Sosyal medyada doktor ve hastalar

Hasta ve hasta yakınları hem dünyanın gelişmiş ülkelerinde hem de Türkiye’de internete sağlıkla ilgili merak ettiklerini öğrenmek için oldukça sık başvuruyorlar.

İnsan sürekli daha fazlasını öğrenmek, bilmek, uygulamak istiyor. Yeryüzünün en genç canlıları arasında yer alan insanın, kısa yaşam döngüsü bu arzusuyla paralel değişimler içeriyor. İnsan, kendi yarattığı imkanlarla hep daha fazla bilginin peşinde koşuyor, insan tarafından yaratılan günümüz teknolojisi de saniyeler içinde insanların öğrenme ve bilme açlığına cevap veriyor. Evet, konumuz internet... Ve internetin sağlık bilgisi edinme yollarını nasıl açtığı... Bu yazı tamamen internet kaynaklarından yararlanarak derlendi...


Doktor Dergisi’nin bu sayısında hazırladığımız kapak dosyamızda doktorlar, sağlık kuruluşları ve hastaların interneti nasıl ve hangi amaçla kullandıkları konusunu masaya yatırdık. Bilindiği gibi, hasta ve hasta yakınları hem dünyanın gelişmiş ülkelerinde hem de Türkiye’de internete sağlıkla ilgili merak ettiklerini öğrenmek için oldukça sık başvuruyorlar. Bu ihtiyaca karşılık vermek isteyen ve tanıtımlarını yapmak isteyen sağlık kuruluşları ve hekimler de bu yönde internetin tüm nimetlerinden faydalanmaya çalışıyorlar. Kişisel ya da kurumsal internet sitelerinin oluşturulması ile başlayan bu faaliyetlere son yıllarda “sosyal medya”nın da eklendiği görülüyor.
İnsanların “üretilen bilgiyi saklama/paylaşma ve bilgiye kolayca ulaşma” isteklerinin bugün ulaştığı aşamada ortaya çıkmış bir teknoloji olan internet birçok bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu, dünya çapında yaygın olan ve sürekli büyüyen bir iletişim ağı olarak tanımlanıyor. İnternet sayesinde farklı alanlardaki bilgilere diğer erişim kaynaklarına oranla daha kolay, seri ucuz olarak erişilebiliyor. Tabii tüm dünya vatandaşlarının bu erişimi sağlayabildiği söylemem mümkün değil. Ancak kısa sürede kaydedilen ilerleme göz kamaştırıcı...
Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (UTB) sunduğu verilere göre 2000 yılı başında dünyadaki internet kullanıcı sayısı 250 milyon iken bu oranın 2011 yılında 2 milyara ulaştığı bildiriliyor. Dünya nüfusunun son verilere göre ortalama 6 milyar 900 milyon kişi olduğu göz önüne alınarak bu rakamlar üzerinde düşünülebilir belki. Türkiye’ye baktığımızda ise İnternet Ölçümleme Araştırması’nın sunmuş olduğu verilere göre Türkiye’de 24 milyon internet kullanıcısı bulunuyor. 2010 yılı sonu itibariyle Türkiye nüfusu ise 73 milyonun üzerinde. İnternet özellikle Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yaygın olarak kullanılırken Afrika’da kullanım oranı daha düşük oranlarda seyrediyor. Öte yandan 2010 yılı verilerine göre Türkiye internet kullanımı açısından Avrupa Birliği ülkelerinin altında kalmasının yanı sıra Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından yapılan araştırmaya göre de dünyada en pahalı internet kullanan ülkeler arasında ön sıralarda yer alıyor.
