Sessiz kalp krizine dikkat!

Kalp krizi deyince aklımıza göğüs ağrısı gelir. Ama bir çok insan özellikle şeker hastaları ve kadınlar göğüs ağrısı olmadan kriz geçirebilirler.

Kiminde yorgunluk, mide bulantısı gibi şikayetler olur, kalp krizinden şüphe edilmez. Kiminde hiç bir şikayet olmaz. Sessiz infarktüs denen bu durum ağrılısı kadar tehlikelidir.

Polyerga proteini kansere karşı

Erhan Bey uzun süredir kalçasındaki ağrıdan şikâyetçiydi. Ağrıları ilaçlarla biraz hafifletse de gece bazen uyutmayacak kadar fazlalaştığı oluyordu. Nihayet ortopedist hekimin tavsiyesini tutup ameliyat olmaya karar verdi. İki yıl önce kalça ekleminde ağır harabiyet olduğu, kıkırdağın aşındığı saptanmış, onarılması gerektiği söylenmişti.  Kararını bilirmek için telefon edince, doktoru bir iç hastalıkları uzmanını görüp ameliyat için bir engel olup olmadığının saptanmasını istedi. Erhan Bey “Herhalde şekerim ve yüksek tansiyonum olduğu için doktor bu konsültasyonu istedi” diye düşündü.

Birkaç gün sonra gördüğü doktoru önce uzun uzadıya sorguladı Erhan Beyi. Hızlı yürüyünce, koşunca merdiven çıkınca göğüs ağrısı, nefes darlığı olup olmadığını sordu. Önce “hayır” dedi ama sonra “uzun süredir, bırak hızlı yürümeyi merdiven çıkmayı, kalçamdaki ağrı nedeniyle düz yolda bile çok yürüyemiyorum” dedi  Doğrusu doktorun sorusunun cevabı “bilmiyorum” olmalıydı. Hızlı haraket etse bir sıkıntısı olup olmayacağını kestiremiyordu.

Muayenesini tamamladıktan sonra çekilen EKG’ye bakan doktoru tekrar sorgulamaya başladı. Eskiden kalp krizi geçirip geçirmediğini soruyordu. Bu da nereden çıktı diye düşünürken doktor EKG de geçirilmiş bir infarktüse ait bulgular olduğunu söyledi. Gerçekten sessiz bir kalp krizi geçirip geçirmediğinin saptanabilmesi için bir kardiyoloğa görünmesini salık verdi.

Kalp krizinin sessizi olur mu

Kalp damarlarından biri tıkanınca beslediği bölgedeki kalp hücreleri kansız ve oksijensiz kalırlar. Açlığa çok uzun süre dayanamazlar, ölmeye başlarlar. Buna miyokard infarktüsü denir. Kalp krizi denince çoğunlukla anlatılmak istenen bu durumdur.

Oksijensiz kalan hücrelerin çığlıkları çoğu zaman göğüs ağrısı olarak kendini gösterir. Bazan kriz kendini ağrı olarak değil de göğüste baskı, sıkıntı, nefes almakta güçlük olarak gösterebilir. Ağrı göğüste değil de boyunda, sırtta ya da kollarda olabilir. Bazan kriz kendini sadece yorgunluk, bitkinlik ya da baygınlıkla ortaya koyar. Bu ve benzeri şikayetler akla kolay kolay kalp krizini getirmeyeceği için hasta doktora gitmez, gitse de her zaman doğru teşhis konmaz. Bu durumda kalp krizine sessiz değil, farkına varılmamış demek daha uygun olur.

Bazan da infarktüs geçiren hasta hiçbir anormallik hissetmeyebilir. Ne ağrı, ne sızı, ne yorgunluk ne de başka bir şikâyet yoktur. Kalbin tahrip olan bölgesi çok büyük değilse kişi hiçbir sıkıntı çekmeden yaşar. Aylar, yıllar sonra, bazen tesadüfi olarak kalp krizi geçirdiği saptanır. İşte buna sessiz infarktüs denir.

Çoğu zaman ne nedenle olursa olsun zamanında bilinmeyen veya şüphe edilmeyen kalp krizlerinin hepsi bir kefeye konulup sessiz infarktüs olarak adlandırılır.

Teşhisi koydurtan EKG

Kalbin kasılabilmesi için önce elektrik dalgasıyla uyarılması gerekir. EKG de göğüse ve kollara konan elektrodlar bu dalgaları görüp yukarı aşağı çizgiler oluşturur. 12 elektrod farklı açılardan aynı anda kalpte yayılan elektrik dalgasının 12 açıdan resmini çekerler. Elektrik dalgası elektroda gelirken yukarı, uzaklaşırken aşağıya doğru dikene benzer bir çizgi oluşur. Dalga, krize uğramış yani ölmüş kalp hücrelerine gelince bir boşluğa düşmüş gibi olur ve yukarı cıkan çizgi kısalır veya kaybolur. EKG de bu değişiklikler varsa geçirilmiş bir kalp krizinden söz edilir.

EKG de kişinin infarktüs geçirmiş olduğunu düşündürten bulgular bazan başka nedenlere bağlı olabilir. Örneğin yüksek tansiyon ya da başka bir sebeple kalp kası kalınlaşanlarda, elektrik akımın yayılmasının engellendiği durumlarda, kalp kasının başka hastalıklarında, kronik akciğer hastalıklarında benzer değişiklikler görülebilir.

