'Sedefte stres başrolde'

Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Türkoğlu, "Sedefte stres başrolde olan bir etkendir. Stresin tetiklediği moleküller, deride sedefin moleküler sürecini uyarır ve biz de bu hastalığı yaygın olarak görmeye başlarız." dedi.


Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dermatoloji Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. Zafer Türkoğlu, stresin sedefte başrolde yer alan önemli bir etken olduğunu belirterek, "Stresin tetiklediği vücuttaki moleküller, deride sedefin moleküler sürecini uyarır ve biz de bu hastalığı yaygın olarak görmeye başlarız." dedi.

Türkoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kırmızı, kaşıntılı, pullanmalarla daha çok dirsek, diz ve saçlı deri tutulumuyla seyreden genellikle erişkin yaşta gözlenen sedefin çocuklarda da görüldüğünü dile getirdi.

Hastaların ciltte görülen kızarıklık ve pullanma şikayetiyle hekime başvurduğunu aktaran Türkoğlu, bu gibi sorunların kişinin yaşam kalitesini düşüren, etkileyen nedenler arasında yer aldığını aktardı.

Zafer Türkoğlu, sedefte son yıllardaki çalışmalarla beraber medikal tedavilerde de ileri düzeyde gelişmeler görüldüğünü ifade ederek, hastalığın tedavisinin, topikal ve fototerapi yöntemlerinin yanı sıra, yeni edinilen biyolojik aşılarla da mümkün olduğunu, bunun da sorunu çözmede büyük katkı sağladığını kaydetti.

"Sedefte stres kontrolü belirgin düzelme sağlıyor"

Doç. Dr. Zafer Türkoğlu, uygulanan yöntemlerin, yeni güncellemelerle yüzde 70-80'lere, hatta 90'lara kadar sedef hastalığında etkin tedavi sağladığını belirterek, şöyle devam etti:

"Sedefi tetikleyici etkenlerin başında enfeksiyonlar gelir. Özellikle boğaz enfeksiyonları önemli bir etkendir. Son yıllardaki çalışmalarla obezite, metabolik sendrom gibi faktörlerin hücresel bazda, sistemik bir inflamasyona sebep olarak hastalığı deride ve vücuttaki etkenleriyle aktive ettiği ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca hastaların kullandığı birtakım ilaçlar da sedef hastalığını tetikleyebilir.

Sedefte stres başrolde olan bir etkendir. Stresin tetiklediği vücuttaki moleküller, deride bu hastalığın moleküler sürecini uyarır ve biz de bu hastalığı yaygın olarak görmeye başlarız. Tedavi sürecinde sedef hastalarından stresi bastırıp, yönetmesini istiyoruz."

Türkoğlu, stresi yönetmeleri için hastalara çeşitli egzersiz tavsiyelerinde bulunduklarını, yoga, yürüyüş gibi aktiviteleri önerdiklerini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hastalarımız streslerini kontrol ettikleri sürece hastalıklarında belirgin düzelme gözlemlemekteyiz. Sedef hastalığı kronik süregelen dermatolojik bir hastalıktır. Bu süreç uzun yıllar devam edebilir. Hastalık yeni tedavilerle tedaviye cevap verebilir formata dönmüştür ve son yıllardaki çalışmalarla yüzde 70-80 oranındaki düzelmeleri, düzenli dermatolog hekim kontrolünde takip ederek yıllara yaymak mümkündür. Hasta, diyet, kilo kontrolü, egzersiz programına riayet etmekle düzenli antioksidan ilaçlarını, destekleyici besin öğelerini de alırsa bu hastalık kontrol altında tutulabilir. Hastalık, yıllarca düzgün bir şekilde hastayı sıkıntıya sokmadan takip edilebilir bir formatta devam eder."

"Sedef bulaşıcı bir hastalık değildir"

Zafer Türkoğlu,hastaların üçte birinde genetik etkenlerin saptandığını vurgulayarak, "Öyle ki hastaların anne ya da babalarından birinde hastalık olduğu zaman çocuklarında sorunun görülme ihtimali yüzde 25'lere ulaşır." dedi.

Sedefte çocuklarda da tutulum gözlenebildiğini, erişkinlerdeki tedavi yöntemlerinin bu grupta da uygulanabildiğini dile getiren Türkoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Çocuklardaki tedaviler aynı erişkinlerde olduğu gibi yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Sedef hastalığında erken tanı çok önemlidir. Çünkü vücutta oluşan inflamasyon, yani hücre göçünün erken evrede saptanması, bu hücre göçünün diğer sistemik organlara etkisini azaltacaktır. Tedaviyle birlikte erken uygulanan başarılı tedaviler, ileride sedefin oluşturduğu zararlı etkileri ortadan kaldıracaktır. Sedef sadece deriyi tutan bir hastalık değildir. Sistemik tutulumla, vücutta kalp, kardiyovasküler, gastrointestinal sistem hastalıklarında artış gözlenebilmektedir. Ayrıca sedef hastalığı kesinlikle bulaşıcı değildir. Sadece genetik zemin çerçevesinde çevresel faktörlerin etkisiyle daha sonraki nesillere aktarılabilen bir hastalıktır."

Hatice ŞENSES
AA

Manşetler

DUYURU-4