Doktor, hasta ve internet başlıklı olarak bu sayıda hazırladığımız kapak dosyamızda doktorlar, sağlık kuruluşları ve hastaların interneti nasıl ve hangi amaçla kullandıkları konusunu masaya yatırdık. Bilindiği gibi günümüzde gerek kamu gerekse özel sektörde faaliyet gösteren hemen hemen tüm sağlık kuruluşlarının web siteleri bulunuyor. Tüm bunların yanı sıra web sitesi olan hekimlerin de sayıları azımsanmayacak düzeyde. Kimi hekimin web sitesi internet ortamında hazır bulunan şablonlardan yapılıyor, kimi hekimin web sitesi de özel tasarımlar sonucu ortaya çıkıyor. Profesyonelce yapılsın ya da yapılmasın kimi hekimlerin web siteleri yapıldıktan sonra uzun süre güncellenmeden kaderine bırakılıyor. Kimi hekimlerin web siteleriyse sürekli güncel tutuluyor. Bir hekimin sitesinin sık güncellenmesi de sitede yer alan bilgilerin güvenilirliğinin bir göstergesi sayılabilir belki de…
Ayrıca artık internette sadece yazılı bir takım bilgilerle hasta ve hasta yakınlarına sağlıkla ilgili bilgiler verilmiyor. Hekimlerin kendi sesiyle hastalıkların teşhis ve tedavi yöntemleri ile ilgili bilgi verdiği videoların da son iki yıldır internette ortamında yaygınlaştığı görülüyor. Bu şekilde paylaşılan sağlıkla ilgili bilgiler hekimin sesi ve görüntüsüyle aktarıldığı için daha güvenilir olabiliyor. Gerek sağlık kuruluşları gerekse hekimler web siteleriyle sanal alemde yer alırken artık web sitelerinin yanında da son yıllarda “sosyal medya” dediğimiz bir kavram da ortaya çıktı. Web sitelerine oranla güncellenmesinin daha kolay olması nedeniyle “sosyal medya” eğer daha çok kullanılırsa kullanıcılarını daha avantajlı bir duruma getirebiliyor. Yer ve mekan sınırlaması olmadan kısaca internet üzerinden karşılıklı iletişim kurulabilen “sosyal medyayı” daha iyi anlamak isteyen hekimler için bu alanda bilinmesi gereken bazı kavramları burada hatırlatalım.
“Ağ etkilerini daha çok insanın kullanabilmesi için programlar kurmak” olarak tanımlanan Web 2.0’ın, sosyal medyanın yaygınlaşmasında önemli rolü olduğu savunuluyor. Facebook, Youtube, Flickr gibi sitelerin var olabilmesini sağlayan Web 2.0 sayesinde kullanıcılar sadece içerik sağlayıcılarının belirlediği içeriklerle yetinmeyip, kendilerine ait içerikleri oluşturabiliyorlar. Aynı zamanda bunları birçok farklı sanal platformda diğer kullanıcılarla paylaşabiliyorlar. “Blog”lar sosyal medya ile ilgili bir diğer uygulama. Web günlüğü olarak da tanımlanabilen bloglar, kişiler ya da kurumlar tarafından hazırlanabiliyorlar. Özgün içeriğin birçok kişiyle paylaşılabildiği blogların içeriğine ve yazarına bağlı olarak pek çok takipçisi olabiliyor ve bu bloglar takipçilerini etkileyebiliyorlar. Sosyal medya kavramları arasında yer alan “Mikro Blog” kavramıysa kısaca Twitter olarak adlandırılıyor. 140 karakter ile bir mobil araçla dahi içerik birçok kişiye anında ulaştırılabiliyor. Sosyal ağlar arasında sayılması gereken Linkedin gibi sadece profesyonel iş ilişkisi kurulabilecek siteler olsa da “sosyal ağ” dendiğinde ilk akla gelen ve en yaygın kullanılanın Facebook olduğu görülüyor.
Sosyal ağlar, internet kullanıcılarının sayısız içeriği çok kısa sürede yaygınlaştırmasına, içeriklerin dünya genelinde paylaşılmasına olanak sağlıyor. Böylece var olan içeriklerden milyonlarca kişinin tıkladığı içerikler öne çıkabiliyor.
Doktor, hasta ve internet buluşmasında hekim ve sağlık kuruluşlarının web siteleri yanında “Facebook” ve “Blog”lar bu alanda en yaygın kullanılan sosyal ağlar arasında yer alıyor. Hekimler için web sitesine oranla daha az zahmetle internette yer almayı mümkün kılabilen “sosyal medya”yı son yıllarda oldukça sık duymamıza rağmen aslında sosyal medyanın internette olduğu gibi hekimler için de yeni bir kulvar olduğu söylenebilir.
Zamanın ruhu, toplumların davranışlarını böyle kökten değişikliklere uğratırken hekimler dâhil herkesin ortak kullanımına açık olan sosyal medyanın, sağlık davranışları üzerinde ne türden etkileri olduğunu da görmek zorundayız. Sosyal medyanın bu açıdan yararları ve zararları üzerine yürütülen tartışmada hekimler arasında da farklı görüşler olduğu dikkat çekiyor.
