'O gece, hem eşimi, hem bacağımı kaybettim'

Temmuz'daki hain darbe girişiminde hem eşini hem bir bacağını kaybeden Vahide Şefkatlioğlu yaşadıklarını Gazete Habertürk'ten Kübra Par'a anlattı


Geçen yılki hain darbe girişiminde siz gazi oldunuz, eşiniz şehit oldu. Son bir yıl zor muydu? Neler yaşadınız?

Çok zor bir yıl geçirdik. Tabii ki çok büyük bir kaybımız var. Acısını dindirmek kolay değil. Çok ağladık, hala da ağlıyoruz. En büyük tesellimiz bunun karşılığında çok büyük duygunun olması. Bize en büyük gücü bu veriyor. Eşim başka bir şekilde de ölebilirdi. Rabbim bize böyle bir mükafat verdi.

"Keşke çıkmasaydık da eşimi kaybetmeseydim" dediğiniz oluyor mu?

Elhamdülillah, asla böyle bir şey aklımdan geçmedi. Kendi durumuma hiç üzülmedim. Sadece eşimin acısı var. Sonuçta hayat arkadaşımdı, 25 yılımı geçirdiğim eşimdi. Ama bir yandan da bunun büyük bir şerefi, onuru var. Eşim en güzel yere gitti.

Ağrınız, sancınız var mı? Kaç ameliyat oldunuz?

Sol bacağımı kaybettim. Bana alttan kesileceğini söylediler ama sonrasında üstten kesildi. Sağ bacağım da parçalandı. Onda da 3 platin var. 30'a yakın ameliyat geçirdim. Son ameliyatlarım ağırlaşmıştı. Narkozdan 2-3 gün uyanamadığım oldu, baygın olarak yattım. Diğer tarafı düşündüğümde burada hissettiğim acılar hafifliyordu. "Bu çektiğimiz acılar oradakilerden daha ağır değildir" diye düşünüyordum. Bu şekilde daha çok teselli buluyordum.

'TANK ÜZERİMİZDEN GEÇTİ'

Acınızı tazelemek istemiyoruz ama bir yandan da merak ediyoruz, o gece neler yaşamıştınız? Sokağa çıkmaya nasıl karar verdiniz?

Eşim, "Evi boyayalım" demişti. Boyamızı almış evi boyuyorduk.

Eşiniz ne iş yapıyordu?

Beyaz eşya tamircisiydi. "Tavanı boyadıktan sonra namazımı kılayım, sonra diğerlerini de boyarım, sen uyu" dedi. "Tamam" deyip odaya gittim, uyudum. Yarım saat sonra küçük kızım gelip, "Anne, teyzem arıyor" dedi. "Boş ver, bırak kalsın" dedim. Tekrar gelip ısrarla aradığını söyledi. Telefonu açtım, darbe olduğunu ve eşinin dayısının oğlu öldüğü için taziyeye gittiğini söyledi. "Darbe" dediği an aklıma Suriye geldi. Bizim de Suriye gibi olabileceğimizi düşündüm, başımıza her şey gelebilirdi. Bir komutanı rehin almışlar. Eşime çıkacağımı söyledim, "Dur, sen nereye çıkıyorsun. Ben oğlanla birlikte çıkarım" dedi. "Yok, ben de çıkacağım" dedim. Sonrasında Cumhurbaşkanı'mız da, "Herkes dışarı çıksın" dedi. Biz zaten hazırlanmıştık, koşa koşa çıktık. Bir yandan ağlıyordum, bir yandan da kardeşlerimi, kuzenlerimi arayıp, "Herkes çıksın, ülke elden gidiyor" diyordum.

Nereye doğru gittiniz?

Önce Dörtyol'a doğru gittik. Sonrasında, "Atışalanı'nda toplanılacak" dediler. Bir anda müthiş bir kalabalık oldu, bayraklardan her yer kıpkırmızıydı. Gençlerin Allahu Ekber sesleri kulağımızdaydı. O kadar kalabalıktık ki, "Allah'ın izniyle bu ülke yıkılmayacak. Ne kadar da çok imanlı gençlerimiz varmış" dedim. Eşimle Atışalanı'na gittik. Orada görevli biri, "Burayı koruma altına aldık, havalimanına gideceğiz" dedi. Ondan sonra oğlum karşı tarafa dayısının yanına, tankların olduğu yere geçti. Tekrar havalimanına doğru yürümeye başladık. Eşim, "Sen eve geç, yol çok uzun, yorulursun" dedi. "Hayır, bu yolda ölmek var, dönmek yok" dedim. Havalimanına doğru giderken yol ikiye ayrılıyordu. "Nereden gidelim" diye düşünürken, "Bariyerlerin altından geçer, otobandan gideriz" dedik. Oradan atlayıp geçtik ve 15-20 dakika yürüdük. Birden, "Ateş ediyorlar" diye bağırmaya başladılar. Tankın önünden ateş ediyorlardı, millet neye uğradığını şaşırdı. Herkes bir yerlere atlamaya başladı. Eşim, "Bariyerlerin üstünden atlayalım" dedi. "Kiloluyum atlayamam, sen atla ben alttan geçerim" dedim. Eşim bariyerlerin üstüne ayağını koydu, benim de elim alttaydı. Tank o an üzerimizden geçti.


 

'1 BUÇUK AY KOMADA KALDIM'

Tankı farketmediniz mi?

