Özellİkle 30-40'lı yaşlarda ortaya çıkan sedef deride beyaz üzeri kepeklerle kaplı plaklarla kendini gösteriyor. Ancak sedef hastalarını deri döküntüleri dışında tehdit eden başka sağlık sorunları da bulunuyor. Özellikle şiddetli seyreden sedef hastalarının yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve kolesterol gibi damarsal hastalıkların yanı sıra lenfoma türü kanserler, obezite ve diyabet gibi hastalıklara yatkın olduğu görülüyor.
ÇOĞUNLUK OBEZ
Hacettepe Üniversitesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Nilgün Atakan, yapılan çalışmaların özellikle şiddetli seyreden, sedefleri kalın olan, özellikle saçlı derisinde yaygın sedef bulunan hastaların büyük çoğunluğunun obez olduklarını dile getirdi. Ayrıca deride çoğalan ve sedef görüntülü plakların oluşmasına neden olan mekanizmalarla, damar sisteminde ve başka organlarda da çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasını tetiklediğini söyledi.
GÜNEŞ IŞINLARI SEDEFE İYİ GELİYOR
DIŞ etkenlerin sedefle ilişkisine değinen Prof. Dr. Atakan iklimsel koşulların da hastalığı etkilediğini söyleyerek, 'Güneş ışınları hastalara iyi geliyor. Güneş ışığındaki radyasyonun deride çoğalan hücrelerin çoğalmasını durduracak şekilde bağışıklık sistemini baskılama etkisi var' diyor. Ayrıca enfeksiyonların sedefin şiddetlenmesine neden olabileceğini ve kullanılan ilaçlarının yanı sıra alkol ve sigara kullanımının sedefi arttırdığını da vurguluyor.
BALIKLI GÖL DAHA ZARARLI OLABİLİR Mİ?
Prof. Dr. Atakan bu konuda hastaları uyararak, 'Hijyen koşullarının çok uygun olmaması nedeniyle kan yoluyla bulaşan hastalıkların yayılmasına neden olabilir mi endişesi taşıyoruz. Çünkü balıklar sedef plakalarını ısırarak kaldırırken kanamaya neden olarak kişiden kişiye hastalık geçmesine sebep olabilirler' dedi.
YAŞAM BİÇİMİ DEĞİŞTİRİLMELİ
Sedef hastalarının damarsal hastalıklara daha yatkın olduğunu söyleyen Prof. Dr. Atakan, 'Sedef hastalarının sıklıkla yüksek kolesterol, hiperlipidemi ve yüksek tansiyon sorunu yaşadıklarını gözlemliyoruz. Şiddetli sedef görülen hastalarda ayrıca kalp hastalıkları ve lenfoma türü kanserlerin daha sık görüldüğünü söyleyebiliriz' dedi. Prof. Dr. Atakan sedef hastalarında obezite, diyabet gibi hastalıkların da daha sık görüldüğünü sözlerine ekledi.
Hastaların yalnızca sedeflerini tedavi etmenin yeterli olmadığını söyleyen Prof. Dr. Atakan, 'Bu hastaların bir yaşam biçimi oluşturması gerekir. Normal kiloya düşmeleri, sigara ve alkolü bırakmaları, kolesterol ve kan yağlarını normal seviyede tutmaları ve egzersiz yapmaları çok önemli' diye konuştu.
GENETİK YATKINLIK
Sedefİn bulaşıcı bir hastalık olmadığını ancak altında yatan genetik nedenlerden ötürü ailesinde sedef olan bir kişilerde bu hastalığın daha sık görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Nilgün Atakan, 'Hastalığın ortaya çıkışını tetikleyen faktörler olabilir ancak altta yatan asıl neden genetik yatkınlıktır' dedi. Yapılan çalışmalarda çocukluk çağında ortaya çıkan sedef hastalarının yaklaşık 3'te birinin birinci derece akrabalarında sedef olduğunun tespit edildiğini belirten Prof. Dr. Atakan, gençlerde çıkan sedefte ise hastaların yaklaşık yüzde 70'inin akrabalarında sedef olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Atakan, özellikle çocukluğunda çok fazla üst solunum yolu enfeksiyonu geçirenlerin ve sık hastalanarak çok ilaç kullanmak zorunda kalanların da risk grubunda olduğunu belirtti.
DOĞRU TEDAVİ İLE HİÇ DÖKÜNTÜSÜZ BİR HAYAT MÜMKÜN
Sedef hastalarının genellikle toplumdan kaçan, içine kapanık, depresyona çok sık giren bir hasta grubu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Atakan hastaların 'Nasıl olsa sedeflerim geçmeyecek' düşüncesi ile tedaviden uzaklaştıklarını belirterek, 'Sedefin tedavisi mümkün, ancak kronik bir hastalık olduğu için tedavi ömür boyu sürer. Tedaviyi keserseniz mutlaka tekrarlar' dedi. Her hastanın hastalık seyri, tipi, yerleşim yeri gibi etkenlere göre tedavisinin belirlendiğini dile getiren Prof. Dr. Atakan hafif sedeflerde düzenli krem tedavisinin uygulanabileceğini, şiddetli sedeflerin ise sürekli kontrol altında olmaları gerektiğini bu hastaların tedavi için haplara yada iğnelere ihtiyaç duyabileceklerini söyledi. Doğru tedavi ile sedefin deriden tamamen kaybolabileceğini belirten Prof. Dr. Atakan, 'Sedefli hastalar hastalıkları ne kadar şiddetli olursa olsun hiç döküntüsüz bir hayat sürdürebilirler. Önemli olan doktorlarının teşhis ve tedavilerine olan güvenlerini kaybetmemeleri ve kendileri için uygun görülen tedaviyi istikrarlı bir şekilde devam ettirmeleridir' dedi.