Sosyal medyanın yararları kullanma alanına göre değişiklik gösteriyor. Çok yoğun ve özveriyle çalışan hekimlerin, sosyal medya olanaklarını aktif kullanabildiğini söylemek mümkün değil. Bunun gerekliliğine inanan hekimler ya doğrudan kendileri veya bir ajansla anlaşarak ya da bu işlerle ilgilenebilecek bir yakınları aracılığıyla sanal ortamda kendilerine alan açabiliyorlar. Sağlık alanındaki kimi uygulamalarıyla dünyaya referans olan ve sosyal medyayı en etkin kullanan ülkelerden biri olan Amerika Birleşik Devletleri’nde bu yönde yapılan uygulamalardan birine göz atalım.
Sosyal medyadan yararlanmak isteyen kulak burun boğaz uzmanı bir hekim, “Twitter” ve “blog” sayfalarının adeta “ikinci bir dil konuşmak” kadar kendisine yabancı olduğunu hissediyor... Bunun üzerine çalıştığı hastanesine kendisine bir “tercüman” bulduğunu bildiriyor... “Tercüman” bu hekimin sosyal medyayla ilgili her işiyle ilgilenmek üzere görevlendiriliyor... Böylece sosyal medya yöneticisi olarak bilinen ve hastanelerde yeni ve giderek artmakta olan bir iş kolu bile ortaya çıkmış oluyor... Sosyal medya üzerine ya da benzer konumda çalışanlar, hastaneleri tarafından kurumun sosyal medyada varlığını gözlemek ve denetlemek, hastalarla sosyal medya aracılığıyla iletişim kurmak, doktorlara sosyal medyayı kullanmayı öğretmekle görevlendiriliyorlar.
Her ne kadar Türkiye, Amerika ve Avrupa ülkelerine göre sosyal medya ile daha geç tanışmış olsa da kısa sürede bu kaynakları etkin kullanan birkaç ülke arasında yerini almayı başardı. Öyle ki Türkiye’de sayıları az da olsa, birçok hastane, kurumlarının sosyal medyadaki etkinliğini gözlemek, hastalarıyla bu yöntemle iletişim kurmak ve hekimlerine sosyal medyayı öğretmek amacıyla eleman çalıştırmaya başladı. “Facebook”, “Twitter”, “Linkedin”, “Friendfeed”, “Wikipedi” ve diğer iletişim teknolojileri yaygınlaştıkça birçok hastane, doktorlarının bu teknolojileri kullanabilmeleri için tamamen sosyal medya kullanımına yönelik olarak bu yönde çalışan istihdam etti ya da mevcut çalışanlarının bir kısmını bu yöndeki çalışmalara kaydırdı. Böylece doktor, hasta ve internet aynı ortamda buluşmaya başladı. 2009 yılında Manhattan Araştırma Merkezi tarafından yapılan ve internette yayımlanan rapora göre; ABD’de doktorların yüzde 39’u hastalarıyla internet üzerinden görüştüklerini, yüz yüze görüşme ve muayene gerektirmeyen konularda online iletişimin avantajlarından yararlandıklarını belirtiyorlar. Araştırma; doktorların randevu alma, laboratuvar sonuçlarını değerlendirme, muayene gerektirmeyen basit konularda danışma hizmetlerini internet üzerinden yapıp, zamandan tasarruf etme yoluna gittiklerini gösteriyor.
Bu veriyi değerlendiren İzmir Tabip Odası Başkanı Suat Kaptaner, konuyla ilgili saptamalarında, hastayla doktor arasında internet üzerinden yürütülecek ilişkinin “acil ve çok sınırlı olgularda” avantaj sağlayabileceğini belirtiyor. Ancak, karşılıklı zamandan tasarruf etmek adına “online” diyaloğun artırılmasının çok hatalı sonuçlar doğmasına neden olabileceğini kaydediyor.
