Vahide Yanık - Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Perihan Arslan, sağlıklı yaşamdan kaybolan yılların yüzde 41'inin beslenme ile ilişkili hastalıklardan kaynaklandığını belirtti. Prof. Dr. Perihan Arslan AA muhabirine yaptığı açıklamada, beslenmenin yaşam için elzem, sağlığın korunarak devamı için de gerekli olduğuna işaret etti. Beslenme yetersizliği ve dengesizliğinin çok sayıda kronik hastalığa neden olduğunu kaydeden Arslan, bunun yaşam kalitesini bozduğuna dikkati çekti. 'Sağlıklı yaşamdan kaybolan yılların yüzde 41'i beslenme ile ilişkili hastalıklardan kaynaklanıyor' diyen Arslan, Dünya Gıda Zirvesi toplantılarında alınan kararlarda 2015 yılında yanlış beslenmenin yüzde 50 azaltılması, kronik hastalıkların görülme oranı ve görülme sıklığının düşürülmesinin hedeflendiğine işaret etti.
Dünya nüfusunun hızlı artışı, küresel ısınma, savaşlar, doğal afetler ve çevre kirliliği gibi faktörlerin doğal kaynakların tahribine, ekili arazilerin azalmasına neden olduğunu belirten Perihan Arslan, bunun üretimin azalması, ürün fiyatlarının artışına sebep olarak yoksulluğa bağlı yetersiz beslenme ve hastalıklara ortam hazırladığını anlattı. Dünyada yoksul sayısının 1.02 milyar olduğunu belirten Arslan, '2030 yılında yoksul sayısının 1.3 milyar olacağı tahmin edilmekte. Türkiye'de 2007 TÜİK verilerine göre yoksulluk oranı yüzde 18.56'dır' dedi.
- ÇEVRE SORUNU-
Nüfus artışı, sanayileşme, doğal kaynakların tahribi ve çevre kirliliğinin sağlıklı beslenmeyi engellediğine değinen Perihan Arslan, 'Özellikle kimyasal atıklar, endüstriyel kirlilik, tarım ilaçları, kimyasal gübreleme, asit yağmuru gibi olumsuz çevresel faktörler hava, toprak ve suyun dolayısıyla bitki, su, hayvan ürünlerinin kirlenmesine neden olup sağlıksız besin tüketimine ve hastalıklara neden olmaktadır' diye konuştu.
Arslan, değişen dünyada insan sağlığını gıda teknolojisindeki gelişmelerin de etkilediğini vurguladı. Son yıllarda tüketicilerin fast food türü yiyeceklerle beslendiğinden yakınan Arslan, 'Yüksek enerji ve doymuş yağ ve trans yağ asitlerinin, tuz ve şeker fazlalığı, vitaminler, mineraller ve lif içeriklerinin az olması da başta obezite, diyabet, koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, osteoporoz, kanser gibi hastalık risklerini artırmakta' dedi.
- GIDA TEKNOLOJİSİ-
Gıda teknolojisinin geliştiğini de kaydeden Prof. Dr. Perihan Arslan, enzim teknolojisi, enkapsülasyon, nanoteknoloji (akıllı-süper gıda), genetiği değiştirilmiş organizmalar hakkında şu bilgileri verdi:
'Enzim teknolojisiyle amaç lezzeti korumak, yiyeceklerin besin değerini artırmak, besin ögeleri kaybını azaltmaktır. Bu teknoloji süt ürünlerine, nişasta, bitkisel kaynaklı proteinli besinlere, et, balık ve bitkisel yağ sektöründe kullanılmaktadır. Enkapsülasyonda da amaç, lezzet, nem, koku, vitamin, mineral, antioksidanları, probiyotik organizmaları korumaktır. Nanoteknoloji ile de besinlerin dayanıklılığı ve raf ömrünün artmasına, antioksidan niteliğin korunmasına, zararlı bileşenlere engel olunmaktadır. Gen diziliminin değiştirilmesi, gen aktarımı ile kendi doğasında bulunmayan bir özelliğin kazandırılmasıyla oluşan GDO'lu ürünler, toprak verimliliği, ürün miktarının artması, hasat sonrası kayıpların azalması, ürünün soğuk/sıcak toleransının, depolama ömrünün artması, pestisit kullanımının azalmasını sağlar. Bunun yanı sıra GDO'lu ürünler flora ve faunada değişim, hedef olmayan türler ve yararlı böcek türlerinin zarar görmesi, antibiyotiğe dayanıklı mikroorganizma gelişimi, uzun vadede dirençli yabani ot ve böceklerin ortaya çıkması, biyoçeşitliliğin azalmasına da neden olur.'
- GÜVENLİ GIDAYA ULAŞIM-
Dünyada 25 ülkede GDO ile üretim yapıldığına dikkati çeken Arslan, ekim alanının 2006-2007 yılları arasında yüzde 12.3 hektar arttığının altını çizdi. Arslan, hızla artan dünya nüfusunun gıda güvencesinin sağlanmasının yanı sıra güvenli gıdaya ulaşımın da insan sağlığı için önem taşıdığını belirterek, organik tarımın geliştirilmesini önerdi. Arslan, organik tarımın kimyasal ilaç ve gübre kullanımını sınırlayan, toprağın doğal dengesini koruyan ve ürün kalitesini artıran bir tarım şekli olduğunu ifade etti. Türkiye'de 57 bin hektarda organik tarım ürünü yetiştirildiğini açıklayan Perihan Arslan, 1984-1985 yıllarında organik ürün çeşidi 8 iken, 2006'da 2003'e yükseldiğini, üretim hacminin de 4 bin 990 tondan 66 bin 265 tona çıktığını kaydetti.
Arslan, 'Sağlıklı beslenebilmek için çevre bilincinin oluşturulması, temiz su kaynaklarının, su ürünlerinin korunması, nükleer enerjinin kullanılmaması, toprak erozyonunun önlenmesi, fast food türü beslenmenin alışkanlık haline getirilmemesi, sebze, meyve, tahıl, balık, kuru baklagil tüketiminin artırılması gerekiyor' diye konuştu.