Prostat kanseri, Mesane kanseri ve Böbrek kanserleri

Ürolojik kanserler arasında en sık prostat, mesane, böbrek ve testis tümörleri görülür..

Üroonkoloji, ürogenital sistemden gelişen kanserleri kapsayan genel bir terimdir. Ürolojik kanserler arasında en sık prostat, mesane, böbrek ve testis tümörleri görülür. Özellikle testis tümörlerinin tanı ve tedavisinde, 1970'li yıllarda başlayan gelişmeler. Onkoloji (kanser) biliminde bir çığır açmış ve tedavi edilebilir bir tümör modeli olarak onkologlara yol gösterici olmuştur. Tıptaki gelişmeler, (üroonkolojide olumlu sonuçlar doğurmuş ve üriner sistem tümörlerinin tamamen tedavisi, yada tedavi sonrası uzun süreli sağ kalım olası hale gelmiştir. Burada en önemli nokta, hastalığın erken tanısı, doğru evrelemesi ve en uygun tedavinin planlanmasıdır. Ürolojik kanserlerin çoğu, erken aşamada ya hiçbir bulgu vermez. yada ortaya çıkan belirtiler çoğunlukla kişiyi rahatsız etmez Tedavideki en önemli aşama olan erken tanı için. Bu hastalıkların oluşturduğu belirtiler hakkında bilgi sahibi olmak yararlıdır.

Prostat Kanseri

Yaşlı erkeklerde en sık görülen kanserdir. Bu grupta kanserden ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alır. Gelişiminde yaşlanma. etnik özellikler (özellikle Amerikalı siyahlarda daha fazla) ve heredite (kalıtsal özellikler) rol oynar. Kanser, prostatın dış kesiminden (periferal zon) köken aldığı için erken aşamada bulgu vermez

Bu nedenle erken tanı için, yakınması olmayan kişilerin tanı alıp tedavisinin yapılması önem kazanır. Prostat kanseri on tanısında. PSA kan testi (prostat tarafından salgılanan bir protein) ve parmakla rektal muayene kullanılır. Bu tetkikler sonucunda kanser açısından şüphe duyulduğunda, ultrasonografi eşliğinde prostat biyopsisi yapılarak histopatolojik olarak tanının doğrulanması yoluna gidilir. Prostat içinde sınırlı kalmış kanserli hastalarda aktif izlem, cerrahi tedavi veya radyoterapi gibi farklı tedavi seçenekleri olabilir. Ancak bugün için, on yıl ve daha uzun yaşam beklentisi olan hastalarda, en güvenilir ve uzun donem sonuçları daha iyi olan yaklaşım, cerrahidir. Operasyon, açık cerrahi, laparoskopik veya robotik olarak prostat, meni kesecikleri ve çevre lenf bezlerinin çıkarılmasını içeren radikal prostatektomi ameliyatı olarak tanımlanabilir. Ameliyat sonrası, kesin patoloji bulgularına ve izleri sırasında ortaya çıkabilecek değişikliklere göre ek tedaviler planlanabilir. Prostat kanserinin erken tanısı için, kırklı yaşlardan itibaren PSA düzeyinin kontrolü ve prostat muayenesi yapılması önemlidir.