Teknolojinin hayatın her alanında olduğu gibi, tıpta ve iletişimde yeni sayfalar açtığını ifade eden Dr. Kaptaner; “bir doktorun sürekli kontrol ettiği hastasıyla görüşerek ilaç düzenlemesi yapmasının ya da acil durumda bir hastanın ambulansla giderken, internet aracılığıyla en uygun hastanenin belirlenmesinin büyük kolaylıklar olduğuna” dikkat çekerek itirazlarını şöyle aktarıyor:
“Öte yandan, teknoloji artıkça, hekim ile hastası arasındaki insani ilişkinin boyutu zedelenebilir, buna çok dikkat etmek lazım. Doktor-hasta ilişkisindeki empatinin korunması şarttır, neticede hasta da doktor da insandır ve çok sınırlı, acil olgular dışında ilişkilerin yüz yüze yürütülmesi daha sağlıklıdır.” Yapılan araştırmalara göre aslında bu yeni mecraların artık tedavi kararlarını etkilemeye başladığı ve ortalama bir internet kullanıcısının bile bu mecralarda doktor, ilaç, hastalık gibi konularda tavsiye verdiği belirtiliyor. Tıbbın en ileri seviyede olduğu ülkelerden biri olan ABD’de PEW Internet ve American Life Projesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre de bilgisayar kullanıcılarının yüzde 80’i internete sağlık sorunları için giriyor. ABD’liler hastalıklarının teşhis ve tedavisi konusunda internete güveniyor ve bilgi ediniyor. Kronik rahatsızlığı olan e-hastaların yüzde 75’i ise hastalık ve tedavi yöntemleri konusunda internetten edindikleri bilgilerin etkili olduğuna inanıyor ve çoğu ABD’li, internetin sağlık açısından faydalı olduğu konusunda hemfikir bir duruş sergiliyor. ABD’de internet, sağlık alanında popüler ola dursun hastaların internetten şifa aramaya çalışmaları, ilk fırsatta oraya başvurmaları ve danışmaları ne kadar doğru?
Son derece sınırlı alanda ve basit olarak nitelendirilebilecek sağlık sorunları için internetten alınan bilgilerle sağlıklı yaşam açısından doğru etkileşimlerin bulunabileceği durumlar olabilir. Nitekim doğru adreslerden bilgi alınabilirse, internet, hastanın mevcut sağlık sorununa yönelik olarak doğru bilgiler edinmesini sağlayabilir. Fakat her web adresi her “blog” hasta ya da hasta yakınları için sağlık alanında doğru bir referans kaynağı olmayabilir. İnternetten araştırma yapan her hasta “kendi kendine” yaptığı tedavilerde ne kadar doğru ve kalıcı çözümlere ulaşabilir? İşte bu sorulara da cevap aranılan araştırmada soru yöneltilen hekimler doğru sitelerden bilgi alınırsa internetin bu yönde faydalı olabileceğini, fakat reklam amaçlı sitelerin sağlık başvuru kaynaklarından ayıklanmasının gerektiğini vurguluyorlar. Hastanın kendi kendini tedavi etmek istemesinin yanlış olduğu ama doktorunun önerdiği seçeneği hastanın kendi mantık süzgecinde değerlendirmesinin de doğru olduğu da belirtilen görüşler arasında yer alıyor. Bu bakımından internet sitelerinin önemi, dünyanın önde gelen ve saygın sağlık kuruluşlarının hemen hepsinin de bu amaçla bilgilendirme sitelerinin olduğu vurgulanıyor. Araştırma bulgularına göre insanların hastalıklarına kendi kendilerine teşhis koymaları değil ama önlerini görebilmeleri açısından internete girmeleri doktorlar tarafından da öneriliyor.
Öte yandan üzerinde önemle durulması gereken bir konuda Amerika Birleşik Devletleri’nde kişilerin hastalandıklarında doktora gitmekten çok internete girerek hastalıkları hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmaları. Bunun sebepleriyse şöyle sıralanıyor:
“Kişinin hastalığı hakkında sınırsız bilgiye ulaşabilme imkanı, doktorlara güvenmemesi ve sormaya çekindiği şeyleri internetten bulabilmesi.”
Bu araştırmayı yorumlayan hekimlerden Prof. Dr. Atıf Akçevin; sağlık alanında hasta ve hasta yakınlarının interneti bu kadar yüksek oranlarda kullanmalarını “demek ki hastaya yeterli bilgi veremiyoruz” sözleriyle yorumluyor ve şöyle devam ediyor:
“Gönül ister ki gittiğiniz sağlık kuruluşu veya müracaat ettiğiniz yer merak edilen konuları ve istenilen bilgileri ayrıntılı halde size sunabilsin. Seçeneklerinizi söyleyip ondan sonra karar vermeniz sağlanabilsin. Bu ideal davranış yöntemi olur. O zaman internet sitelerinin de çok büyük bir anlamı kalmayabilir. Fakat kısa vadede bunun gerçekleşmesi zor. Demek ki biz doktorlar ve sağlık çalışanları olarak hastaya yeterli bilgiyi veremiyoruz. Aksi halde insanlar bu tip davranışlara yönelmez.”
