yolluklu veya yolluksuz” olduğunun işlemde belirtilmesi suretiyle tesis edilebileceği gibi yolluğa hak kazandığı iddiasında olan kişinin yolluk talebiyle başvurusu üzerine de tesis edilebilir.
Atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemiyle birlikte tesis edilmiş bir yolluk işleminin varlığı halinde, dava açma süresi, yolluksuz ibaresi yer alan işlemin tebliğ tarihine göre; yolluk konusunda asıl işlemde ödenip ödenmeyeceği hususunda bir ibare konulmamış ya da ayrı bir işlem kurulmamış olması halinde dava açma süresi, 2577 sayılıKanun’un 10. maddesinde öngörüldüğü gibi ilgili tarafından yöneltilecek bir başvuru üzerine oluşacak açık veya zımni bir ret işlemine göre hesaplanacaktır.
Davacının, naklen atanmasına ilişkin işlemde “yolluksuz” ibaresi bulunmadığına göre, bu işlemden doğan yolluğunun tarafına ödenmesi için yaptığı başvuru 2577 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi kapsamında olup, bu başvuruüzerine kurulan işlemin iptali istemiyle açılan davanın süresinde olduğu açıktır.
Kaldı ki, uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu işlemin yasal dayanaklarını oluşturan ve 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 4. maddesinde yer alan; “Sözleşmeli personele geçici görev yolluğu dışında harcırah ödenemez.” ibaresi ile buna paralel olarak yürürlüğe sokulan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2006/58 sayılı Genelgesi’nin 11. maddesinde yer alan; “Sözleşmeliöğretmenlere sürekli görev yolluğu ödenmeyecektir.” ibaresinin Danıştay İkinci Dairesi’nin 28.02.2011 günlü, E:2010/5994 sayılı kararıyla yürütmesinin durdurulmuş olması nedeniyle oluşan yeni hukuki durum karşısında, davacının sürekli görev yolluğunu alabilmek için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesi kapsamında idareye her zaman başvurabileceği de açıktır.
Bu nedenle, Sivas Bölge İdare Mahkemesinin, yürürlükteki hukuka aykırı sonuçlar ifade ettiği açık bulunan 20.09.2012 gün ve E:2012/293, K:2012/271 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51’inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Dava; Ardahan İli, Hanak İlçesi, Hanak Çok Programlı Lisesinde 657 sayılı Yasa’nın 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli statüde Matematik Öğretmeni olarak görev yapmakta iken, Sivas İli, Gemerek İlçesi, Yenibuçuk Lisesine atanan davacının, bu atama nedeniyle verilmeyen yolluğunun ödenmesi istemiyle 16.11.2011 tarihinde yaptığıbaşvurunun reddine ilişkin 1.12.2011 günlü, 29962 sayılı işlemin iptali ve yolluğun başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Sivas İdare Mahkemesi Hakimi tarafından verilen 17.5.2012 günlü, E:2012/4, K:2012/619 sayılı kararla; sözleşmeli statüde öğretmen olarak görev yapmakta iken yine öğretmen olarak memur kadrosuna atanan ve dolayısıyla da yaptığı görevde herhangi bir değişiklik olmaksızın sadece tabi olduğu personel rejimi değişen davacının, tarafına sürekli görev yolluğu ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun, 6245 sayılı Kanunun 9/1-(b) maddesi “Daimi vazife harcırahı naklen veya tahvilen başka bir mahalle gönderilenlere, bu tayinleri sırasında mezunen başka bir mahalde bulunsalar dahi, eski memuriyetleri mahallinden itibaren verilir.” kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, kamu hizmetinin yürütülmesi noktasındaki sorumluluk bakımından aralarında farklılık olmayan memur ve sözleşmeli statülükamu görevlileri arasında hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracak şekilde değerlendirildiği dikkate alındığında, davacının ilk defa memuriyet kadrosuna atandığından ve bu durumda olan memurlara yolluk ödenmeyeceğinden bahisle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, davacının yoksun kaldığı sürekli görev yolluğunun 16.11.2011 tarihli başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikteödenmesine hükmedilmiş; yapılan itiraz üzerine davaya bakan Sivas Bölge İdare Mahkemesi’nin 20.9.2012 günlü, E:2012/293, K:2012/271 sayılı kararıyla da; davacının en geç yeni görevine başladığı (15.1.2010) tarihi izleyen günden itibaren altmış gün içerisinde doğrudan veya 2577 sayılı Kanunun 11. maddesinde öngörülen süreç işletilerek dava açması gerekirken söz konusu sürelerin geçirildiği gerekçesiyle itiraz kabul edilerek, Sivas İdare Mahkemesi Hakimi tarafından verilen 17.5.2012 günlü, E:2012/4, K:2012/619 sayılı karar bozulmuş ve 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin 1/b bendi uyarınca süre aşımı sebebiyle davanın reddine hükmedilmiş, karar düzeltme istemi de aynıMahkeme’ce verilen 5.12.2012 günlü, E:2012/416, K:2012/406 sayılı kararla reddedilmiştir.
