Sezaryen doğumun medeni hali ise ...

Devir medeniyet devri.... Bu devirde herşeyin modern çözümleri var. Dünya değişiyor gelişiyor... Artık zaman kavramı da daha değerli, vakit kaybına gerek yok...

Devir medeniyet devri.... Bu devirde herşeyin modern çözümleri var. Dünya değişiyor gelişiyor... Artık zaman kavramı da daha değerli, vakit kaybına gerek yok... Düşünüyor insan bu durumda "eh " diyorsunuz "en gelişmiş ve medeniyet düzeyi yüksek ülkelere bakıyorum, doğumun doğallığını savunur hale gelmişler, ultrasona bile hamilelikte maximum 3 kez anne adayını alıyor ve gerçekten gerekmedikçe asla sezaryene dönmüyorlar ama gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelere bakıyorsunuz sezaryen medeniyet diye sunulmakta" Peki...

Risk almaya gerek yok(!) Risk dediğimiz şey medeni olduğu iddia edilen sezaryen doğum için geçerli değilmiş gibi sanki, neden ameliyat öncesi bir başka sözleşme daha imzalanıyor o halde? Doğum diye ısrarınızı gören doktor hemen elinin ayasını size "dur" der gibi kaldırıp "o halde imza atacaksınız riski kabul ettiğinize dair " diye sizi ürktüten bir çözüm sunarak hiçbir annenin babanın bebeği için asla isteyemeyeceği bir ihtimali aklınıza mızrak gibi sokuyor, sezaryene girerken neden imza attığınızın konusunu açan bile olmadan. Neden doğumu yapılan ileri ülkelerde bu konuda risk belirtecleri yok peki... Neden bizim anadolu kadınının bir anda çatısı daraldı, bebeklerin biranda suyu hemen azalır oldu, neden bebeklerimiz hep ters duruyor, ha bir de nedense hepsi çooook da iri.... yırtık mırtık olur.. Bu konuda zaten ilk destek alınmak amacıyla dokunulan kişi de baba adaylarıdır. Baba adayı eşini sezaryen için gereken tava getirebilir. Pür ciddi ve dehşetli bir gerçeği karısına fazla ürkütmeden vermek ister gibi " hayatım bebeğimizin ve senin durumun için sezaryen şart... Daha fazla beklememiz riskli" deyiverir.

Korku üzerine kurulmuş ve "Allah bir avazda kurtarsın" larla giriş,gelişme ve sonuç bölümleri pekiştirilerek endişe tohumlarından ormana dönüşmüş ve herkesin nedense sadece bizim kütürümüzde görülen korkunç anı ve hikayelerle doldurulmuş doğum hikayeleri ile senaryolaşıp beyinlere iyice yer eden, insanların kendilerini ne kadar güçlü, dayanıklı, fedakar, özverili göstermek için abartarak anlatmasıyla devam eden korku filmi her hamile için aynı makarada dönmektedir ülkemizde. Erkekler için de sünnet ve askerlik konusunda benzeri yaşanır ya zaten... Ama doğum bu... Özel ve doğal. Mahrem ve varoluştan beri de yaşanagelen.

Ben burada tek şeyi hep hatırlatırım hamilelerimize... Gazetelerde okursunuz ergen çağdaki kız hamiledir, anne babasından gizlediği hamileliğini sonlandıramadığından dolayı farklı şekillerde durumu idare eder ve sonunda doğum anı gelir.

Kimse onun hamile olduğun bilmediğinden ona hamilelikle ilgili korku dolu hikayeler anlatmaz, anlatamaz, beynini yıkayamaz, kendisi bu konuda fazla araştırma yapamaz dikkat çekmemek için ve doğum anı geldiğinde de hastanede değil genelde ev ortamındadır. Hiçbiri anne babaısnın anında filmlerde olduğu gibi aniden başlayan bir doğum sancısıyla avaz avaz kendini yerden yere atmaya başlamaz.. Bilakis doğum sürecinn yavaş ve alıştıra alıştıra ilerleyişini hissederek beklemeye başlar ve doğum anının bebekle kavuşma kısmı geldiğinde kendini en mahremiyetini sağlayabileceği tek yere kapatır, banyo veya tuvalet... Sonra gene çığlıklar yoktur.. Ses çıkarmamak için yapacağı tek şey en doğru olandır zaten bedenine kulak verip, onu dinlemek.... Bedeni ve bebeği ona nefesinden bedeninin duruşuna dek herşeyi söyler zaten. O ergen kız, doğum hakkında hiçbirşey bilmediği halde banyoda anne babası içerde otururken doğumunu yapar.Sonrası günlük havadislerin yer aldığı gazete sayfalarında onlarca var zaten, işin sevimsiz yönü olduğundan atlıyorum o bölümleri konumuz da bu değil çünkü...Dikkat edin bu annecikleden hiçbirinin doğum yaptığını ailesi anlamaz başlangıçta. Yani yırtık falan olsa anlamamak mümkün değil... Demek ki yırtık da yok... Neden? Çünkü doğumda bedenini dinleyerek en doğrusunu yapıyor da ondan, doğru pozisyonlara geçerek doğumunu yapıyor, doğru nefesler alıp veriyor. İlginç ama şehirlerarası otobüsün mola yerinde wc de doğum yapan kadında da, taksi doğumlarında da mikroptan öleni duyan gören var mı aramızda? Belki vardır da oranı ne? Hastanedeki ölümlere oranı nasıl?