Hayır, görülecek gibi değildi. O kadar kalabalıktı ki sadece bayrak görünüyordu. "Allah" dedim. Bir sıcaklık hissettim, ağrı falan hissetmedim. Bir çocuğun, "Ablayı kurtaralım" dediğini duydum. Birileri de, "Ambulansı bekleyelim" dedi. Çocuk tekrar, "Ambulansı beklemeyelim, götürelim" dedi. Beni arabaya koydular, bacaklarımın sallandığını hissediyordum. Hastaneye götürüp sedyeye yatırdılar. Gözlerim kapalıydı ama duyuyordum. Her şeyi hatırlıyorum. Doktor, bacağımın kesilmesi gerektiğini söylüyordu. Parçalamaya çalıştılar, parçalamadılar, makasla kestiler. 1 buçuk ay sonrasında uyandım. O kadar süre yoğun bakımda kaldım.

Uyandığınız ilk an 1 buçuk ay uyuduğunuzun farkında mıydınız?

Ara ara gözlerimi açıyordum ama ne olduğunun farkında değildim. Yoğun bakımda olduğum için ne olduğunu anlamıyordum. İnsanların neden başımda olduklarını, kim olduklarını bilmiyordum. Kız kardeşlerim başımdaydı ama narkozun etkisinden onları tanıyamadım. Yavaş yavaş uyandım. Uyandığımda bacağımın kesildiğini gördüm. Sağ bacağım parçalanmış durumdaydı; 3 tane platin vardı. Bacağım normalde 140 derece katlanması gerekirken, ben 80 derece katlayabiliyorum. Önceden hiç katlayamıyordum, dümdüzdü. Fizik tedavisine gidiyorum.

Eşinizin vefat ettiğini ne zaman öğrendiniz?

Yoğun bakımdayken öğrendim. Sürekli, "Eşime ne oldu?" diye soruyordum. Onun durumunun daha ağır olduğunu, hiç konuşamadığını söylediler. "Güçlü olmalısın. Çocukların başında durman gerekiyor" diyorlardı. "Neden böyle söylüyorlar?" diye düşünüyordum. Oğluma sordum. "Durumu senden daha ağır" dedi. Eşimin ölüm kağıdının çıkması lazımmış. Oğlum o kağıttan bahsedince eşime ait olduğunu anladım. Önce inkar etti, sonra kabul etti, "O gece vefat etti" dedi.

Oğlunuz olaya şahit olmuş muydu?

Hayır, yanımızda değildi. Tankın arkasındaydı. Biz ön taraftaydık. Kardeşim ile birliktelerdi. Kardeşim askerden o gün gelmişti. Beni ezen tank 20 arabayı ezmiş. Kardeşim ezilen arabanın içinden kanlar içindeki insanları çıkarmış. Orada sinir krizi geçirmiş. O an oğlumun aklına da biz gelmişiz. Eşimi aramış, birisi açıp, "Babanız vefat etti" demiş. Beni sormuş, onlar da bilmedikleri için, "Biz öyle birini görmedik" demişler. Oğlum ve kardeşlerim o gece 30 hastane gezmişler. Ölenler, yaralılar çok kalabalık olduğu için bulamamışlar. Ben Çapa'daydım. Çapa'ya iki kez gelmişler ama çok kalabalık olduğu için beni görememişler, morglara bakmışlar. Teyzemin kızının bir arkadaşı sayesinde beni bulmuşlar. 11 ay hastanede kaldım. Hastaneden çıkalı 1 buçuk ay oldu.

'KÜÇÜK KIZIM ÇOK ETKİLENDİ'

Kaç çocuğunuz var, onlar nasıl etkilendiler?

3 çocuğum var. Ömer 25, ortanca kızım Fehime 19, en küçük kızım Zeynep 11 yaşında. Muhakkak hepsi çok etkilendi ama en küçük kızımın daha çok etkilendiğini düşünüyorum. O, babasının gözbebeğiydi. Birlikte uyurlardı. Babasıyla çok vakit geçirirdi.

Zeynep durumu anlayabiliyor mu, kabullenebiliyor mu?

Kabulleniyor, "Babam en güzel yere gitti" diyor. Normal bir şekilde olsaydı kabullenemeyebilirdi. İnanç konusu da çok önemli. Kızımı her yaz Kuran kursuna gönderiyorum. İnancımız çok güçlü olduğu için Rabbim bize daha çok güç veriyor. O bize güç verdiği için ayakta durabiliyoruz. Kızım da bunun bilincinde. Ablası da ona, "Babamız, Peygamber Efendimiz'e komşu" diyye anlatıyormuş.

'O gece nasıl çıktıysak 15 Temmuz'da yine çıkacağız'

Yakında düğününüz varmış, oğlunuzu evlendiriyormuşsunuz. Bunca acıdan sonra nasıl bir duygu?

Bu olaylar olmadan önce eşimle birlikte oğlumuzu evlendirmeyi düşünüyorduk. Borcumuz vardı, birkaç taksit kalmıştı, sonra evlendirecektik. Torunumuz olsun istiyorduk. Sonra bu olaylar olunca kaldı. Oğlum da çok üzüldüğü için kafamız biraz dağılsın istedik. Hastanede ortopedi ve travmatoloji bölümüne geçmiştim. Orada bir kızla tanıştım.

Gelini hastanede mi buldunuz yani?

Aslında akrabamızın kızıydı. Gözümü açtığımda sürekli başımdaydı. Eşimin de istediği biriydi. Önceden görmüş, çok beğenmiş. Allah nasip etti. Allah bir kapıyı kapıyor, bir kapıyı açıyor; bize bir uğraş, bir teselli verdi.

Düğün ne zaman?

29 Temmuz'da.

15 Temmuz'da ne yapacaksınız?

O gece nasıl çıktıysak o gün de yine meydanlara çıkacağız.

Sokağa kolay çıkabiliyor musunuz?

Protezimi takıp çıkabiliyorum. Elhamdülillah yıkılmadık.

 

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