Neden bu kadar sık doktora gidiyoruz?

Hastaneye başvuru sayısında Türkiye, Avrupa ülkeleri ortalamasının üzerinde yer alıyor. Sağlık Bakanlığı'nın Genel Sağlık İstatistikleri raporuna göre, sadece 2014 yılında ilk 9 ayında 290 milyon muayene kaydedildi.

Sağlık politikalarının yenilenmediği 2002 yılında bu sayı 110 milyondu. Türkiye'de bu yıl kişi başına 5.3 kez hastaneye, 2.9 kez aile doktoruna gidildi. Hastaneye gitme sıklığında ilk sırayı Karadeniz bölgesi alırken son belirlemelere göre her vatandaş ortalama olarak her ay doktora gidiyor. Ayrıca ülkemizde yılda 10 milyon MR çekiliyor ve 2 milyar kutu ilaç tüketiliyor. Kişi başına ilaç tüketimi 25 kutuyu bulmuş durumda.

Diğer yandan yine 2014'ün ilk dokuz ayında yaklaşık 80 milyon acil servis başvurusu gerçekleşti. Ve bu durum şu gerçeği ortaya koydu, Türkiye'de her 3 hastadan biri acil servise gidiyor. Hasta memnuniyetinin yüzde 75'i geçtiği günümüzde doktorlar günde 100'ün üzerinde hasta bakıyor ve milyonlarca acil başvurusu gerçekleşiyor. Bu durumun sebeplerini ve etkilerini 15 yıldır özel sağlık kurumlarında yöneticilik yapan Uzm. Dr. Osman Deniz ile konuştuk.

"Yeni hükümetlerin sağlığa erişimi kolaylaştırıcı politikaları artışın ana sebebidir"

Türk halkının bu kadar sık doktora gitmesinin nedeni ne olabilir?

Biz Tıp Fakültesinde okurken Halk Sağlığı dersinde karşımıza çıkan bir parametreydi doktora başvuru oranları. O yıllarda bu rakamlar çok daha düşüktü. Sağlık kurumlarına yıllık müracaat sayısı son 10 yılda arttı ve bunda yeni hükümet politikaları etkili oldu. Sağlık hizmetine erişimi kolaylaştırıcı yenilikler nedeniyle yaşanan bu gelişmeyi doğal buluyorum. Önümüzdeki birkaç yıl içinde alınacak tedbirlerle bu sayı AB ortalamasına gerileyecektir diye tahmin ediyorum.

Tedbir alınmalı mı?

Kesinlikle alınmalı. Ülkemizde kişilerin sağlık giderleri için ayırdıkları giderler hala AB ortalamasının çok altında ama başvuru sıklığı arttı. Bu da zamanla normalleşecek bir yoğunluk. Donanım eksikliği, kurum yetersizliği, hekim yetersizliği gibi sebeplerle insanlar hastane kapılarından döndürülüyor ve merkezlerdeki büyük hastanelere sevk ediliyorlardı. Şimdi her ilçe hastanesinde bütün işlemler rahatça yapılıyor. Ben Ankara'da okudum, en basit sağlık sorunu için bütün Anadolu Ankara'ya akardı. Bir endoskopi yaptırmak için kilometrelerce yol gidiyordu hastalar. Bugün Anadolu'nun her köşesinde her türlü ameliyat gerçekleştiriliyor. Sağlığa erişim hem niteliksel hem niceliksel olarak gelişti.

"Yılların ihmalleri zamanla normalleşecek"

Rakamlar AB ortalamasının üstüne çıktı çünkü bir kapak açıldı. Bunu baraj kapaklarının açılması gibi de düşünebiliriz. İnsanlar sağlık kurumlarından gerektiği gibi faydalanamazken yeni dönemle birlikte bu imkanlara kavuşunca bir yığılma oldu elbette. Bunda yılların birikmiş ihmallerinin etkisi var. Yeni sistem bunu kolaylaştırdı fakat eski YÖK uygulamaları nedeniyle bu sefer de uzman yetersizliği söz konusu oldu. Diğer yandan performans sisteminin yanlış uygulanması da başvuruların artışında bir etken olarak görülebilir. İyi niyetle kurulmuş bir uygulama ancak hızlı ve günlük çözümler üretilmesine neden oluyor. Mükerrer müracaatları önlemenin yolu ise derinlikli bir müdahaleden geçiyor.

