Sosyal Güvenlik Kurumu'nun Ödeme Yapmadığı Hizmetler Ne Olacak?

Yalnız yoksullar değil, SGK kapsamında olanlar da “para vermeden” hizmete ulaşamıyor. Amaç yalnızca “sağlık hizmetlerini yararlanana ödetmek” değil, bir de bu hizmeti gerekçe göstererek “bu ...

Yalnız yoksullar değil, SGK kapsamında olanlar da “para vermeden” hizmete ulaşamıyor. Amaç yalnızca “sağlık hizmetlerini yararlanana ödetmek” değil, bir de bu hizmeti gerekçe göstererek “bu hizmetin finansmanından para kazanmak.”

Sosyal Güvenlik Kurumu'yla (SGK) ilgili üç haber, ülkemizdeki sağlık hizmetinin "finansman" sorununun çözümlenmediğini, bu gidişle de çözümlenemeyeceğini ortaya koyuyor. İlk haber "Sabah" gazetesinden; başlığı "Sağlık Sigortası'na erteleme 3 milyon kişiyi cezadan kurtardı". İçeriğinde 1 Ekim 2008'de yürürlüğe giren ancak yeterli alt yapısı olmadığı için iki yıl ötelenerek 1 Ekim 2010'da herkesi kapsaması öngörülen "Zorunlu Genel Sağlık Sigortası"nın 'gelir testi' yetiştirilemediği için, 1 Ocak 2012'ye ertelendiği belirtiliyor. Buna göre SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı kapsamı dışında kalanlar ile Yeşil Kart uygulamasından yararlanamayan 3 milyon kişi, eğer gelirlerinin asgari ücretin üçte birinden az olduğunu ispatlayamazlarsa yararlandıkları sağlık hizmeti sırasında "yapılan harcamaları gösteren faturanın tamamını "ceplerinden" ödeyecekler.

Bu üç milyon kişi dışında kalanlar bir şekilde SGK'ye prim ödüyorlar ya da geçmişte ödemişler. Ama yine de hizmet sırasında hem her başvuru başına, hem de yapılan masrafların kendilerine düşen miktarını ödüyorlar. Bir de SGK'nin bedelini ödemediği hizmetler var. Diğer iki haberimiz de onlarla ilgili:

Bunlardan birisi "Hürriyet" gazetesinde yayınlanan "Ötenazi istiyoruz" başlıklı haber. Haberin içeriğinde Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Ankara Şubesi üyelerinin, tek taraflı trafik kazası yaptıkları gerekçesiyle, sağlık malzemesi satın almak için SGK'nin kendilerine ödeme yapmadığını belirterek, durumdan şikayetçi oldukları anlatılıyor ve bu durumdaki kişilerin sağlıkla ilgili gereksinimleri için ayda "500 TL"ye yakın bir gideri ceplerinden ödediklerinden söz ediliyor.

Diğeri ise "Haber Türk" gazetesinde yer alan, çok önemli bir konuyu gündeme getirmekle birlikte, gazetecilik ve tıbbın etik kurallarına aykırı olarak habere konu olan çocuğun fotoğrafını basarak, çocuk ve hasta haklarını ihlâl eden bir haber. "Yüzünün yarısı yandı devlet ödemedi" başlığıyla yayınlanan haberde üç yaşında, bir yangın sırasında yüzünde ortaya çıkan şekil bozukluğunun cerrahi yöntemlerle yapılan tedavisinin karşılığını "uygulanan operasyon estetik amaçlı olduğu" gerekçesiyle SGK tarafından ödenmediğinden söz ediliyor.

Bunlar çarpıcı örnekler olduğu için basında yer alan, SGK'nin kapsam dışı bıraktığı "hizmetler". Ama bunların dışında çok daha yaygın ve herkesi ilgilendiren örneklerden de söz edebiliriz. Pek çok ilaç ve tıbbi uygulama, hizmet da bu kapsamda değerlendiriliyor.

Aslında sağlık hizmetlerinin finansmanını "sağlık sigortası" yoluyla karşılayan pek çok ülkede bu durum aynen yaşanıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde "Zorunlu Genel Sağlık Sigortası"nın karşılamadığı bu hizmet ve onların gerektirdiği araç, gereç malzeme, yapılan isteğe bağlı ek sigortalarla karşılanıyor. İnsanlar yalnız sağlık için bazı durumlarda gelirlerinin yüzde 10-25'ini olası sağlık gereksinimleri için sigortalara ödüyorlar. Onların var olması için Zorunlu Sağlık Sigortaları'nın ödemediği hizmet ve ürünler olması gerekiyor. Başka bir deyişle amaç yalnızca "sağlık hizmetlerini yararlanana ödetmek" değil, bir de bu hizmeti gerekçe göstererek "bu hizmetin finansmanından para kazanmak".

Kapitalizmin içinde bulunduğumuz evresinde bulduğu en sağlam kazanç mekanizmalarından birisi "paradan para kazanmak". Bunun gerçekleşebilmesi için "para"yla alınıp satılabilir bir şeylerin olması gerekiyor. İşte sağlık hizmetleri bunu sağlayan alanlardan birisi, dahası "karşılığı için herkes için belirlenebilir 'sabit' değerler" söz konusu değil. Kişi en küçük bir sorunu için eğer kaynağı varsa dünyanın parasını ödeyebiliyor. Dolayısıyla bu durumda "kazancın çok yüksek olma olasılığı" var ve gerçekte de böyle oluyor.

Olan yalnız bununla sınırlı değil; asıl sorunu parası ve kaynağı olmayanlar bundan en çok mağdur olanlar yaşıyor. Onlar ya "yardım/hayır" kurumlarının eline kalıyorlar, ya da canlarından, sağlıklarından oluyorlar. Sigorta şirketlerine en çok paranın ABD'de bile bu sistemin sağlık hizmetine herkesin ulaşmasını sağlamadığı gerçeği ortadayken, ülke insanının sağlık hizmetini böyle bir kurumun iki dudağının arasından çıkacak karara bağlamak en başta insan haklarına aykırı bir durumdur ve bir çok mağduriyetler yaratmaktadır.

Onun için eğer bir sağlık finansmanı modeli olarak SGK'den vazgeçilmeyecekse, onun bedelini ödemediği sağlık hizmetler belirlenmeli, mevcut gereksinime göre karşılığı hesaplanmalı ve bunun için gereken kaynaklar SGK'ye transfer edilmelidir.
 

Mustafa SÜTLAŞ
msutlas@gmail.com

bianet.org

Manşetler

DUYURU-4