Çağdaş hastalıkların listesi gittikçe uzuyor. Sağlıklı yemek yeme takıntısı en yenisi
Yemekle başımız dertte! Obezite (aşırı şişmanlık), bulimia (aşırı yeme hastalığı), anoreksiya nervoza (yememe hastalığı) gibi çağdaş hastalıklara bir yenisi eklendi. İngiliz hekimlerinin ortaya attığı ‘‘ortoreksi’’, sağlıklı yemek yeme takıntısı. ABD'de ortoreksikler bir dernek bile kurmuş. Kendi saplantılarıyla mücadele ediyorlar. Sloganları çok anlamlı: Yemek, sadece yemektir.
Gerek güzellik kavramının ‘‘zayıf kadın-atletik erkek’’ kalıbına sıkıştırılması, gerekse diyet kavramının ‘‘sağlıklı beslenme davranışı’’ gibi algılanması insanlarda çeşit çeşit yeme bozukluğu yarattı.
Bir tarafta vitamin açısından fakir, yağ açısından zengin fast-food tipi beslenme ile aşırı şişmanlamaya (obeziteye) doğru giden bir bozukluk var; öteki tarafta zayıf kalmak için şekersiz, tuzsuz ve yağsız yiyeceklere endeksli bir yaşam. Oysa yelpazenin her iki ucu da sağlıklı değil.
Gelişmiş ülkelerdeki yanlış beslenme davranışını düzeltmeyi hedefleyen bir çalışma yapılmış. Her 10 kişiden dördünün dışarıdan günlük vitamin ve mineral takviyesi yaptığını, tüm hafta boyunca da düşük kalorili ve yağı azaltılmış gıdalar yediği bulunmuş.
Bu gerçek; bir ikilemi de su yüzüne çıkarıyor: Marketlerin rafları sağlıklı diyet ürünleri ile doldukça ortalama göbek çevrelerimiz o kadar genişliyor, kemerlerimizi de bir delik daha önden bağlıyoruz.
Bu tam bir çelişki: Sağlıklı yeme takıntısı sağlıklı değil. Aksine insanı hasta ediyor. Şeker, tuz ve katkı maddelerinden arınmış, düşük kalorili, yağı azaltılmış, organik ve vitamin bakımından zengin taze yiyeceklerden oluşan takıntılı bir yaşam insanın bedenini de bozuyor, ruhunu da.
ETİKET TUTKUNLARI
Kafalarını sağlıklı beslenmeye takmış olanları marketlerde tanıyabilirsiniz: Saatlerce o etiket senin bu etiket benim inceleyip zararlı bir maddenin izini sürer, lokantalara adımlarını atmazlar.
Bunu ne obezite (aşırı şişmanlık), ne bulimia (aşırı yeme hastalığı), ne de anoreksiya nervoza ile (yememe hastalığı) karıştırmamak gerekiyor. Adı Orthorexia Nervosa. ‘‘Ortho’’ Yunanca'da 'doğru' ve 'normal' anlamına geliyor. Yani doğru yemek de bir takıntıya dönüşebilir!
Ortoreksi, anoreksi ve bulimia'dan farklı. Onlar yedikleri yiyeceklerin miktarına; ortoreksikler ise yediklerinin kalitesine kafayı takmış insanlar.
30 Ocak tarihli The Times Gazetesi'nde ‘‘sağlıklı yemek takıntısı’’ başlıklı makalede American Health Food Junkies'in yazarı Dr. Steven Bratman bu takıntının giderek hastalık boyutlarına vardığına dikkat çekerek önümüzdeki 10 yıl içinde yaygınlaşacağını söylüyor.
ÖNCE SÜTÜ GİDİYOR
Dr. Bratman'a göre bu takıntının diğerlerinden farkı sağlıklı olmaya yönelik olması: ‘‘Yeme bozukluğu fazla yeme ve devamlı rejim yapma takıntısı şeklinde olduğu gibi her yediğinin sağlıklı olup olmadığını kontrol etme takıntısı şeklinde de kendini gösterir. Bu hastalar için yiyeceklerin saf, katkısız ve işlenmemiş olması önemli. Bu yüzden çoğu sebze ve meyveyi çiğ yer. Çoğu da vejetaryendir. Kendi bildiklerinin tek doğru olduğuna inanıp kafalarının dikine giderler. Bir gün gelir yaşamları bir kısır döngünün içine girer: Bir sonraki öğünü planlamak, sağlıklı yiyecek satan marketleri dolaşmak, yemek hazırlamak ve yemek.’’
Bu hastalık genellikle kişi herhangi bir hastalık veya alerji nedeniyle rejim yapmak zorunda kaldığı zaman başlıyor. Örneğin önce sütü sonra mayalı yiyecekleri kesiyorlar. Bunlar özellikle de alerjik astım teşhisi konulan hastalar. Alternatif tedavi yöntemlerinin giderek yaygınlaşması da bu eğilimi körüklüyor. Bitkilerle yapılan doğal ilaçlar da geleneksel tıbbı devre dışı bırakıyor.