Bu bahsettiğiniz hangi YÖK uygulaması?

Ben 1985 'te üniversiteye girdiğimde bütün tıp fakültelerinin kontenjanı 2200'dü. Ak Parti'nin iktidara geldiği yıl yine 2200'dü. Yani aradan 25 yıl geçtiği halde bu kontenjanlar arttırılmamıştı. Doktorlar bundan 10 yıl önce yani sağlık hizmetine erişimin zor olduğu dönemlerde günde 100 hasta bakarken şimdi yine 100 hastaya bakıyor. Oran düşmedi çünkü doktor sayısı hizmet kolaylığıyla aynı oranda artmadı. Son yıllarda yeni politikalarla, sağlık meslek liselerinin yaygınlaşmasıyla bu açık kapatılmaya çalışıyor ancak bunların dönüşü alınana kadar bir süre daha bu durum yaşanmaya devam edecektir.

Türkiye'de ilaç kullanım oranları da yüksek görünüyor, bunların bir bağlantısı var mı?

Eski dönemde ilaca ulaşmanın sağlık hizmeti almak kadar zor olduğunu düşünürsek var elbette. Ancak ilaç kullanımının artmasının hassas bir dengesi olması gerekli. Sağlık Bakanlığı bu konuda çeşitli önlemler alıyor. Artık ilaçların karekod sistemi var. İstediğiniz her ilacı doktor kontrolü olmadan alamıyorsunuz. Eczaneler birçok ilacı reçetesiz vermiyor. Bu da çok sayıda ve gereksiz ilaç kullanımını önlemek için atılmış adımlardan biri. İlaç takip sistemiyle her ilaç kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Bu sistemle birlikte 2015 rakamlarının daha düşük olacağına inanıyorum.

Peki ya acil başvuruları?

Şuandaki uygulamaya göre acile gitmek bedava. Katkı payı ödemiyorsunuz. Poliklinikte sıra beklemiyorsunuz. Hastalar bu nedenle acil servislere başvurmayı tercih ediyorlar. Bu 'gerçek acil' hastalar için doğru bir yöntem olabilir. Hasta acil bir durumdayken hemen karşısına para talebi çıkarsa bu hoş bir durum değil tabi. Ama başvuran hastaların yüzde sekseni acil hasta kategorisinde değil. Durumu acil hastalar bu yoğunluktan olumsuz etkileniyor. Ve özel sağlık kurumları bu uygulamada mağdur pozisyonuna düşüyor. Acil hastaları bir süredir kendi aralarında kategorize ediliyor. Kırmızı, yeşil, sarı alanlarına ayrılıyor, kırmızı alan en acil başvurular için ayrılıyor. Bu karışlıklılar alınacak çeşitli tedbirlerle düzene girecektir diye düşünüyorum.

Hasta memnuniyeti arttığı halde sağlık personeline saldırılar artıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz.

Sağlık personeline saldırılar eskiden de vardı ancak bu kadar gündeme gelmiyordu. Burada bir trajedi söz konusu. Vatandaş sağlık hizmeti almak için başvurduğu zaman karşılaştığı aksaklığın sorumlusu olarak personeli görüyor. Ve sonucunu ondan çıkarmaya çalışıyor. Yani aslında sistemden kaynaklanan problemleri karşısındaki somut sağlık bireyine yönlendiriyor. Sosyokültürel eğitim düzeyiyle de alakalı bu durum. Biz hastanelerimizde sağlık personelimiz için 'Acil butonu' uygulamasını kullanıyoruz. Vatandaşın sağlık hizmetleri konusunda bilgilenme düzeyinin artması da gerekiyor. İnsanların sağlık konusunda bilgi düzeyi arttıkça bu sorunlar düzelecek diye düşünüyorum.

Manşetler

DUYURU-4