Sivas Bölge İdare Mahkemesi’nin 20.9.2012 günlü, E:2012/293, K:2012/271 sayılı kararının hukuka aykırıolduğu belirtilerek kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine Danıştay Başsavcılığı “yürürlükteki hukuka aykırıbir sonucu ifade eden” söz konusu kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kanun Yararına Bozma” başlıklı 51. maddesinde, “1. Bölge idare mahkemesi kararları ile idari ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir.
2. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz.
3. Bozma kararının bir örneği ilgili Bakanlığa gönderilir ve Resmî Gazete’de yayımlanır.” hükmü yer yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hükmü getirilmiş; 10’uncu maddesinde, ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri; 11’inci maddesinde de, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılmasıhalinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Yolluk ödenmesine (hak kazanılmasına) neden olan işlemin hukuki sebebi genellikle atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemlerinden biri olmakla birlikte, yolluğun ödenmesi konusunda idari dava konusu olabilecek bir uyuşmazlığın doğması, yolluk konusunda bir işlemin tesis edilmiş olması koşuluna bağlıdır. Yolluk konusundaki işlem ise yolluğa hak kazandıran atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemiyle birlikte, atama, nakil veya görevlendirmenin“yolluklu veya yolluksuz” olduğunun işlemde belirtilmesi suretiyle tesis edilebileceği gibi yolluğa hak kazandığıiddiasında olan kişinin yolluk talebiyle başvurusu üzerine de tesis edilebilir. Doğal olarak sözü edilen asıl işlemle birlikte tesis edilmiş bir yolluk işleminin varlığı halinde, yani yolluklu veya yolluksuz ibaresinin işlemde yer almasıhalinde dava açma süresi, yolluksuz ibaresi yer alan işlemin tebliğ tarihine göre; yolluk konusunda asıl işlemde ödenipödenmeyeceği hususunda bir ibare konulmamış ya da ayrı bir işlem kurulmamış olması halinde dava açma süresi, 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesinde öngörüldüğü gibi ilgili tarafından yöneltilecek bir başvuru üzerine oluşacak açık veya zımni bir ret işlemine göre hesaplanacaktır.
Dosyanın incelenmesinden; Ardahan İli, Hanak İlçesi, Hanak Çok Programlı Lisesinde 657 sayılı Yasa’nın 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli statüde Matematik Öğretmeni olarak görev yapmakta iken, 16.12.2009 günlü işlemle Sivasİli, Gemerek İlçesi, Yenibuçuk Lisesine atanarak yeni görev yerine 15.1.2010 tarihinde başlayan davacının, bu atama işleminden dolayı alamadığı sürekli görev yolluğunun ödenmesi için Yenibuçuk Lisesi Müdürlüğü’ne yaptığı 16.11.2011 günlü başvurusunun Sivas Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 1.12.2011 günlü, 29962 sayılı işlemi ile reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar Sivas Bölge İdare Mahkemesi’nce, 16.12.2009 günlü onayla atanan davacının atandığı yerde göreve başladığı 15.1.2010 tarihinin, 6245 sayılı Kanun’un 59. maddesi uyarınca kendisine yolluk ödenmediğiniöğrendiği son tarih olarak kabulünün gerekmekte olduğu belirtilerek ve yapılan hesaplama sonucu, dava süre aşımıyönünden reddedilmiş ise de, dava konusu olayda başvuru öncesinde davacıya tebliğ edilmek suretiyle kendisine yolluk verilmeyeceğine ilişkin bir işlemin mevcut olmaması karşısında; yolluk ödenmesi talebiyle sonradan yapılan başvuru, 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi kapsamında yapılmış bir başvuru niteliğini taşıdığından, bu konuda çıkan uyuşmazlıkta atandığı yerde göreve başlama tarihinin dava açma süresi için başlangıç olarak alınmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
Öte yandan, 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 59.maddesinde belirtilen bir aylık süre, dava süresi olmayıp, verilen avansın kapatılması amacına yönelik bir beyanname verme süresi olarak düzenlenmiş olduğundan,dava açma süresinin hesabında dikkate alınmaması gerekmektedir.
