Şeker hastalığı, 20 yıl içinde 400 milyon insana sorun olacak

Medipol Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Çakmakçı, 20 yıl içinde dünyada yaklaşık 400 milyon insanın diyabetten muzdarip olacağını söyledi.

Uzman Dr. Ayşe Çakmakçı, dünyada en sık görülen hastalıkların basında gelmeye başlayan 'diyabetes mellitus', bilinen adıyla şeker hastalığının; kronik, ilerleyici, birçok organ ve dokuyu etkileyip; takipsiz ve tedavisiz kaldığında ölüme yol açtığını söyledi. Türkiye'de yüzde 10-15 civarında diyabetten etkilenmiş insan topluluğu bulunduğunu belirten Çakmakçı, "20 yıl içinde dünyada yaklaşık 400 milyon insanın diyabetten muzdarip olması beklenmektedir." dedi.

Erişkin yaştaki diyabetin yüzde 90'ndan fazlasının Tip II diyabet olduğunu açıklayan çakmakçı, "Tip II diyabette; erişkin hastalarda ilk tanı konduğu anda dahi birtakım komplikasyonlar (örneğin; böbrek etkilenmiş, göz etkilenmiş olabilir) olabileceği gibi, hastalığın seyrinde de bazı istenmeyen durumlarla karşılaşılabilinir." diye konuştu.

Dr. Ayşe Çakmakçı, hipogliseminin; şeker hastalığı seyrinde karşılaşılabilecek komplikasyonların başında geldiğini belirterek, şöyle devam etti: "Hastayı diyabetin komplikasyonlarından korumak için sıkı diyabet kontrolü yapmamız gerekmektedir. Bu sıkı kontrolün getirdiği en büyük sorun sık ve ağır hipoglisemiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Hipoglisemi sıklığı, diyabetin tipine, kullanılan ilaca ve diyabetlinin özel durumuna göre değişir." Ağır hipogliseminin (tedavi için ikinci bir şahsa gereksinim duyulan hipoglisemi) oldukça sık ve önemli bir durum olduğunu dile getiren Dr. Ayşe Çakmakçı, "Kan şekerinin 50 mg/dl altında olması, hipoglisemi şikayetlerinin olması (halsizlik, terleme, açlık hissi, çarpıntı, bilinç kaybına kadar giden bulgular) ve karbonhidrat alınmasıyla bu şikayetlerin geçmesi hipoglisemi tanısını koydurur. İnsülin kullananlarda, insülin günlük kullanım sıklığı arttıkça hipoglisemi riski artar. Ağızdan alınan diyabet tedavisinde kullanılan ilaçların türüne göre hipoglisemi riski artar." dedi.

Dr. Ayşe Çakmakçı, hipoglisemi risk faktörlerini şöyle sıraladı: "İnsülin (veya ağızdan alınan ilaçlar) dozunun fazla, zamanlanmasının yanlış veya yanlış tipte olmasından. Gece boyu açlık veya atlanmış öğün ve ara öğün alınmamasından. Zorlayıcı, öğün alınmada yapılan egzersizler sonucu. Gece yarısı, egzersiz sonrası yoğun tedavi ile veya kilo kaybı nedeni ile insülin ve ilaçlara duyarlılığın artması. Alkol tüketimi. Beraber olan diğer hastalıklar nedeni ile (örneğin; böbrek yetmezliği) davranış değişiklikleri, bilinç bulanıklığı, yorgunluk, nöbet, bilinç kaybı ve eğer hipoglisemi şiddetli ve uzun sürerse ölüm, çarpıntı, titreme, anksiyete, tedirginlik, uyuşukluk hipoglisemi şikayetleri arasında sayılabilir. Diyabetik hastalarının zamanla hipogliseminin tipik şikayetlerini tanımayı öğrendiklerini belirten Dr. Ayşe Çakmakçı, "Tekrarlayan hipoglisemi atakları, şikayetlerin belirginliğini azaltır, kan şekeri daha düşük seviyelerde şikayetler başlar ve hipoglisemi daha ciddi durumlara yol açabilir." dedi.

Kullanılan insulin tipi, dozu, ağızdan alınan ilaçların, hastanın genel ve beslenme durumu, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının tedaviyi etkilediğini aktaran Dr. Ayşe Çakmakçı, şunları kaydetti: "Hasta ağızdan beslenebiliyor ve istiyorsa, glikoz tabletleri veya glikoz içeren sıvılar, şeker veya besin ile ağızdan tedavi uygundur. Eğer ağızdan beslenme uygun değilse (bilinç bulanıklığı, yutma güçlüğü vb.) hastane koşullarında damar yolu ile şekerli serumlarla tedavi edilir. Hastanın genel durumu doğrultusunda hastane koşullarında başka tedavi yöntemleri gündeme gelebilir.Hastanın hipoglisemiden çıktıktan sonra, kan şekeri takibi, kontrolü daha sık yapılmalıdır. Diyeti, egzersiz programı tekrar gözden geçirilmeli, ilaçlar; ağızdan alınan veya insülin tedavisi, dozları düzenlenmelidir."

Manşetler

DUYURU-4