"Tereddütsüz eylülde okula başlamakla ilgili bir süreci yönetiyoruz. 31 Ağustos'ta öğretmenlerimiz gelecek, 6 Eylül'den itibaren öğrencilerimiz gelecek"
"(Telafide Ben de Varım Programı) Şu an görev alan öğretmen sayısı 293 bin, öğrenci sayısı yaklaşık 8 milyon civarında, 493 bin faaliyet sayısı var"
"(Öğretmenlerin aşılanması) Şimdi büyük ölçüde tamamlanmak üzere. Yüzde 90'lar civarında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz"
"Öğretmenlerimize şunu söylüyorum, ne olur ilk ders hemen matematik, fizik demeyin. Dakika bir matematik, fizik olmasın. Bunu şundan dolayı istiyorum. Okul açıldığında sınıfınızdaki çocuklara şöyle bir bakın, hepsinin gözüne, gözünden kalbine ılık ılık akmadan akademik döneme başlamayın"
Selçuk, Habertürk televizyonunda yayımlanan, Kübra Par'ın moderatörlüğünü yaptığı, öğrencilerin de katıldığı "Açık ve Net" programında eğitim gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
"Telafide Ben de Varım" programı hakkında bilgi veren Selçuk, çocukların motivasyonunu yükseltmek, özgüvenlerini artırmak, kültürel faaliyetlerle onları yoğunlaştırmak, sportif ve kültürel etkinliklerle kaynaşmalarını sağlamayı amaçladıklarını söyledi.
Türkiye genelindeki 55 bin civarındaki okulun 22-23 bininin "İmkanlarımız çok müsait, okulumuzda bu etkinlikleri yapmak istiyoruz" diye kendilerine başvurduğunu dile getiren Selçuk, telafi dersleri kapsamında "bendevarim.meb.gov.tr"ye başvurarak herkesin bulunduğu ilçedeki etkinlikleri görebileceğine ve bunlara katılabileceğine işaret etti.
Yaklaşık 300 bin civarında öğretmenin "Telafi de bende varım" diye başvuru yaptığına dikkati çeken Selçuk, "Zorlama yok, tamamen gönüllülük. Hiçbir öğretmenin katılmayacağı noktasında bazı endişeler de vardı. Bunun böyle olmadığını net olarak gördük ki şu an görev alan öğretmen sayısı 293 bin, öğrenci sayısı yaklaşık 8 milyon civarında. 493 bin faaliyet sayısı var. Bu şu demek 493 bin ayrı etkinlikten bulunduğunuz okulda ilçede hepsine katılabilirsiniz. Etkinlik okulunuzda, belediyenin bir tesisinde de Gençlik ve Spor Bakanlığının bir kuruluşunda da olabilir." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin iş günü itibarıyla okulları en uzun kapatan ülkeler arasında yer aldığına" ilişkin soruya Selçuk, şöyle cevap verdi:
"Bu bütün dünyanın problemi, sadece Türkiye'nin problemi değil. Bizim görevimiz okulları açık tutmak. Ziya öğretmen ne ister? Okullar her gün açık olsun ister. Peki bilim insanları önümüze bir tablo koyar ve derse ki sayısal veriler gerçekten endişe verici, öğretmenlerimizin, çocuklarımızın sağlığı risk altında, şu seviyeye geldiğinde okulları kapatmanız gerekiyor derse o zaman durum değişebilir. Milli Eğitim Bakanlığı okullar kapatılsın veya okullar kapalı kalsın diye bir karar almadı. Bilim kurulunun tavsiyeleri, Sağlık Bakanlığımızın bazı öneri ve öngörüleri var. Milli Eğitim Bakanlığı ilk defa başka bakanlığın verilerini de dikkate alarak kararlar almak durumunda kaldı. Keşke kapatmasaydık tabii ki ancak şunu ifade etmek lazım, bu bir siyasi karar olmanın ötesinde. Bizim vaka sayılarına ilişkin gördüğümüz tablolar bir şekilde tıp insanlarının somut kanıtlara dayanarak ortaya koyduğu tablolar. Bu somut kanıtlar ortadayken Milli Eğitim Bakanlığı kararı neye göre alır? Öğretmenleri için bir risk varsa önce sağlık der çocuklar için bir risk varsa önce sağlık der. Şimdi böyle bir risk olmasa ben okulu niye kapatayım.
Aşılamayla ilgili müthiş bir aşama kaydedildiğini, bu aşamada yeni bir takım varyasyonlar ortaya çıkmazsa sürecin artık çok rahat yönetilebileceğini aktaran Selçuk, "Varyantlarla ilgili farklı çözüm senaryoları geliştirilmeye başlandı. Türkiye'de kontrol edilebilir bir tablo söz konusu. Sağlık Bakanlığından aldığımız verilere baktığımızda ve biz şu anda tereddütsüz eylülde okula başlamakla ilgili bir süreci yönetiyoruz. 31 Ağustos'ta öğretmenlerimiz gelecek, 6 Eylül'den itibaren öğrencilerimiz gelecek." diye konuştu.