Mesane Kanseri

Prostat kanserinden daha nadir görülse de, Türkiye gibi sigara içiminin yaygın olduğu ülkelerde sıklıkla karşılaşılan bir tümördür. Çoğunluğu böbreğin havuz/havuzcuğu, idrar yolu (üreter), idrar kesesi (mesane) ve dış idrar yolunun (üretra) büyük bölümünü döşeyen üroepitelyum dokusu kökenlidir: Gelişiminde sigara, bazı kimyasal maddelerle temas ve genetik yatkınlığın etkili olabileceği bildirilmektedir. Erkeklerde daha sık görülmesine karşın, kadınlarda oluştuğunda daha agresif (saldırgan) seyirli olduğu bilinir. Mesane kanserinin tek semptomu, aralıklı, ağrısız, pıhtı içerebilen gözle görünür idrar kanamasıdır. Kanama herhangi bir tedavi olmaksızın kendiliğinden durup tekrarlama eğilimindedir. Ağrı da yapmadığı için, hastaların çoğunluğu birkaç kez tekrarlama olduktan sonra doktora başvurmakta ve zaman zaman tanıda gecikmeler yaşanmaktadır. Fiziki muayenede genelde bulgu yoktur. İdrar tetkikinde kanama teyit edilir ve ultrasonogral ilk değerlendirmede mesanede tümör görülebilir Bundan sonraki aşamada mesane endoskopik (sistoskopi) olarak değerlendirilir, optik aletler yardımıyla mesanenin içi gözlenir ve tümör saptanırsa transüretral rezeksiyon (TUR) denilen kapalı yöntemle tümör çıkartılır. Çıkartılan tümörün histopatolojik incelemesine göre tedavi planlaması yapılır. Mesane kanserlerinin çoğu (%70) mesane içi mukoza ilgilendiren yüzeysel tümörlerdir. Bunlar sık tekrarlama (5 yılda %65) eğiliminde olan, genellikle yüzeysel tekrarlama (%85) gösteren tümörlerdir. Bunların tedavisinde tekrar TUR, tekrarları önlemek için mesane içine ilaç (kemoterapötik) veya aşı (BCG) verilmesi uygulanır. Daha sonraki izlemlerde sistoskopi, idrar sitolojisi ve gerekli görülürse radyolojik tetkikler yapılabilir.

Böbrek Kanserleri

Tüm kanserlerin %2-3'ünü oluşturur. 50-60 yaş arasında sık görülse de, son yıllarda 30'lu, 40'lı yaşlarda da rastlanır olmuştur. Tümörün oluşumunda sigara kullanımı, obezite, hipertansiyon ve ailevi eğilim önemli yer tutar. Böbrek tümörünün klasik semptom olan ağrı-kitle-idrarda kanama Ölçmesi son zamanlarda nadiren karşımıza çıkmaktadır. Son 20-25 yılda tanıdaki gelişmeler böbrek tümörlerinin daha çok rastlantısal tanımlanmasıyla sonuçlanmıştır. Genellikle ürolojik bir yakınması olmayan, başka nedenlerle (örneğin mide-barsak yakınmaları gibi) tetkik edilen hastalara yapılan ultrasonografi. bilgisayarlı tomografi veya MR görüntüleme gibi tetkikler sırasında, böbrekteki kitle rastlantısal olarak tanımlanmaktadır Bu şekilde saptanan kitleler genellikle daha küçük, düşük malign potansiyelli ve prognozu daha iyi olan tümörlerdir. Bu nedenle de, bu kitlelerin tedavisinde böbreği koruyabilecek cerrahi yöntemler ön plandadır.

Ameliyatta tümörle birlikte böbreğin tamamı alınabildiği (radikal nefrektomi) gibi, tümörün çevresindeki küçük bir sağlam böbrek dokusuyla beraber çıkartılması (nefron koruyucu cerrahi) yöntemleri uygulanabilir. Özellikle uygun evre ve boyuttaki tümörlerde mümkün olan böbrek dokusunun korunması son yıllarda ön plana çıkmıştır. Nefron koruyucu cerrahi ile hem radikal cerrahiyle ulaşılabilen kanser kontrolü, hem de böbrek fonksiyonlarının korunması sağlanabilmektedir. Diğer taraftan rastlantısal küçük kitlelerin (4cm'den küçük) bir bölümü de iyi huylu tümörler (bazı çalışmalarda bunların oranı %25'e ulaşmaktadır) olduğu için, iyi huylu bir hastalık için böbrek kaybının da önüne geçilmiş olunur.

Böbrek tümörü cerrahisinde açık, laparoskopik ya da robotik yöntem kullanılabilir, her yöntemin kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Cerrahi sonrası çıkarılan tümörün histopatolojik incelemesi sonra yapılacak evreleme ile gerekli olursa ek tedaviler uygulanabilir. Erken evrede tanımlanmış ve iyi bir cerrahi uygulanmış böbrek tümörlerinde, % 90'lara varan uzun süreli (10 yıl ve üzeri) sağ kalım sağlamak mümkündür.

Anlatılan 3 kanser için de Ankara üroloji doktorları büyük çığır açmış durumdalar.

Manşetler