Mutluluk ve çeşitli hormonlar

Artık, nereye kafamızı çevirsek karşımıza çıkan "şişmanlıktan korun, doğru beslen, sigara içme, egzersiz yap!” uyarılarına “Mutlu olmaya çalış ve kronik öfkeden uzak dur!” uyarısını da eklememiz gerekiyor.

Pozitif bir ruh halinin stresle ilişkili hormonlarda azalmaya, vücut direncinde      artışa ve hatta yara iyileşmesinde hızlanmaya neden olduğu artık herkes tarafından kabul gören bir gerçek.

Mutlu olmanın tek başına hastalıkları önlediğini ya da tedavi ettiğini iddia edenler olsa da, kanıta dayalı günümüz tıbbında bunu genellemek biraz zor. Ancak insan fizyolojisinde çok önemli bir role sahip olan hormonların, stresli durumlardan doğrudan etkilendikleri biliniyor. Mutluluk ve hormonlarla ilişkisi konusunu geçen gün endokrinoloji ve metabolizma uzmanı meslektaşım Doç. Dr. Gökhan Özışık’la konuşuyorduk,  konuyla ilgili çok aydınlatıcı bilgiler verdi, kendisine candan teşekkür ederim.

Örneğin uzun süre aç kalmak, organizma için tipik bir ‘stresli durum’ ve adapte olabilmek için enerji metabolizmasını düzenleyen hormonlarda ani bir değişim gerektiriyor. Uzun süre aç kalındığında kortizon, adrenalin, büyüme gibi birçok hormonun düzeyi artarken üreme fonksiyonlarını kontrol edenler düşüşe geçiyor.

Metobolizma yavaşlıyor

Ağır stres (endişe, üzüntü, depresyon gibi) kadınlarda daha belirgin olmak üzere süt hormonu olarak da bilinen prolaktinde artışa yol açıyor. Bu da ilginç olarak, beyinden salgılanıp üreme organlarını kontrol eden hormonların baskılanmasına neden oluyor. Sonuçta, cinsiyet hormonlarında düşme ve bununla ilişkili kilo alımından adet düzensizliğine kadar birçok sağlık sorununa davetiye çıkmış oluyor.

Depresif ruh halinin, ağır duygusal travmaların, bağışıklık sisteminin vücudu korumak için ürettiği silahları, tiroid bezi gibi vücudun kendi organlarına yöneltip tahribata yol açabileceği de üzerinde konuşulan başka bir konu. Bu bez zarar görünce bir dizi sağlık sorununu tetikliyor.

insülin seviyeleri artıyor

Kronik öfke, depresyon ve üzüntü uykunun kalitesini bozabildiğinden, sabaha karşı yükselerek insanı güne hazırlaması gereken kortizon, adrenalin, büyüme hormonu gibi hormonların gece boyunca yüksek kalmasına, dolayısıyla sabah yorgun, asabi ve bitkin kalkmaya yol açabiliyor. Bu hormonlar insüline karşı direnç de yaratıyor ve damar sertliğinden şişmanlığa kadar birçok istenmeyen duruma zemin hazırlıyor.

Hem uyku kalitesindeki bozukluk, hem de aşırı strese bağlı olarak kortizon hormonundaki yükselmenin beyindeki mutluluk hormonu olarak bilinen serotonini baskılaması, üzüntüsünü yemekle bastırmaya çalışan insanlarda görülen çabuk acıkma ve tatlı gıdalara düşkünlükte rol oynayabiliyor. Melatonin adlı karanlık ortamda uyurken salgılanan bir diğer hormonun da serotonin düzeyleriyle ilişkili olabileceği gösteriyor.

Bireyin kararlı olması önemli

“Şişmanlıktan korun, doğru beslen, sigara içme, egzersiz yap!” uyarılarına “Mutlu olmaya çalış ve kronik öfkeden uzak dur!” uyarısını da eklememiz gerekiyor. Pozitif duyguların ve hayattan keyif almanın daha sağlıklı ve uzun bir yaşama olan katkısına dair kanıtların, şişmanlıkla yaşam süresinin kısalması arasındaki ilişkiye dair kanıtlardan daha güçlü olduğunu da vurgulamak lazım. Doğrudan psikiyatrik yardım gerektiren durumlar dışında, asıl vurgulanması gerekense stresle başa çıkabilmeyi ve öfke kontrolünü zorlaştıran negatif düşünce yapısının değiştirilmesi için öncelikle bireyin kararlı olması.

Manşetler

DUYURU-4