Pandemi dönemindeki eğitimle alakalı bazı verileri de açıklayan Selçuk, "Biz bilim insanları olarak veriye bakarız. Nerede hangi öğrencisinin ne problemi vardır. Biz bunları saha çalışması vasıtasıyla net olarak ortaya koyuyoruz. Hepsini takip ediyoruz. İlkokul birlerde okumada yüzde 90'ların üzerinde bir başarı var ama yazmada yüzde 70'ler civarında. Bunu çok net görüyoruz. Burada eksiklik var. Bu yüzden ne oldu okullar açılır açılmaz öğretmenlerimiz yazmaya ağırlık vermeye başladı." dedi.
- EBA'ya katılımlar
Bakan Selçuk, EBA'ya katılımla alakalı bir soru üzerine de şöyle konuştu:
"15 bin 300 EBA destek noktamız var. Evinde bilgisayar olmama ihtimali olan, kardeş sayısı fazla olan veya çalışma ortamının müsait olmaması söz konusu olan her çocuğumuzun hizmetindeydi. Kesinlikle verim aldık, oralarda her birinde ortalama 10 bilgisayar var ve çocuklar orada EBA'ya girip çeşitli içeriklere ulaşmaya çalışıyorlar ama bir kısım çocuklarımız da oralara uğramadı. Hatta yarısından fazlası oraya uğramadı. Neden? Ya imkanı var ya da başka bir şey var. Bir de bizim imkansızlığı yüksek olan çocuklar diye tespit ettiğimiz yaklaşık 1,5 milyon çocuk var. Bu çocukları kardeşleriyle düşündüğünüzde bunlara 750 bin tablet dağıttık."
Selçuk, dezavantajlı çocukları tek tek tespit edebildiklerini anlatarak, buradaki öğrencilerin tamamına ulaştıklarını, televizyon olmayanlara televizyon, tablet, internet paketi gibi çeşitli yardımları ulaştırdıklarını ancak bunun daha fazlasını yapmaları gerektiğini söyledi.
- Öğretmenlerin aşılanması
Öğretmenlerin aşılanma oranına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bakan Selçuk, şöyle konuştu:
"Aşılama konusunda hekimlerden sonra ilk başlayan grup öğretmenlerdi. Şimdi büyük ölçüde tamamlanmak üzere. Yüzde 90'lar civarında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Artık 18 yaşa kadar indiği için bu konuda bir problemimiz yok hatta 3. doz aşılarla illi bir takım senaryolar çalışılıyor. Arzumuz öğretmen, okul yöneticisi arkadaşlarımız eylül ayında okul açıldığında büyük bir dikkat, özgüven ve sağlık içerisinde başlasınlar ve biz işimize gücümüze bakalım."
Selçuk, ilk dönemler yüzde 15 civarında öğretmenin çeşitli nedenlerle aşıya gelmediğini belirterek, "Bunun tabi bazı lojistik nedenleri olabilir veya zamanlama nedeni olabilir, daha sonra yaptırmak isteyebilir, yaptırmak istemeyebilir. Bu konuda ayrıntılı analiz henüz bitmedi ama biz bunu tabii ki teşvik ediyoruz ama bizim aşı olmayan öğretmenin eğitim-öğretim yapmaması gibi bir şey söz konusu olamaz. Türkiye tercihini daha demokratik bir anlayışla, daha seçime saygı göstererek yürütmeye ve teşvik modeli üzerinden gitmeye çalışıyor. Biz de öğretmenlerimizle oturup gerekirse tek tek konuşur dertleşiriz. Burada hiçbir öğretmenimizin kendi ve çocukların sağlığını riske atacak bir tercihte bulunmaz." diye konuştu.
Selçuk, "Gelecek yıl eğitim-öğretimde eskiye göre ne fark olacak?" şeklindeki soruyu da şöyle yanıtladı:
"Öğretmenlerimize şunu söylüyorum, ne olur ilk ders hemen matematik, fizik demeyin. Dakika bir matematik, fizik olmasın. Bunu şundan dolayı istiyorum. Okul açıldığında sınıfınızdaki çocuklara şöyle bir bakın, hepsinin gözüne, gözünden kalbine ılık ılık akmadan akademik döneme başlamayın. Önce bir uyum dönemi olsun, hemhal olalım, isimlerimizi konuşalım. Bir konuşalım, sohbet edelim. Bunu salgından bağımsız istiyorum. Bu, öğretim yılının tümünü güçlendirir. Eğitimde asıl olan öğretmenle öğrenci arasında şefkat ve sevgi bağlıdır. Bu bağ kurulmadan alışveriş olmaz. Çünkü hiç kimseye zorla bir şey öğretemezsiniz ama şefkat bağı o kanalları açar ve çocuk alır. Salgın dönemiyle ilişkili olarak bizim her sınıf seviyesinde birinci hafta, birinci gün, beşinci gün hangi sınıfta hangi etkinliği yapacaksınız, bunun çalışması bitti, hazır. Öğretmenlerimiz dilerse bunları dilerse de kendi istediği faaliyetleri yapabilir."
(Sürecek)