EKG’de dikensi çıkıntı kaybolmuş olmasa da kişi kalp krizi geçirmiş olabilir. Farkında olunmayan veya şikâyetsiz geçen krizlerin birçoğu bu gruptadır. Bu tip infarktüsler başka yöntemlerle teşhis edilirler. Kısaca eko denilen kalp ultrasonunda kalbin her yanı çalışırken bir bölgesi çalışmıyorsa, ya da talyum testinde nükleer madde bir kalp kasının tümünde görülürken bölgede hiç tutulmuyorsa büyük ihtimalle geçirilmiş kalp krizi söz konusudur.


MRI ölü olan hücreleri gösteriyor

İnfarktüsün kalp kasında yaptığı harabiyet  küçük bile olsa MR görüntülemesiyle ortaya çıkar. Diğer yöntemler göstermese bile MR ile çekilen filmlerde infarktüs alanı kuşkuya yer bırakmayacak biçimde görülür.

İzlandalı bilim insanları bu yöntemi kullanarak sessiz kalp krizlerinin ne kadar sık olduğunu kimlerde daha çok görüldüğünü araştırdılar. Bunun için rastgele seçtikleri yaklaşık 67 yaş üstü yaklaşık 700 İzlanda vatandaşını incelediler. Saygın tıp dergisi JAMA’da bu ay başında yayımlanan makalelerinden anlıyoruz ki, sessiz veya farkına varılmayan infarktüsler, zamanında teşhis edilenlerden neredeyse 2 kat fazla. Başka bir deyişle yaşlılarda her 3 kalp krizinden 2’si ya hiç şikayete yol açmadığı ya da şikayetler tipik olmadığı için zamanında teşhis ve tedavi edilemiyor.

Şeker hastalarında daha sık
Gerek İzlanda’da daha önce yapılan araştırmalarda gerekse son 30
yılda yapılan birçok çalışmada kalp krizlerinin diyabetiklerde daha sık görüldüğü ortaya çıktı. Bu farkın nedenleri çok iyi bilinmiyor. Şeker hastalığının sinirlerde yaptığı tahribatın ağrı hissinin beyne iletilmesini engellediği düşünülüyor. Yüksek tansiyonu olanlarda da daha fazla olan sessiz kalp krizi yaş ilerledikçe artıyor. Sessiz olmasa da farkına varılmayan infarktüs kadınlarda daha sık görülüyor.

Kadınlarda infarktüs fark edilmiyor

Son 20-30 yıla kadar yapılan kalp kriziyle ilgili araştırmaların çoğunda incelenen kişilerin büyük çoğunluğu erkektir. Bugün de durum tam düzelmiş değildir. Bu dengesizliğin doğal sonucu olarak kalp krizi hakkında bilgilerimizin çoğu erkeklerde yapılan gözlemlerden elde edilmiştir. Son yıllarda bu konudaki görüşlerimizde önemli değişiklikler oldu. Kadınlarda kalp krizinin kendini erkeklerde olduğundan farklı gösterebildiğini öğrendik.

Kalp krizi  geçiren bir erkeği çoğu zaman eli göğsünün üstüne ağrı ve sıkıntı içinde buluruz. Oysa,  kadınlarda bu tipik şikayetler kalp krizlerinin yarıdan azında görülür. Birçok kadın  yorgunluk, nefes darlığı ve mide bulantısı, baygınlık hissi gibi şikayetlerini kalp hastalığıyla ilintilendirmediği için ya doktora gitmez ya da geç gider. Gitse de kalp krizi teşhisi konulamaması veya geç konulması hiç de ender değildir. Bu da kadına ya gereken acil tedavinin uygulanmamasına ya da tedaviye geç başlanmasına neden olur. Bu gidişin tabii sonucu kalp krizi geçiren kadının ölüm riskinin erkeklerden yüksek olmasıdır.

Acil polikliniğe gelen bir kadın “Hiç olmadığım kadar yorgunum, kolumu kaldıracak halim yok, midem bulanıyor” diyorsa,  ya da “Birden fenalaştım içimde bir sıkıntı var, kendimi çok bitkin hissediyorum” diye şikayet ediyorsa, hele damar sertliği oluşumunu kolaylaştıran şeker hastalığı, yüksek tansiyon, sigara,  kan yağlarında anormallik gibi risk faktörleri varsa, akla kalp krizi gelmelidir. Üstün körü bir muayeneyle sonra “yok bir  şeyin, şikayetlerin psikolojik” diyerek  eve gönderilirse büyük bir hata yapılmış olur.

Kadınlarda kalp krizi kendini erkeklerinkinden farklı şikâyetlerle ortaya koyabilir.

Son söz: Kalp krizinin sessizi, seslisi kadar tehlikelidir. Zamanında teşhis edilip acilen tedavi edilemediği için daha bile tehlikelidir. Çaresi tedavi değil korunmadan geçer.

 

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu
Kalbimizi Dinleyelim
murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Bu hastane şikâyetten çok 'teşekkür' mektupları alıyor

Manşetler

DUYURU-4