Medicana Samsun Hastanesi Genel Cerrahi Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Salim Gümüş, obezite ve obezite cerrahisi konusunda bilgi verdi.
Gümüş, yaptığı yazılı açıklamada, obezitenin besinlerle alınan enerji miktarının, metabolizma ve fizik aktivite ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıktığını belirtti.
Vücut kitle indeksinin vücut ağırlığının vücut yüzeyine oranı olarak değerlendirildiğini ve popüler olarak bireylerin kilo değerlendirilmesinde kullanıldığını anlatan Gümüş, bilinçsiz, dengesiz ve düzensiz beslenme, günlük fiziksel aktivitelerin asgari düzeyde tutulması, genetik eğilimlerin obezitenin en sık nedenleri arasında sayıldığına işaret etti.
Obeziteyi teknolojik gelişmeye paralel ortaya çıkan bir tehlike olarak da tanımlamanın mümkün olduğuna dikkati çeken Gümüş, şöyle devam etti:
"Teknolojik gelişimler insanların hareket kabiliyetlerinin azalmasına, beslenme alışkanlıklarının değişmesine, çevresel yapıların değişimine neden olmaktadır. Bu nedenle son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerdeki obezite sorunu çok ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelişmemiş ülkelerde obezite sorununun olmaması, medeniyetin obezitedeki rolünü bir kez daha ortaya koymaktadır. "
Gümüş, obezite tedavisinin sadece obeziteye yönelik olmakla birlikte komplikasyonları ile de gerçekleştirildiğini aktararak, şunları kaydetti:
"Medikal tedavinin yetersiz olduğu durumlarda ise cerrahi tedavi seçenekleri ile de çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Günümüzde sıklıkla diyabetik obezlerde kullanılan yöntemler sayesinde hastalar hem kilolarından hem şeker hastalığından hem de bunlara bağlı oluşabilecek komplikasyonlardan kurtulmaktadır. Obezitenin cerrahi tedavisi, sadece obez olan kişilerde ve şeker hastalığı gibi ek hastalığı bulunanlarda tercih edilebilir. Bu konu ile ilgili araştırmalar son yıllarda oldukça ileri düzeylere gelmiş ve çeşitli teknikler geliştirilmiştir. Uygulanan farklı teknikler yardımı ile hastalara yönelik olarak başarının üst düzeyde gerçekleştirilmesi sağlanmıştır. Obezite tedavileri mide balonu, mide bandı, tüp mide, mide by-pass uygulamaları şeklinde farklı birçok yöntemi içermektedir. Bu seçim hastanın tercihine göre değil, genel durumunun değerlendirilmesine göre yapılmalıdır."
Günümüzde en sık kullanılan yöntemin tüp mide uygulaması olduğunu ancak bu tekniğin uygulanmasını engelleyen durumlar da bulunduğunu belirten Gümüş, şu ifadeleri kullandı:
"Hastaya uygulanacak tedavi seçiminde ameliyat öncesi mutlaka detaylı inceleme yapılmalıdır. Bariyatrik veya metabolik cerrahi olarak tanımlanan bu tedaviler artık laparoskopik yöntem olarak tanımlanan, halk arasında kapalı yöntem olarak bilinen şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Bu sayede hastaların hastanede kalış ve iyileşme süreleri daha kısa olmakta, normal yaşama dönüş bu sayede daha çabuk gerçekleşmektedir. Hastaların çoğu kısa zamanda hem kilolarından hem de eğer varsa şeker ilaçlarından kurtulmaktadır. Ancak unutulmaması gereken, obezitenin başlı başına ciddi bir sorun olmasının yanı sıra tedavide de birtakım risklerinin söz konusu olmasıdır."
Gümüş, obezitenin kader değil, mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ancak tedavi kesinlikle bir ekip işidir. Bu ekip endokrinoloji, psikiyatri, genel cerrahi ve beslenme, diyet uzmanlarından oluşmakta, uygulanacak tedavi yöntemi belirlenmektedir. Ayrıca sonrasında fizik tedavi kliniklerince yapılacak operasyon sonrası rehabilitasyon çalışmaları da başarının daha belirgin olmasını sağlamaktadır. Bu tip sorun veya sorunları olan hastalarımızın öncelikle obezite ile ilgili ve bu konuda tecrübeli ve tam donanımlı ekiplerin bulunduğu sağlık merkezlerine müracaatları gerekmektedir. Tedavide uygulanacak en doğru seçim, başarıyı ve buna bağlı olarak sağlığı da beraberinde getirecektir. Bu konuda belirli bir standart olmamakla birlikte, hastanın durumuna uygun tedavinin seçimi başarının sağlanmasındaki en önemli noktadır."