ZAVALLI YAĞ!
İngiltere'deki Beslenme Bozuklukları Derneği (EDA) de ortoreksinin gelecek yıllarda insanlığı tehdit edeceği düşüncesinde. EDA'nın başkanı Dr. Jill Welbourne, insanların sağlıksız sağlıklı beslenmelerinin aynı zamanda ruhsal dengelerini de bozduğunu belirtiyor: ‘‘Sağlıklı gıdalara bağımlılık geliştirenin diyet yapan bir insandan farkı yoktur. Bu kişiler yediklerinin içinde zararlı bir madde bulma korkusundan çok seçici davranırlar. İlerlemiş vakalar tıpkı anoreksiya nervoza hastaları gibi hızla kilo kaybederler. Zararlı maddeye karşı duyulan derin korku yüzünden öyle çok yiyecekten vazgeçerler ki sonunda bir iki tür yiyeceğe kalırlar.’’
Sağlıklı beslenme bozukluğunun özellikle genç nesli tehdit ediyor olması da endişe verici. Kuzey Londra Rhodes Farm Beslenme Kliniği'nin Müdürü Dr. Dee Dawson çok yağ tüketildiğini ama yeterli vitamin ve mineral alınmadığını dile getiriyor: ‘‘Beslenmeyle ilgili verilen mesajlar hem gereksiz hem de bazen de yanlış. Örneğin okul çağındaki çocuklara çikolata ve patates kızartması yerine yalnız salata ve meyve önerilmesi doğru değil. Yemek fobisi öyle yaygın ki. Örneğin, yakında insanlar kesinlikle yağ yenilmemesi gerektiğine inanacaklar. Oysa özellikle büyüme çağındaki çocukların yağa gereksinimleri var. Çocuklara yağ yasaklanacağına egzersiz yapmaları teşvik edilmeli.’’
CEZA DEĞİL DİYET
Dr. Bratman hastalıktan kurtulmak isteyenler için ise şunları öneriyor: ‘‘Diyet yapın ama dozunu kaçırmayın. Tadınızı kaçıracak zorlamalarla kendinizi bunalıma sokmayın. Yemek kişinin kendini cezalandırması veya toplumdan soyutlamasına bir gerekçe olmamalı.’’
ABD'de hayatları marketlerde etiket okumakla geçtiğini düşünen bir grup otoreksi hastası kendi aralarında dernek kurmuşlar. Derneğin amacı sağlıklı yemek konusunu takıntı haline getirmemek. Sloganları da ilginç: ‘‘Yemek sadece yemektir.’’
ORTOREKSİK MİSİNİZ?
Bu sorulara ‘‘evet’’ diye cevap veriyorsanız, durumunuz zor. Ortoreksi belirtisi gösteriyorsunuz anlamına geliyor.
1 Yarının yemeğini bugünden planlıyor musunuz?
2 Yemeğin sağlıklı olması sizin için lezzetli olmasından daha mı önemli?
3 Steril yiyecekler yedikçe sağlığınızın bozulduğunu hiç farkettiğiniz oldu mu?
4 Dün yaptığınız diyet bugün size yetersiz mi geliyor?
5 Sağlıklı beslenmeyenleri küçümsediğiniz oluyor mu?
Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Peykan Gökalp
Takıntı değil bilinç
Bu, özellikle büyük kentlerde yaşayan ‘‘beden imgesi’’ ağırlıklı düşünen takıntılı kişilerin hastalığı. Bunlar acaba söylenen besinler sağlıklı mı diye kafalarına takıyorlar. Bu durum insanı tek boyutlu beslenmeye kadar götürebiliyor. İşin bir de kişiyi anoreksiyaya itecek boyutu da var. Aşırı derecede takıntı yapmak yerine dengeli beslenme konusunda bilinçli olmak gerekir. ‘‘Şu kadar litre su, şu kadar vitamin, tabletler almalıyım’’ şeklinde düşünmek sağlıklı beslenme boyutunu aşar. Beslenme, gıdalarla yapılan ve takıntı boyutuna varmayan bir özenle yapılması gereken bir eylemdir.
DİYETİSYEN CANAN ÖCAL KUZUM
Gençler risk altında
Ortoreksi tanımlaması içerisinde gördüğümüz vakalar oluyor. Otoreksiya nervosa hastalığın başlangıcı da denilebilir. Bunun ileri aşaması anoreksiya nervosadır. Etrafımızda ‘‘bunun yağı çok, bunun kalorisi yüksek’’ diyen pek çok insan var. Oysa bireyin vücudunu çok iyi tanıması lazım. Yeterli ve dengeli beslenmeye özen göstermesi gerek. Her üründen dengeli miktarlarda olmalı. Hayatımızdan hiçbir besin maddesini çıkaramayız. Sadece et yemek ya da sadece sebze yemek doğru değil. ‘‘Bugün bir kilo fazlam çıktı’’ diyen insanların sayısı da her geçen gün artıyor. Özellikle genç yaş grubu risk altında.