Burada hastaneleri kötülemiyorum sakın yanlış anlaşılmasın gelişmekte olan sağlık dünyamızda hastanelerimiz mükemmel ötesi her imkanla içiçe ve güvenilirdir. Hastane doğumuna da tu ka ka demiyorum ben sadece hastane doğumlarının sezaryenle sonuçlanan bir sürece hazırlık gibi bir yığın müdahale ile anneyi bu çözüme yönlendiriyor olmasına üzülüyorum. Çalışanlar aldıkları eğitimin en iyisini vererek hizmet sunuyorlar onlara da asla söz edemiyorum çünkü yapabilirliklerinin en iyisini veriyorlar kesinlikle. Bizim doğal doğum konusunda eğitim aldığımız doktorlar da bundan 6-7 sene öncesine dek aynı diğer doktorlar gibiydi ve bebek için en doğrusunu sezayen diyorlardı, kendileri ifade ediyor bunu.

Ama aldıkları doğal doğuma dair eğitimler bunun aslında öyle olmadığını gösterdiğinden beri artık müdahalesiz ve en doğal olan şekliyle doğum için insanları bilinçlendirmeye çalışırlarken bizler de nacizane desteklerimizi veriyoruz beklentimiz kazancımız da yok bundan dolayı, hani birilerine yaranarak çıkar sağlama derdinde değiliz... Ama mantık ve kalp birşeyler diyor ve ben ve benim gibiler de bunu duyuyor ve dinliyoruz o kadar. Özgür irade diyelim.

Doğum ve korku... O kadar içiçeleştirilmiş, o kadar adrenalinle beslenmiş ki, daha hamileliğinin en başında "ben asla doğuramam" paniğiyle gelen üyelerim vardı. Ama o kişilerin bir çoğu doğruları ve doğal olanı görüp hissedip öğrendikçe, beden farkındalığında aşama kaydettikçe, kendini de ileri bir noktaya taşımayı başardı ve doğumunu en doğal haliyle yapmaya çalıştı, hastane rutinlerinin izin verdiği kadarıyla da bunu yerine getirebildi.

Hizmet satın aldığımız yerler haline gelen hastaneler, sigortamız da varsa artık sadece doğum rutinini kalıba oturtarak sezaryen için gerekenleri veren yerler haline geldiğinden, doğumda sessiziliği ve bebeğe, anneye, doğuma saygıyı, ışıkların bebeğin çıkışında kısılmasını," sancı ","ağrı" kavramlarının kullanılmamasını, doğum sürecinde yere dik pozisyonlarda kalmayı, damar yolu açılmasına ve lavmana ve de en sevimsiz hal olan traş edilmeye karşı bunları kabul etmemeyi, doğum anından hemen sonra bebeğin anneyle buluşturulmasnı, bebeğin yıkanmamasını vb anlayışla karşılayacak bir pozisyonda değiller.

Satın alınan hizmet ise orada doğum yapmak için seçtiğimiz hastaneden belli şeyleri talep edebilmemz lazım.

Ve merak ediyorum neden bu konuyu her doğum doktoru şöyle bir alıp incelemez ve gelişen ülkelerde yaşanan bu "doğallığı ön planda doğumları" bir araştırmaz?

Bu moda değil ki..

Medeniyet ise sezaryen, neden gerçek medeni ve ileri ülkeler doğumun doğallığıyla önplanda?

Neden gelişmekte olan, az gelişmiş ve kaotik ortamlarda yaşanan ülkelerde sezaryen revaçta? Bunu pahalı fiyatdan dolayı düşündüğümüzü sanan çok hasane ve doktorumuz hemen "aynı fiyat veya yakın fiyat" diye konuyu maddiyata bağlıyor ise de, zaman da bir nakittir aslında ve zamandan kazanma, belirlenebilir, planlanabilir çalışma saatleri vb için hiç de mantıksız sayılmaz. Zaten bir yılın rutin tatil dönemleri olan bayramlar, yılbaşı vb sırasında veya yaz tatiline girerken veya doktorun katılacağı konferans vb varsa bunların arifesinde sezaryenler fırlamakta değil midir?

Peki illa sezaryen ise neden doğumun başlaması beklenmez? Başlasın bakalım bir anında bebek annenin içinden doğuvermiyor ki. Sezaryen ile yapılması gerekecekse gene yapılır nasıl olsa, bunun da çok örneğini yaşadık. Elbette planlı sezayen de yapılabilir çok istisnai durumlarda...Ama anne adayını yıldırmak korkutmak neden? Korku adrenalin demek, utanç, endişe, tedirgin bekleyiş... hepsi adrenalin demek ve hepsi de doğumu durdurmak demek... O halde biraz doğumu akışa bırakmak ve bunun için de gereken eğitimleri almak, bedenle ve bebekle barışık halde olmak, farkındalığı yüksek tutmak gerekmez mi aslen.

Bu konuda söylenecek ne çok şey var. Ve yazımın akışında yorumlarla veya yeni yazıyla bu konuyu devam ettirmeyi diliyorum...

Jale Özen

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