Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, 2008'de kabul edilen Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun ve beraberindeki uygulamalar sonucu Türkiye'de yüzde 31 olan tütün kullanma oranının, yüzde 27'lere kadar düştüğünü bildirdi.
31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü dolayısıyla Gülhane Tıp Fakültesinde, "Tütün Kullanımı Çevre İçin Tehdit" paneli düzenlendi.
Panelin açılışında konuşan Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde, 2002'den bu yana sigara bağımlılığıyla ilgili önemli çalışmalar yürütüldüğünü, tüm siyasi partilerin ortak hareket ettiği ender kanunlardan biri olan Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 2008'de çıkarıldığını hatırlattı.
Prof. Dr. Erdöl, bu çabaların sonucu, Türkiye'de yüzde 31 olan tütün kullanma oranının, yüzde 27'lere kadar düştüğünü bildirdi.
Hastanelerin acil servislerine, sigaraya bağlı hastalıklar nedeniyle müracaat edenlerin sayısında da önemli oranda azalma olduğunu kaydeden Erdöl, kanunun 2012'ye kadar titizlikle uygulandığını ancak uygulamada bazı eksikliklerin göze çarptığını belirtti.
Kapalı işletmelerde sigara tüketiminin yeterince denetlenmediğini dile getiren Cevdet Erdöl, restoran ve kafe gibi işletmelerdeki açılır-kapanır bölümlere, açık alan gibi işlem yapılmasını eleştirdi.
- "İşletmelerde en güzel yerler sigara içenlere ayrılmış durumda"
İşletmelerde sigara içmeyenlere hayat hakkı tanınmadığını söyleyen Erdöl, "Halbuki kanun koyucunun niyeti bu değildi. Niyet sigara içmeyenlerin haklarını korumaya yönelikti. Fakat tam tersi oldu. İşletmelerde en güzel yerler sigara içenlere ayrılmış durumda." dedi.
Prof. Dr. Cevdet Erdöl, işletme sahiplerinin, WhatsApp üzerinden kurdukları gruplarla haberleşerek denetimlerden kaçtığını da söyledi.
Son dönemde nargile kafelerin de çoğalmasıyla nargile tütünü tüketiminin de arttığını kaydeden Erdöl, kamu çalışanlarının kamu kurumlarında sigara içmesini de eleştirdi.
Rektör Cevdet Erdöl, idarenin kendine çekidüzen vermesiyle ilave kanuna gerek kalmadan bu sorunların çözülebileceğini, böylece sigarayla mücadelede ilk günkü başarının tekrar yakalanabileceğini ifade etti.
- "Tütünün çevreye verdiği zarar anlatılacak"
Açılışta konuşan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Program Direktörü Toker Ergüder, 31 Mayıs Dünya Tütünsüz Gününün farklı temalarla kutlandığını, bu yılki temayı "çevre" olarak belirlediklerini ve tütünün çevreye verdiği zararı anlatacaklarını söyledi.
Sağlık Bakanlığı Madde Bağımlılığı ile Mücadele Daire Başkanlığından Dr. Peyman Altan da Tütün Kontrolü Strateji Belgesi ve Eylem Planını başarıyla uyguladıklarını, bu kapsamda ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattını yaşama geçirdiklerini aktardı.
Altan, diğer bir faaliyetin de dumansız hava sahası uygulaması olduğunu belirterek, ALO 184 Tütün İhbar Hattını kurduklarını, ülke genelinde 577 sigara bırakma polikliniğin tüm vatandaşlara hizmet verdiğini anlattı.
Dr. Peyman Altan, şubat ayında yapılan bağımlılıkla mücadele yüksek kurulu kararlarına da değinerek, "Görev Bende" uygulaması ile vatandaşlara ulaşıp tütün kontrolüyle ilgili farkındalık oluşturmak için 81 ilde gönüllülerin katkılarıyla eğitim faaliyetleri yaptıklarını belirtti.