Kaldı ki, uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu işlemin yasal dayanaklarını oluşturan ve 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 4. maddesinde yer alan; “Sözleşmeli personele geçici görev yolluğu dışında harcırah ödenemez.” ibaresi ile buna paralel olarak yürürlüğe sokulan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2006/58 sayılı Genelgesi’nin 11. maddesinde yer alan; “Sözleşmeliöğretmenlere sürekli görev yolluğu ödenmeyecektir.” ibaresinin Danıştay İkinci Dairesi’nin 28.02.2011 günlü, E:2010/5994 sayılı kararıyla yürütmesinin durdurulmuş olması nedeniyle oluşan yeni hukuki durum karşısında, davacının sürekli görev yolluğunu alabilmek için,2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesi kapsamında idareye her zaman başvurabileceği de açıktır.
Bu nedenle, Sivas Bölge İdare Mahkemesinin, yürürlükteki hukuka aykırı sonuçlar ifade ettiği açık bulunan 20.9.2012 günlü, E:2012/293, K:2012/271 sayılı kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Sivas Bölge İdare Mahkemesi’nce verilen 20.9.2012 günlü, E:2012/293, K:2012/271 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama UsulüKanunu’nun 51. maddesi uyarınca hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına; kararın birer suretinin Danıştay Başsavcılığına, Sivas Valiliği ile davacıya gönderilmesine ve bu kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 13.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
—— • ——
Danıştay İkinci Daire Başkanlığından:
Esas No : 2103/556
Karar No : 2013/1409
Kanun Yararına Temyiz İsteminde Bulunan : Danıştay Başsavcılığı
Davacı : Candan Turhan Kaya
Vekili : Av. Cengiz Ünal
Tepebağ Mah. 27044 Sok. İbrahim Günay
İşhanı No:13/4 ADANA
Davalı : Seyhan Kaymakamlığı -ADANA
İstemin Özeti : Adana 2. İdare Mahkemesi’nin 30.6.2011 günlü, E:2011/1257, K:2011/1333 sayılı kararının, Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Özgür Metin
Düşüncesi : Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Adana 2.İdare Mahkemesi’nce verilen kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Başsavcısı : Mevlüt Çetinkaya
Düşüncesi : Adana İli, Ceyhan İlçesi, Şehit Fehmi Koç İlköğretim Okulu’nda 657 sayılıYasa’nın 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli statüde öğretmen olarak görev yapmakta iken Adana İli, Seyhan İlçesi Orhangazi İlköğretim Okulu’na atanan davacı tarafından, bu atama nedeniyle verilmeyen yolluğun ödenmesi istemiyle 27.04.2011 tarihinde yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve yolluğun yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılan davayı süre aşımı yönünden reddeden ve yapılan itiraz sonucunda Adana Bölge İdare Mahkemesinin 27.09.2011 gün ve E:2011/4109, K:2011/4051 sayılı kararıyla onanan Adana İkinci İdare Mahkemesinin 30.06.2011 gün ve E:2011/1257, K:2011/1333 sayılı kararının yürürlükteki hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davacıvekili Av. Cengiz Ünal tarafından kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine dava dosyası da getirtilerek konu incelendi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51’inci maddesinde, “niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade eden” kararların kanun yararına temyiz olunabileceği belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu hükmü getirilmiş; 10’uncu maddesinde, “İlgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmışgünün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri’’; 11’inci maddesinde de, “İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmişsayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının naklen atanması nedeniyle yolluk verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine açılan davada, davacının atandığı okulda göreve başladığı tarihte harcırahının ödenmemesi üzerine sürekli görev yolluğuna ilişkin dava açması ya da 2577 sayılı Kanun’un 11’inci maddesi uyarınca idareye başvurmasıgerekirken, bu süre geçirildikten çok sonra anılan atama işleminden kaynaklanan yolluğun verilmesi istemiyle idareye yapılan 27.04.2011 tarihli başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle 13.5.2011 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasını inceleme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle, süre aşımı yönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yolluk ödenmesine neden olan işlemin hukuki sebebi genellikle atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemlerinden biri olmakla birlikte, yolluğun ödenmesi konusunda idari dava konusu olabilecek bir uyuşmazlığın doğması, yolluk konusunda bir işlemin tesis edilmiş olması koşuluna bağlıdır. Yolluk konusundaki işlem ise yolluğa hak kazandıran atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemiyle birlikte, atama, nakil veya görevlendirmenin “yolluklu veya yolluksuz” olduğunun işlemde belirtilmesi suretiyle tesis edilebileceği gibi yolluğa hak kazandığı iddiasında olan kişinin yolluk talebiyle başvurusu üzerine de tesis edilebilir.
Atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemiyle birlikte tesis edilmiş bir yolluk işleminin varlığı halinde, dava açma süresi, yolluksuz ibaresi yer alan işlemin tebliğ tarihine göre; yolluk konusunda asıl işlemde ödenip ödenmeyeceği hususunda bir ibare konulmamış ya da ayrı bir işlem kurulmamış olması halinde dava açma süresi, 2577 sayılıKanun’un 10. maddesinde öngörüldüğü gibi ilgili tarafından yöneltilecek bir başvuru üzerine oluşacak açık veya zımni bir ret işlemine göre hesaplanacaktır.
Davacının, naklen atanmasına ilişkin işlemde “yolluksuz” ibaresi bulunmadığına göre, bu işlemden doğan yolluğunun tarafına ödenmesi için yaptığı başvuru 2577 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi kapsamında olup, bu başvuruüzerine kurulan işlemin iptali istemiyle açılan davanın süresinde olduğu açıktır.
Kaldı ki, uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu işlemin yasal dayanaklarını oluşturan ve 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 4. maddesinde yer alan; “Sözleşmeli personele geçici görev yolluğu dışında harcırah ödenemez.” ibaresi ile buna paralel olarak yürürlüğe sokulan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2006/58 sayılı Genelgesi’nin 11. maddesinde yer alan; “Sözleşmeliöğretmenlere sürekli görev yolluğu ödenmeyecektir.” ibaresinin Danıştay İkinci Dairesi’nin 28.02.2011 günlü, E:2010/5994 sayılı kararıyla yürütmesinin durdurulmuş olması nedeniyle oluşan yeni hukuki durum karşısında, davacının sürekli görev yolluğunu alabilmek için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesi kapsamında idareye her zaman başvurabileceği de açıktır.
Bu nedenle, Adana İkinci İdare Mahkemesinin, yürürlükteki hukuka aykırı sonuçlar ifade ettiği açık bulunan 30.06.2011 gün ve E:2011/1257, K:2011/1333 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51’inci maddesi uyarınca, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Dava; Adana İli, Ceyhan İlçesi, Şehit Fehmi Koç İlköğretim Okulu’nda 657 sayılı Yasa’nın 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli statüde öğretmen olarak görev yapmakta iken, Adana İli, Seyhan İlçesi, Orhangazi İlköğretim Okulu’na atanan davacının, bu atama nedeniyle verilmeyen yolluğunun ödenmesi istemiyle 27.4.2011 tarihinde yaptığıbaşvurunun reddine ilişkin 29.4.2011 günlü, 15057 sayılı işlemin iptali ve yolluğun hak ediş tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Adana 2. İdare Mahkemesi Hakimi tarafından verilen 30.6.2011 günlü, E:2011/1257, K:2011/1333 sayılıkararla; davacının, atandığı okulda göreve başladığı 15.09.2008 tarihi itibariyle kendisine harcırah ödenmediğini öğrendiği ve burada göreve başladığı tarihten itibaren altmış gün içerisinde dava açması ya da bir aylık süre içerisinde 2577 sayılıİdari Yargılama Usulü Kanununun 11. maddesi uyarınca idareye başvurması, isteğinin reddedilmesi veya reddedilmişsayılması durumlarına göre Kanunda öngörülen süre içerisinde dava açması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra idareye yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davanın süresinde açılmadığı ve dolayısıyla esasının incelenmesi olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine hükmedilmiş, itiraz üzerine davaya bakan Adana Bölge İdare Mahkemesi’nin 27.9.2011 günlü, E:2011/4109, K:2011/4051 sayılı kararıyla da, söz konusu karar onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Adana 2. İdare Mahkemesi’nin 30.6.2011 günlü, E:2011/1257, K:2011/1333 sayılı kararının hukuka aykırıolduğu belirtilerek kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine Danıştay Başsavcılığı “yürürlükteki hukuka aykırıbir sonucu ifade eden” söz konusu kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kanun Yararına Bozma” başlıklı 51. maddesinde, “1. Bölge idare mahkemesi kararları ile idari ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir.
1. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz.
