Sertap Erener'in 'telomer' çıkışı bir PR çalışması mı?

Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici son günlerin ilgi çekici gündemi telomer tartışması konusunda Sertap Erener'in ve kendi gazetesinden Ertuğrul Özkök ve Ayşe Arman'ın bir PR çalışması örneğini gösterdiğini yazdı

 

İşte Faruk Bildirici'nin yazısı:

 

ERTUĞRUL Özkök’ü üzmek istemezdim.

Belli ki çok etkilenmiş. Önce “Bize üç ay mutluluğu bile fazla gördüler. Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici yememiş içmemiş. Araştırmış. Meğer Dünya Sağlık Örgütü’nün yeni yaş skalası yokmuş” diye yazdı. İki sefer de adımı vermeden “Hürriyet Okur Temsilcisi bir kalem dokunuşu ile ‘yeni orta yaş grubu’ hayallerimizi söndürdü” diye yakındı.

Oysa ben Özkök gibi 70 yaşındaki insanların “orta yaşlı sayılma hayalini söndürme”dim, bir bilgi yanlışını ortaya çıkardım. Bir yanlışın düzeltilmesini sağlayana tepki gösterilmemeli. Hem bu benim görevim.

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, “Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘yaş dilimi listesi’ni değiştirdiği ve artık 66-79 yaş arasını yaşlı değil orta yaşlı kabul ettiği”ni yazmıştı. Okurlardan itiraz gelince Müftüoğlu’na kaynağını sordum, “bir dostundan gelen WhatsApp mesajı”na dayandığını ve onun da “Brillo.net” adlı (Endonezya kaynaklı) bir web sitesinden öğrendiğini belirtti.

Resmi bir yanıt alabilmek için DSÖ yetkililerine e-posta gönderdim. Sonunda DSÖ Türkiye Ofisi’nden Doç. Dr. Toker Ergüder, “DSÖ’nün böyle bir kararı olmadığı ve DSÖ’nün 60 yaş üzeri kişileri yaşlı kabul ettiği” yanıtını verdi. Müftüoğlu’nun isteği üzerine referanslarını iletince Ergüder, “Gönderdiğiniz referanstan sonra konuyu DSÖ Cenevre Genel Merkezi ve Kopenhag Avrupa Bölge Ofisi uzmanları ile tekrar değerlendirdik. Bu web sayfasında verilen bilginin DSÖ ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır” dedi.

Bu yanıtları ilettiğim Müftüoğlu, köşesinde bir düzeltme yayınlayarak, DSÖ’nün böyle bir kararı olmadığını okurlarına duyurdu. Son derece net ve samimi bir üslup kullandı; bir daha da yazmadı.

Özkök ise bu konuda yeni bir dosya açacağını duyurduktan sonra, Bill Andrewsadlı bir doktorla söyleşi yaptı. Bu doktoru, “yaşlanmayı tedavi etmede yepyeni bir alan açan ... molekülünü buldu” diye tanıttı.

Kerem Kaynar ve bazı okurlardan gelen eleştiriler nedeniyle bu dosyayı da inceledim; yine uzmanlarla konuştum. Hatta Osman Müftüoğlu da NTV’de, “Hapla çöple olmaz bu iş. Bunlar pazarlama teknikleri” diye konuştu. Gazetede de böyle bir yöntemin kansere yol açabileceği uyarısında bulundu.

Öncelikle belirteyim, yaşlanma ile telomer ilişkisini bulan Dr. Bill Andrews değil, 2009’da Nobel Ödülü’nü alan ABD’li üç bilim insanı. Andrews’ün bulduğu, daha doğrusu pazarladığı Çin ve Moğolistan’da yetişen “astragalus” adlı bitkiden elde edilen bir ürün. Bu bitki özütü, bağışıklık güçlendirici olarak birçok marka tarafından satılıyor. Andrews’ün farkı, bu ürünü “telomer tedavisi” ve “yaşlanma önleyici” diye pazarlaması. Bu ürün, hayvanlar üzerinde denenmiş ama insanlar üzerindeki etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış değil. Nitekim Andrews de söyleşisinde “Doğal maddelerden yapıldığı için FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayına gerek olmadığını” belirtiyor.

Bu bitki özütü, Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı onayı olmaksızın satılıyor. Belli ki, Andrews ürünü pazarlamak için Türkiye’ye gelmiş. Onu ağırlayan da ürünü (bazı testlerle birlikte) yüzlerce liraya satan bir şirket. Andrews, 28 Ekim’de bir konuşma yaptı bu online şirketin organizasyonunda.

Bu ürünün “piyasa yüzü” de Sertab Erener. Sanatçı, ürünün tanıtımı için 5 Ekim’de düzenlenen basın toplantısına katılmış, reklam panosu önünde şirket yöneticileriyle fotoğraf çektirmişti. Erener’in 25 Ekim’de yaptığı “Biyolojik yaşı 40’da durdurmak ve telomerler” etkinliği de şirketin web sayfasından duyurulmuştu. Özkök’ün Andrews söyleşisinin yayınlandığı gün, Hürriyet Pazar’da da Ayşe Arman’ın aynı konuda Erener ile yaptığı söyleşi çıktı.

Andrews’ün bitki özütü, Dr. Ziya Özel’in “kanseri tedavi edici zakkum ekstresi”ni çağrıştırıyor. Biliyorsunuz, zakkum hâlâ FDA’dan onay alamadı. Hürriyet, 13 Şubat 1988’de boş umutlar yaymak yerine “Zakkum rezaleti” manşeti atmıştı; haklı çıktı. Ne yazık ki, günümüzde aynı çizgiyi izleyemedi.

Manşetler