Tedavi edenler açısından görüşlerini bildirmeye devam eden Prof. Dr. Akçevin, tedavi edenler açısından da internetin faydalı olabileceğini vurgulayarak şunları belirtiyor:
“Bilişim çağında internetin yaygın olmasından doğal bir şey yok. İşe sadece tedavi olanlar açısından bakmak yeterli değil, tedavi edenler açısından da faydalı bir şey bu. İki taraf açısında da kullanılması kaçınılmaz. Sakıncaları da var tabii; hasta bilinçsiz davranırsa, tedaviyi kendi kendine yönlendirmeye kalkışırsa çok kötü sonuçlar doğurabilir. Çünkü elektronik ortamda bilgiler yanlış veya eksik olabilir.” Konuyla ilgili görüş bildiren Dr. Ferahim Yeşilyurt “hiçbir şeyin yüz yüze görüşmenin yerini tutamayacağını” vurgulayarak görüşlerini şöyle aktarıyor:
“Bence bunun asıl nedeni hastaların, doktorlarına yüz yüze soramadıkları konuları internette bulabileceklerine inanmaları. Evet, internetten bilgi almak doğru olabilir ama tedavi ve teşhis amaçlı bilgi almak yanlış. Hiçbir şey doktorla karşılıklı görüşmenin verdiği sonucu veremez. Özellikle psikolojik konularda bu çok önemli... Cerrahi branşlarda bilgi alışverişleri açısından bu tür hizmetler ABD’de de veriliyor ama ne olursa olsun bence bütün branşlarda doktor hastayı görebilmeli. Hele ki tedavi başlangıcı ya da tanının koyulması internete bırakılamaz. Yüz yüze görüşmelerde daha hızlı sonuçlara ulaşılır. Örneğin hastanın aile öyküsü tanı ve tedavi bakımından çok önemlidir.” Ama ikinci bir fikir alma noktasında internetin faydalı olabileceğini de vurgulayan Dr. Yeşilyurt, kronik hastalığı olanlar açısından şu değerlendirmeleri yapıyor: “Hasta hekim ilişkisi açısından iletişim çok önemli. Hem tedaviye uyum, hem de iyileşme açısından daha etkili. İnternet ancak ikinci bir fikir almak bakımından faydalı olabilir. Kronik hastalıklar uzun sürdüğü için insanlar kısa sürede sonuca gitmek amacıyla internetten bilgi almak ve başka yollar denemek istiyor. Zaman zaman tedavinin doğruluğu ile ilgili yeni bilgilere ihtiyaç duyuyorlar. Bu yüzden özellikle kronik hastalığı olanlar internetten bilgi alarak tedavi olmak istiyorlar.”
İnternet artık hayatın vazgeçilmez bir gerçeği ve “zamanın ruhu”nu en iyi yansıtan araç... Yapılan tartışmalara bakıldığında; hekimlerin, doğru yönetilmesi koşuluyla sosyal ağ, paylaşım, haber ve yorum kategorilerinin hepsinde yer almaları mümkün. Çünkü çalışmaların temel amacının toplumun sağlık konusunda bilinçlendirilmesi olduğu görülüyor. Bilgi kirliliğinin çok fazla olduğu sosyal ağlarda; doğru yönetimle, doğru bilgiye, doğru kanaldan kolayca ulaşılabilmesi sağlanabilirse internetin yararlarının artırılabileceği dahi söylenebilir. Öte yandan sosyal medyada henüz yasal bir kısıtlama bulunmuyor. Ancak sağlıkta reklam tanıtım kısıtlamaları olduğu için bu yönde sosyal medya kullanılırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunuyor. Sonuçta söz konusu insan sağlığı olunca doğru ve etik bilgi verilmesi gerekiyor. Bu nedenle de sosyal medyada yer almak isteyen ya da yer alan hekimlerin sosyal medyayı ve kullanım amacını anlaması ve çalışmalar için zaman ayırmaları kaçınılmaz görülüyor.
Hekimlerin, sosyal medyada yer alıyorlarsa, düzenli olarak yeniliklerden, tıptaki gelişmelerden bahsetme ve güncel bilgilere yer vermenin yanı sıra başvuranlarla anında iletişim içinde olmaları halinde, sosyal medyanın daha yararlı bir mecra olabileceğini de söylemek yanlış olmaz. Bir hekim, kendisine bir soru maili gönderildiğinde ya da duvarına yazıldığında aynı gün içinde sorunun yanıtını verebilmelidir. Tüm bunların yanı sıra bir hekimin sosyal medyada başarılı olabilmesi için televizyon, radyo, gazete vb diğer iletişim kanallarını da kullanmasında ayrıca yarar görülebilir.