2. Bozma kararının bir örneği ilgili Bakanlığa gönderilir ve Resmî Gazete’de yayımlanır.” hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hükmü getirilmiş; 10’uncu maddesinde, ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri; 11’inci maddesinde de, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılmasıhalinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Yolluk ödenmesine (hak kazanılmasına) neden olan işlemin hukuki sebebi genellikle atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemlerinden biri olmakla birlikte, yolluğun ödenmesi konusunda idari dava konusu olabilecek bir uyuşmazlığın doğması, yolluk konusunda bir işlemin tesis edilmiş olması koşuluna bağlıdır. Yolluk konusundaki işlem ise yolluğa hak kazandıran atama, nakil veya geçici görevlendirme işlemiyle birlikte, atama, nakil veya görevlendirmenin“yolluklu veya yolluksuz” olduğunun işlemde belirtilmesi suretiyle tesis edilebileceği gibi yolluğa hak kazandığıiddiasında olan kişinin yolluk talebiyle başvurusu üzerine de tesis edilebilir. Doğal olarak sözü edilen asıl işlemle birlikte tesis edilmiş bir yolluk işleminin varlığı halinde, yani yolluklu veya yolluksuz ibaresinin işlemde yer almasıhalinde dava açma süresi, yolluksuz ibaresi yer alan işlemin tebliğ tarihine göre; yolluk konusunda asıl işlemde ödenipödenmeyeceği hususunda bir ibare konulmamış ya da ayrı bir işlem kurulmamış olması halinde dava açma süresi, 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesinde öngörüldüğü gibi ilgili tarafından yöneltilecek bir başvuru üzerine oluşacak açık veya zımni bir ret işlemine göre hesaplanacaktır.
Dosyanın incelenmesinden; Adana İli, Ceyhan İlçesi, Şehit Fehmi Koç İlköğretim Okulu’nda 657 sayılıYasa’nın 4/B maddesi uyarınca sözleşmeli statüde öğretmen olarak görev yapmakta iken, Adana İli, Seyhan İlçesi, Orhangazi İlköğretim Okulu’na atanarak yeni görev yerine 15.9.2008 tarihinde başlayan davacının, bu atama işleminden dolayı alamadığı sürekli görev yolluğunun ödenmesi için Orhangazi İlköğretim Okulu Müdürlüğü’ne yaptığı 27.4.2011 günlü başvurusunun Seyhan Kaymakamlığı, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 29.4.2011 günlü, 15057 sayılı işlemi ile reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar Adana 2. İdare Mahkemesi’nce, davacının atandığı yerde göreve başladığı 15.9.2008 tarihinin, 6245 sayılı Kanun’un 59. maddesi uyarınca kendisine yolluk ödenmediğini öğrendiği son tarih olarak kabulünün gerekmekte olduğu belirtilerek ve yapılan hesaplama sonucu, dava süre aşımı yönünden reddedilmiş ise de, dava konusu olayda başvuru öncesinde davacıya tebliğ edilmek suretiyle kendisine yolluk verilmeyeceğine ilişkin bir işlemin mevcut olmaması karşısında; yolluk ödenmesi talebiyle sonradan yapılan başvuru, 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi kapsamında yapılmış bir başvuru niteliğini taşıdığından, bu konuda çıkan uyuşmazlıkta atandığı yerde göreve başlama tarihinin dava açma süresi için başlangıç olarak alınmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.
Öte yandan, 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 59. maddesinde belirtilen bir aylık süre, dava süresi olmayıp, verilen avansın kapatılması amacına yönelik bir beyanname verme süresi olarak düzenlenmiş olduğundan, dava açma süresinin hesabında dikkate alınmaması gerekmektedir.
Kaldı ki, uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu işlemin yasal dayanaklarını oluşturan ve 06.06.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 4. maddesinde yer alan; “Sözleşmeli personele geçici görev yolluğu dışında harcırah ödenemez.” ibaresi ile buna paralel olarak yürürlüğe sokulan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2006/58 sayılı Genelgesi’nin 11. maddesinde yer alan; “Sözleşmeliöğretmenlere sürekli görev yolluğu ödenmeyecektir.” ibaresinin Danıştay İkinci Dairesi’nin 28.02.2011 günlü, E:2010/5994 sayılı kararıyla yürütmesinin durdurulmuş olması nedeniyle oluşan yeni hukuki durum karşısında, davacının sürekli görev yolluğunu alabilmek için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10. maddesi kapsamında idareye her zaman başvurabileceği de açıktır.
Bu nedenle, Adana 2. İdare Mahkemesinin, yürürlükteki hukuka aykırı sonuçlar ifade ettiği açık bulunan 30.6.2011 günlü, E:2011/1257, K:2011/1333 sayılı kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Adana 2. İdare Mahkemesi’nce verilen 30.6.2011 günlü, E:2011/1257, K:2011/1333 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama UsulüKanunu’nun 51. maddesi uyarınca hükmün sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına; kararın birer suretinin Danıştay Başsavcılığına, Seyhan Kaymakamlığı ile davacıya gönderilmesine ve bu kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 13.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.