Salgınla mücadelenin ön cephesindeki 112 Acil ekipleri, Kovid 19 sürecini anlattı:

Yurdun dört bir yanında kesintisiz hizmet veren 112 Acil Sağlık ekipleri, Kovid-19 sürecinde de en hızlı şekilde hastaların yanına ulaşmak için zamana karşı yarışmayı sürdürüyor.

Acil Tıp Teknisyeni Yeliz Gözüak: "Birçok arkadaşım koronavirüse yakalandığı için çocuklarından ayrı kalmak zorunda kaldı"

Paramedik Özgür Sef: "Bizler, adeta herkesin kaçtığı bir yangına giriyoruz. Mesela, bir evde Kovid-19 hastası olduğunda, diğer aile üyeleri hemen ondan uzaklaşır, biz ise evin içinde direkt o hastanın yanına giriyoruz"

"Çocuklarımın Kovid-19'dan çok fazla korkmalarını psikolojik olarak etkilenmelerini istemediğim için tehlikelerini çok fazla anlatamadım. Onlar da 'Babam bana neden yaklaşmak istemiyor?' diye düşündüler"

Paramedik Mafiriye Acar: "İnsanların maske takmaktan imtina ettiği süreçte biz kat kat tulum giyerek hastalara müdahale ediyoruz. Hala da bu sürece devam ediyoruz"

Anadolu Ajansı (AA) ekibi Acil Sağlık Hizmetleri Haftası dolayısıyla başkentte görev yapan paramediklerin çalışmasını görüntüledi.

Salgın sürecinde hem Kovid-19 vakalarının hem de acil sağlık hizmetine ihtiyaç duyan diğer hastaların yardımına ilk koşan 112 Acil sağlık çalışanları bu süreçte yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

Acil Tıp Teknisyeni (ATT) Yeliz Gözüak, salgın ortaya çıktığında herkes gibi endişelendiklerini, buna rağmen insanların yaklaşmaya çekindiği Kovid-19 vakalarına meslekleri gereği müdahalede bulunduklarını söyledi.

Bu süreçte vatandaşlara en iyi şekilde hizmet sunmaya çalıştıklarını dile getiren Gözüak, "Özellikle salgının başladığı zamanlarda Kovid-19'a yakalananlar panik oluyor ve ölüm korkusu yaşıyordu. Onları rahatlatmak, onlarla sohbet etmek durumunda kalıyorduk. O yüzden sosyal mesafe kuralına riayet edemediğimiz durumlar da oluyordu." dedi.

Gözüak, iki çocuk annesi olduğunu ve eşinin de sağlık sektöründe çalıştığını belirterek, şöyle konuştu:

"Hem kendim hem de eşim için 'Acaba kendimizi virüsten yeterince koruyabiliyor muyuz?' diye düşünüyordum. Eve aynı zamanda giren iki canlı kaynak gibi düşündüm kendimizi. Çocuklarımızı ve çocuklarımıza bakan insanları da muhafaza etme yükümlülüğümüz vardı. Bu yüzden ilk zamanlarda çok endişeliydik. Birçok arkadaşım koronavirüse yakalandığı için çocuklarından ayrı kalmak zorunda kaldı. Benim çocuklarımın bakımıyla da babaanneleri ilgilendi. Onlara virüs bulaştırmaktan çekindiğim için çocuklarımı il dışına babaannelerinin yanında göndermek zorunda kaldım."

- "Adeta herkesin kaçtığı bir yangına giriyoruz"

Paramedik Özgür Sef, salgının başlarında kimsenin Kovid-19 hakkında kesin bilgilere sahip olmadığına işaret ederek, "Radyoaktif serpinti gibi davranan arkadaşlarımız oldu. Her vakadan sonra tüm ambulansı tamamen yıkadığımız zamanlar da oldu." dedi.

Evli ve 3 çocuğu olduğunu, eşinin de sağlık sektöründe çalıştığını söyleyen Sef, "En büyük korkum, koronavirüsü eşime ve çocuklarıma bulaştırmaktı. Hem ben hem de eşim sağlıkçı olduğu için Kovid-19'a yakalanma riskimiz çok yüksek. Bizler, adeta herkesin kaçtığı bir yangına giriyoruz. Mesela, bir evde Kovid-19 hastası olduğunda, diğer aile üyeleri hemen ondan uzaklaşır, biz ise evin içinde direkt o hastanın yanına giriyoruz." şeklinde konuştu.

Sef, kendisine sarılmak isteyen çocuklarını mecburen engellediğini ifade ederek, yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Eve gittiğimde vücudumda, üzerimde, ellerimde virüsün kalıntılarının olabileceği endişesini yaşıyordum. Önceden nöbetimi bitirip sabah eve gittiğimde çocuklarım kucağıma atlardı, böyle bir alışkanlıkları vardı. Salgın döneminde hepsine mecburen 'durun' diyordum. Üzerimi değiştirmem, temizlenmem gerektiğini anlatsam da anlayamıyorlardı. Diğer yandan çocuklarımın Kovid-19'dan çok fazla korkmalarını psikolojik olarak etkilenmelerini istemediğim için tehlikelerini çok fazla anlatamadım. Onlar da 'Babam bana neden yaklaşmak istemiyor?' diye düşündüler."

- "Savaşta neferler kaçamaz"

Salgın sürecinde uzun süre izin yapamadıklarını dile getiren Sef, şöyle devam etti:

"İzinlerimiz iptal olduğu için uzun süre izin alamadık. Daha fazla çalışmak zorunda kaldık ama bunun mutluluğu içindeyiz, hiçbir şekilde bu duruma üzülmedik. Çünkü koronavirüsle bir savaş ortamı vardı ve savaşta neferler kaçamaz. Biz de kaçmadık ve hep en ön sıralarda olmaya çalıştık. Sevmeden yapılabilecek bir iş değil. İnsanların hayatlarına dokunuyoruz. Evlerine gittiğimiz hastaların çaresizliklerini görüyoruz ve onlara çare olmaya çalışıyoruz. Onların omuzlarına dokunabilmek, onlara güzel bir söz söyleyebilmek, hastaların etraflarında kimsenin olmadığı bir dönemde yanlarında olabilmek bizi çok mutlu etti. Bunun motivasyonuyla çalıştık."

Paramedik Mafiriye Acar da 12 yıldır acil sağlık hizmetlerinde çalıştığını dile getirerek, salgın sürecinde mümkün olan en kısa zamanda hastalara ulaşmaya çalışırken, virüs kapmamak için tulum, maske, gözlük gibi koruyucu ekipmanlar giymek zorunda kaldıklarına dikkati çekti.

Hastalara koruyucu ekipmanlar ile müdahale etmenin zorluğuna işaret eden Acar, "Tulumlar hava aldırmadığı için çok terliyorduk. Hele ki uzun saatler çalıştığımızda tulumlar bizleri çok yoruyordu. Bizler için zorlu bir süreçti. İnsanların maske takmaktan imtina ettiği süreçte biz kat kat tulum giyerek hastalara müdahale ediyoruz. Hala da bu sürece devam ediyoruz." dedi.

Acar, vatandaşlardan hem kendileri hem de toplum sağlığı için maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uymalarını istedi.

Manşetler

DUYURU-4