Uçuş sağlığı konusunda Hisar Intercontinental Hospital Havacılık Tıp Merkezi uçuş hekimi Dr. Pınar Atakan Birler; uçak yolculuğunun, özellikle 4 saatin üzerinde süren uzun mesafeli yolculuğun normal sağlıklı kişileri bile etkileyebilecek olumsuz birçok faktöre maruz kalınmasına neden olduğunu söyledi.
''Sık seyahat edenlerde sağlık sorunları görülür'' sözlerinin doğru olmadığını ifade eden Birler, ancak genel anlamda olumsuz faktörlerin nelere yol açabileceğini şöyle anlattı:
''Uçak içindeki havanın neminin az olması ağız, burun ve gözlerde kuruluğa neden olur, bu bir sağlık problemi değildir ama yeterli sıvı takviyesi yapılmazsa uzun dönemde farklı problemlere neden olabilir. Ayrıca cilt nemlendirici losyon kullanma, burun deliklerini nemlendirmek için serum fizyolojik burun spreyi kullanma ve kontak lens yerine gözlük takma gibi işler vasıtasıyla nemlendirme sağlanabilir. Yeterli sıvı alımı olmazsa uzun uçuşlarda dehidratasyon (vücut sıvısının azalması) meydana gelebilir. Bu sıvı alımı uçuş öncesinde ve sırasında alkolsüz içecekleri kapsamalıdır (su ve çok fazla şekerli olmamak şartıyla meyve suları). Alkol dehidratasyonu arttırdığı için, uçmadan önce ve uçuş sırasında alkol kullanımı kısıtlandırılmalıdır, hatta tercihen içmekten kaçınılmalıdır.''
''UÇAK TUTMASI''
Birler, uçakla seyahat eden yolcuların nadiren de olsa araç tutmasından şikayet ettiklerini de belirterek, ''Araç tutması konusunda hassas olan kişilerin kanat üzerinde veya cam kenarında bir koltuk talep etmeleri ve araç tutması ile ilgili torbaları her zaman kolayca ulaşılabilecekleri bir yerde saklamaları gerekir. Araç tutmasını önlemek için gerekirse doktora danışarak ilaç alınabilir. Eğer ilaç kullanılacaksa uçağın kalkmasından en az yarım saat önce alınması uygun olur'' dedi.
Özellikle çok sık uzun uçuşlar yapmak zorunda olan kişilerde ''jet lag'' adı verilen durumun ortaya çıkabildiğine işaret eden Birler, jet lag durumunu; ''kısa sürede birçok zaman alanından geçme (batıdan doğuya ya da doğudan batıya uçarken) sonucu oluşan, uyku kalıplarının ve vücudun iç saatini oluşturan biyolojik ritminin bozulması sonucu sindirim sistemi sorunları, hazımsızlık, barsak hareketlerinde değişiklikler, uyku sorunları-bozuklukları, stres, düşük fiziksel ve zihinsel performans, bitkinlik ve genel halsizlik dolayısıyla da fiziksel ve zihinsel performansta düşme meydana gelmesi'' olarak ifade etti.
''Jet lag''ın etkilerini azaltmak için alınması gereken genel tedbirlere işaret eden Birler, bunların; ''yolculuğa çıkmadan önce iyice dinlenmek ve kısa süreli uykular da dahil olmak üzere yolculuk boyunca mümkün olduğunca dinlenmek, yolculuktan önce ve yolculuk sırasında bol sıvı tüketilmesi, hafif yemekler, yemek ve yolculuk öncesi ve sırasında alkol tüketimini sınırlandırmak, uyku sorunları olan yolcuların, uzun mesafeli uçak yolculuklarına çıkmadan önce doktora danışarak uyku hapları kullanımı'' olduğunu anlattı.
KABİN HAVA BASINCI DEĞİŞİMİ
Birler, uçuşun tüm safhaları boyunca kabin havasının sağlıklı yolcular için yeterli oksijen içerdiğini de belirterek, şöyle devam etti:
''Ancak kabin hava basıncı deniz seviyesine göre oldukça düşük olduğu için kanın oksijenle doyması biraz düşer ve bu da dokulara daha az oksijen gitmesine (hipoksi) yol açar. Bu etkiler sağlıklı yolcular tarafından genellikle dengelenir. Kalp damar veya solunum hastalıkları olan yolcular veya kansızlık (anemi) gibi kan ile ilgili belirli bozuklukları olan kişiler hipoksiyi kolayca atlatamayabilirler. Ayrıca, alkolün beyindeki etkisi bu oksijen azlığı ile daha da artmaktadır.
Ayrıca kabin hava basıncının düşmesi nedeniyle vücuttaki gazlarda genişleme ve bu genişlemeye bağlı rahatsızlıklar ortaya çıkar. Özellikle karın ve bağırsaklardaki gaz genleşmesi orta derecede rahatsızlıklara neden olur. Gazlı içecekler ve gaz yapan yiyeceklerin uçuş öncesi ve uçuş sırasında tüketilmesi bu rahatsızlıkların daha da artmasına neden olur. Kabin içindeki hava basıncının değişikliklerine bağlı olarak ortaya çıkan bir diğer durum da kulak ve sinüslerdeki hava değişimidir; uçağın kalkışı sırasında hava genellikle bir soruna neden olmadan orta kulaktan ve sinüslerden çıkar fakat uçağın iniş için alçalma sırasında sinüs ve orta kulağa havanın az gitmesi ağrılara neden olabilir. Bu rahatsızlıkların çoğu yutkunma, çiğneme, esneme ile azaltılabilir, eğer bunlar yeterli olmazsa 'valsalva manevrası' denilen ağız ve burunun kapatılıp derin bir nefes verilmesiyle orta kulak ve sinüslere hava girmesi sağlanır.''
Birler, üst solunum yolları enfeksiyonları adı verilen kulak, burun ve sinüslerle ilgili enfeksiyonları olan hastaların uçakla yolculuktan kaçınmaları gerektiğini de dile getirdi.
UÇAKTA AĞLAYAN BEBEK
Bebeklerin uçakla seyahat etmelerinde yaşanan sıkıntılı durumlara da değinen Birler, 7 gününü doldurmamış bebekler için uçak seyahatinin tavsiye edilmediğini söyledi.Kabindeki hava basıncı değişikliklerinin bebeklere sıkıntı verebildiğini ve bebeklerin uçuş boyunca ağlamalarına neden olabildiğini ifade eden Birler, ''Uçuş sırasında ağlayan bebeğin rahatlatılması için yutkunmayı uyarmak üzere bebeğin emzirilmesi ya da emzik verilmesi gerekir'' dedi.Bebeklerin dehidratasyona karşı çocuklardan ve yetişkinlerden daha hassas olduğunu da kaydeden Birler, yolculuktan önce ve yolculukta bebeğin yeterli düzeyde sıvı alımının sağlanması gerektiğini dile getirdi.