Yeşilay Ankara Şubesi Başkanı Sevilay Arslan, bağımlılıkla mücadelede öncü bir vizyonla çalışmalarını sürdürdüklerini, bağımlığın dünyayı tehdit eden toplumsal bir problem olduğunu belirtti. Arslan, Yeşilay'ın kurulduğu günden beri gelecek nesillere iyi ve sağlıklı bir dünya bırakabilmek amacıyla çalıştığını aktardı.
- "7 binden fazla kimyasal madde içeriyor"
Panele konuşmacı olarak katılan Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İsmet Çok, sigara izmaritlerinin, sigaradan kaynaklanan nikotin ve ağır metaller gibi 7 binden fazla kimyasal barındırdığını, bunlar arasında karsinojen ve toksik bileşenlerin de bulunduğunu, bu maddelerin suya, suda yaşayan canlılara, toprağa ve havaya zarar verdiğini söyledi.
Sigaranın insan sağlığına olduğu kadar çevreye de zarar verdiğini aktaran Prof. Dr. Çok, sigara izmaritlerinin dünyadaki en yaygın kişisel çöp türü olduğunu, sigara kullananların çoğunun eylemlerinin olumsuz sonuçlarının farkında olmadıkları için izmaritleri çevreye attıklarını dile getirdi.
Prof. Dr. Çok, plastik madde içeren tütün ürünü filtrelerin AB üyesi ülkelerde en çok bulunan ikinci tek kullanımlık plastik maddelerden olduğunu söyledi.
Sigara filtrelerinin selüloz asetattan yapılmış 15 bin elyaf ipliğinden oluştuğunu aktaran Çok, "Selüloz asetat, belirli koşullarda bozulması 30 yıla kadar sürebilen toksik mikroplastikler bırakarak denizlerimizi, toprağımızı, yiyecekleri ve havamızı kirletir." dedi.
Gülhane Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Derya Çamur ise tütün endüstrisinin çevre üzerinde zararlı etkilerinin bulunduğunu ve bu etkilerin her geçen gün daha da artarak kıt olan doğal kaynakları tehdit ettiğini dile getirdi.
Tütün endüstrisinin ormana verdiği zararı anlatan Doç. Dr. Çamur, 300 sigara yapabilmek için 1 ağacın feda edildiğini, her yıl yaklaşık 200 bin hektar alanda ağaçların kesilerek tütün tarlası kurulduğunu ifade etti. Çamur, "Tütün için 1970'ten bu yana 1,5 milyar hektar orman kaybedildi. Tütün, dünyadaki ormansızlaşmanın yüzde 5'inden sorumlu" diye konuştu.
Tütün endüstrisinin toprağa da zarar verdiğini bildiren Doç. Dr. Çamur, gıda üretiminde kullanılabilecek verimli toprakların tütün için kullanıldığını, toprağın verimliliğini kaybedip çölleştiğini aktardı.
Çamur, tek bir sigaranın yaşam döngüsü için 3,7 litre su gerektiğini, tütün tarımının su kaynaklarını tükettiğini, ortalama bir tiryakinin sigarayı bırakması halinde günde 74 litre su tasarrufu sağlanacağını dile getirdi.
Doç. Dr. Derya Çamur, sigara izmaritlerinin sudaki en toksik atıklardan biri olduğunu, bir izmaritin doğada ayrışmasının yaklaşık 10 yıl sürdüğünü bildirdi. Çamur, tütün dumanında karbondioksit, metan ve azot oksit gibi 3 farklı sera gazı bulunduğunu, sigaranın havayı da kirlettiğini belirtti.
Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sigarayı Bırakma Polikliniğinden Dr. Ayşe Kevser Erdöl de DSÖ'ye göre tütün kullanımı nedeniyle ölümlerin, önlenebilir hastalıklar nedeniyle ölüm oranında ilk sırada bulunduğuna işaret etti.