Sonbaharın kendini iyice hissettirdiği bu günlerde vücudunuzda da metabolik olarak değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişikliklere vücudunuzun uyum sağlaması ve sonbaharda sıklıkla görülen hastalıklara yakalanmamak için birtakım önlemler almakta fayda var.
Mevsim geçişlerinde metabolizma hızımızın değişmesi, bağışıklık sistemimizin zayıflamasıyla enfeksiyon hastalıklarına da yakalanma riskimiz artmaktadır. Bu nedenle beslenmemizde özellikle vücut direncini artıran vitamin ve minerallere önem vermeliyiz. Vitamin ve mineraller metabolizmamızda yardımcı elemanlardır. Yediğimiz yiyeceklerden enerji üretiminde, proteinlerin sentezinde, kemik, diş, saç, deri sağlığında, görme fonksiyonlarında yani vücudun normal fonksiyonlarını sürdürmesi için gerekli besin öğeleridir.
*Sonbaharda antioksidan olarak görev yapan, bağışıklık sistemimizi güçlendiren C vitaminine ağırlık verilmesi gerekir. C vitamini, bağ dokularınızı koruyarak vücudumuzda birçok yapının bir arada tutulmasını sağlar, diş etlerini koruyarak kanamayı önler, bitkisel kaynaklı demirin emilimini hızlandırır, soğuk algınlığında antihistaminik etki göstererek belirtileri hafifletir. C vitamini vücudumuzda depo edilmediği için günlük olarak tüketilmesi gerekmektedir ve sadece limon, portakal gibi turunçgillerle değil, özellikle kuşburnu, kırmızı ve yeşil sivri biber, kivi, maydanoz, roka, domateste tüketilmelidir.
Bir diğer önemli antioksidan A vitaminidir; havuç, ıspanak, kabak, domates, karaciğer, havuç, ıspanak, brokoli, marul, kayısı ve kavunda bulunmaktadır. Kandaki beyaz hücre aktivitesini artırarak kanser tümörleriyle savaşmaya yardım eder.
*Sonbaharda güne illaki kahvaltı ile başlayın. Kahvaltı hem metabolizmanızı hızlandıracak, hem de kan şekerinizi dengeleyerek kilo artışını önleyecektir. Kahvaltı yapanların gün içerisinde işlerine veya derslerine daha konsantre oldukları bilinmektedir. Bütün besin gruplarını içeren bir kahvaltı, örneğin klasik bir diyetisyen kahvaltısı olarak tahıllı ekmek, peynir, zeytin, domates, sivri biber ve haftada üç kez yumurta ile bağışıklık sisteminizi de güçlendirmiş olacaksınız.
*Omega-3 yağ asitlerinden zengin olan balıkları da haftada en az 2 kez sofralarınızda bulundurmanızda fayda var. Vücudumuzda bulunan kötü huylu hücrelerin etkilerini azaltmak veya yok etmek için balık tüketmeliyiz, böylelikle bağışıklık sistemimizin güçlenmesiyle kanser riskimizi de minimuma indirmiş olacağız.
*Protein ve enerji bakımından yetersiz ve kötü beslenme durumlarında da bağışıklık sistemi zayıflamaktadır. Yağ ve kolesterol tüketimi, protein alımı ve diyet lifi de en az aldığımız besinlerin çeşitliliği kadar önemlidir. Kurubaklagiller hem protein, hem lif hem de demir açısından zengindir. Haftada 1-2 kez tüketilmesinde fayda var.
*Alkol alışkanlığının bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etkiler yaptığı kanıtlanmıştır. Bu nedenle tüketim miktarı önemlidir.
*Yaşam kaynağımız olan suyun da metabolik sürecin devamında büyük rolü bulunmaktadır. Yenilen yiyeceklerin sindirilmesi, vücuttan atılması, vücut ısı denetimi, hücrelerin organizmadaki hareketleri için günde 2 lt. su içilmesi gereklidir.
Diyetisyen Özlem Sert Aydın
www.ozlemsert.com