Peki, bir hekimin hasta ya da hasta yakını ile internette buluştuğunda verdiği bilgilendirme ve yönlendirmede nelere dikkat etmesi gerekiyor?
Yukarıdaki soru konunun en hassas noktalarından birine işaret ediyor. Öncelikle önerilen; her sağlık kuruluşunda ve her doktorun yapabileceği bir tedavi ya da müdahalenin, topluma “yeni bir tedavi” ya da “yöntem” olarak sunulmaması gerekliliği... Doktorların ya da sağlık kurumlarının; bu gibi işlemler hakkında “sadece kendilerince yapılan nadir işlemler” olduğu duygusu yaratan bilgilendirmelerden kaçınmaları ve talep yaratıcı ticari aktivitelere yer vermemeleri öneriliyor.
İnternette, sosyal medyada yer alan hekimlere önerilen hedeflerse şöyle:
Hem yaptıkları işlem ve çeşitlilik açısından hem de uzmanlıkları konusunda bilinirliklerini artırmak...
Diğer meslektaşlarının arasından seçilip fark edilebilmek...
İşte bu amaç doğrultusunda hekimler farklı ve yeni sosyal paylaşım alanlarında, kişisel web sitelerinde, bloglarında, sosyal ağlarda, hastalarında güven yaratabileceklerini ve devamında hasta sayılarının artacağını düşünebilirler. Bununla birlikte konunun etik boyutunun da ihmal edilmemesi gerekiyor.
Hekimlerin, bilgi verirken sadece kendi uzmanlıkları dahilinde bilgi vermeleri de önem taşıyor
İnternette hasta memnuniyetini sağlamaya yönelik olarak yapılan tüm bu bilgilendirme süreçlerinde doktorlar da hastalardan şikayetçi olabiliyor. 2009 yılında İspanya Miguel Hernandez Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre; her üç doktordan biri internetteki sağlık bilgileri yüzünden güvenilirliliklerinin azaldığını düşünüyor... Aynı araştırma her 100 kişiden 40’ının hastalıklarla ilgili bilgileri internette aradığını da ortaya koyuyor. Rapor ayrıca her üç doktordan birinin, “internetteki sağlık bilgileri yüzünden hastaları ile olan ilişkilerinin zorlaştığını ve güvenilirliklerinin azaldığını düşündüğünü” de ortaya çıkarıyor. Araştırmada öne çıkan bir başka bulgu da hastaların yüzde 90’dan fazlasının, tedavi olacakları doktorla ilgili internette araştırma yapıyor olması. Doktorların sadece yüzde 20’si ise internetin hastaların özgürlüğünü artırdığını düşünüyor. İtalya’daki Floransa Üniversitesi tarafından bu yıl yapılan başka bir araştırmada da İtalya’daki doktorların, özellikle internet sitelerindeki ilaç reklamlarıyla ilgili endişe duyduğu belirleniyor.
Yukarıdaki araştırmalar ekseninde ve genel duruma bakıldığında sağlık alanında tanıtım yapılması ve bilgi paylaşılması günümüz koşullarında kaçınılmaz ve gerekli görülebilir. Ancak temel koşul olarak “doğru ve etik ilkeler çerçevesinde” yapılması zorunluluğuyla birlikte...
Doktor, hasta ve internet birlikteliğini tüm bu anlatılanlar üzerinden değerlendirirken; “neden dünyada ve Türkiye’de sağlıkla ilgili bilgi edinmek, kendi kendinin doktoru olmak için bu kadar sık internete başvuruluyor” sorusunun da yanıtlanmasında yarar var.
Nedenleri araştırırken büyük olasılıkla şu sorulara da bir göz atmak gerekiyor:
Sağlık hizmetlerine erişimin zorlaşması mı öne çıkıyor? ABD, Avrupa ülkeleri ve Türkiye’de sağlık hizmeti sunumunun zamanında ve toplumun bütçesinde gedikler açamayacak şekilde sunulamaması önemli bir etken olabilir mi? Sağlık hizmetlerine erişimin internete erişimden çok daha fazla pahalı olması en önemli etken olabilir mi?
Bu soruların sorulması ve cevaplarının üzerinde tartışmaya devam edilmesi gerekiyor.

Ayşenur Asuman UĞUR
doktordergisi.com

Manşetler

DUYURU-4