Medical Park Antalya Organ Nakli Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş, organ bağışı ve organ nakli ile ilgili bazı 'şehir efsaneleri' türetildiğini, vatandaşların bu tür iddia ve dedikodulara inanmaması gerektiğini söyledi.
Organ bağışı ve organ nakli konularında en çok gündeme getirilen konulardan birinin kaçırılan bazı kişilerin organlarının organ mafyası tarafından çalındığı iddiasının olduğunu belirten Prof. Dr. Demirbaş, bunun kesinlikle mümkün olmadığını söyledi. Demirbaş, "Bu tamamen bir şehir efsanesidir. Bu şekilde emniyete intikal etmiş hiçbir suç yoktur. Organ nakli tamamen kayıt içinde yapılan bir ameliyattır. Yapılan tüm organ nakilleri, alıcıları ve vericileri ile birlikte Sağlık Bakanlığı'na ayrıntılı bir
şekilde bildirilmektedir. Ayrıca organların çıkarılması ciddi bir cerrahi işlemdir. En az o organların nakledilmesi kadar ciddi, ameliyathane ve hastane koşulları içinde profesyonel ekiplerin yapabileceği işlerdir ve ülkemizde bu işleri yapan çok fazla ekip yoktur. Türkiye'de böyle bir şeyin olması söz konusu değildir. Organ mafyası ile ilgili çıkarılan bu haberler, organ bağışına ket vurmak ya da sansasyon oluşturmak için çıkarılmış yalan haberlerdir" dedi.
"ORGAN TİCARETİ SUÇTUR"
Türkiye'de organ satışı ve organ ticaretinin suç olduğunu, ne yasalara ne de ahlaka uygun olmadığını vurgulayan Demirbaş, Organ bağış kartı dolduran herkesin organları alınacağına ilişkin bilgelerinde dedikodudan ibaret olduğunu belirtti. Dr. Gönül, "Organ bağış kartını dolduranların organları alınmaz. 'Organ bağış kartları' kişilerin kendi düzenledikleri belgeler ve resmi kimlik kartlarındaki ilgili bölümler, kişilerin kendi niyetlerini belirttikleri belgelerdir. Organ ve doku nakli için uygun tıbbi
koşullar gereklidir. Bu koşullar gerçekleşmeden organlar nakledilemez" ifadelerini kullandı.
"ORGAN BAĞIŞI GÜNAH DEĞİLDİR"
Organ bağışının da günah olmadığını kaydeden Demirbaş, "Bu aslında daha çok din adamlarının cevaplaması gereken bir konu. Ancak Türkiye'de, Diyanet İşleri Başkanlığı çok net bir açıklama yapmıştır. Belli şartlar altında organ bağışının sevap olduğuna dair bir fetva vermiştir. Bunu da Kuran-ı Kerim'in Maide suresinin 31. ayetine dayandırmıştır. Bu ayette 'Bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmak gibidir' denmektedir. Diğer dinler de, organ bağışını insan sevgisinin bir parçası olarak kabul etmekte
ve bu alandaki çabaları desteklemekle kalmayıp, organ bağışının yaygınlaşması için özel çalışmalar yürütmektedirler" diye konuştu.
"ORGAN AMELİYATI NORMAL AMELİYATLARLA AYNI"
Organ bağışlama ameliyatının tecrübeli cerrahlar tarafından ameliyathane koşullarında gerçekleştiğini, normal bir ameliyattan hiçbir farkı olmadığını da kaydeden Prof. Dr. Alper Demirbaş, "Ameliyat sonrasında organ bağışlayan kişi, normalde ameliyat olmuş herhangi bir kişi gibi ameliyat yerleri kapatılarak ameliyathaneden çıkar. Normal bir karaciğer ya da mide ameliyatında kişiye yapılan işlemler nelerse, organlarını bağışlayan kişiye de aynısı yapılır. Canlıdan yapılan nakillerdeki sonuçlar, uzun
dönemlerde yapılan gözlemlere göre kadavradan yapılan nakillerden daha iyidir. Örneğin, İngiltere'de 2009 yılında canlı vericiden yapılan nakil sayıları kadavradan yapılan nakil sayılarını geçmiştir. Ayrıca İskandinav ülkelerinde de canlı vericiden yapılan nakil sayıları fazladır" şeklinde konuştu.
"İNSAN TEK BÖBREKLE YAŞAR"
Organ bağışı yapan kişinin tek böbrekle rahatlıkla yaşayabileceğini de vurgulayan Demirbaş, şöyle devam etti:
"Bir kişinin bir böbreğini bağışlaması ile yapılan böbrek nakilleri 1955 yılından beri, yani yaklaşık 54 yıldır gerçekleştirilen ameliyatlardır. Böbreğini bağışlayan insanların ileride yaşayacağı düşünülen sağlık sorunları son derece ayrıntılı bir şekilde araştırılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, gerekli testlerin yapılmasından ve vericinin böbreğini vermesinde hiçbir sakınca olmadığının belirlenmesinden sonra, ileride tek böbrekle yaşamanın iki böbrekle yaşamaktan hiçbir farkı olmadığı anlaşılmıştır.
Kaldı ki toplumda insanların belli bir kısmı tek böbrekle yaşar ama bunu bilmez. Hiç kimse durup dururken 'Kaç böbreğim var?' diye sormadığından tek böbrekle yaşar ve normal yaşam sürelerini tamamlayarak ölürler."
"DİYALİZ BÖBREK HASTALIĞI TEDAVİSİ DEĞİLDİR"
Böbrek fonksiyonlarını kaybeden kişilerin yaşamak için diyalize girdiğini ancak daha uzun yaşaması için böbrek nakli olması gerektiği söyleyen Demirbaş, "Diyaliz, böbrek hastalığının tedavisi değildir, diyaliz yapılmadan gerçekleştirilen böbrek nakilleri çok daha iyidir. Eğer hasta böbrek nakli fırsatı bulamamışsa bile, ne kadar az diyalize girer ve ne kadar erken böbrek nakli olursa başarı oranı o kadar yüksek olur. Hastanın yaşam süresi ve böbreğin ömrü o kadar uzun olur" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre, bir böbrek hastasının dördüncü dereceye kadar olan akrabalarından organ alabileceğini belirten Demirbaş, "Türk Medeni Kanunu'nun 17. maddesinde, 'Kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine başlayan doğum sayısıyla belli olur' deniyor. Buna göre, kan hısımlığında kişinin akrabalık derecelerine göre 1. derece akrabaları olan annesi, babası ve çocuğu, 2. derece akrabaları olan kardeşi, dedesi, ninesi ve torunu, 3. derece akrabaları olan amcası, halası, dayısı,
teyzesi ve yeğeni (kardeş çocuğu) ile 4. derece akrabaları olan 3. derecedekilerin çocuklarından böbrek alabilirler" açıklamasında bulundu.