Tıp dünyasını heyecanlandıran yeni gelişmelere göre; yeni yöntemlerle meme kanserinin nüks etmesi daha uzun süreler geciktirilebiliyor!
Meme kanseri gelişmiş ülkelerde kadınlarda en sık görülen kanser olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki Amerika’da 80 yaşına kadar yaşayan her 8 kadından, ülkemizde de her 12 kadından biri hayatının herhangi bir döneminde meme kanserine yakalanıyor. Günümüzde çok sayıda kadının meme kanserine yakalanmış olması bu hastalığın tedavisi için yapılan uluslararası çabaları da arttırıyor. Daha başarılı tedavi yöntemleri için yeni ilaçlar veya kombinasyonlar, binlerce hasta ile yapılan klinik çalışmalarla araştırılıyor. Bu çalışmaların sonuçları da meme kanseriyle ilgili uluslararası önemli sempozyumlarda duyuruluyor. Bu yıl da yine Aralık ayında Amerika Birleşik Devletleri’nin San Antonio kentinde düzenlenen ve bu alanda dünya çapında önemli uzmanların bir araya geldiği Meme Kanseri Sempozyumu’nda, tedavide umut veren yeni çalışmalar dikkat çekti. Yakın gelecekte meme kanseri tedavisinde uygulanması beklenen bu araştırmalar hakkında kongreye katılan Acıbadem Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gül Başaran’dan bilgi aldık.
OSTEOPOROZ İLAÇLARININ ROLÜ
1. GELİŞME: Osteoporoz tedavisinde ve kemik metastazı olan kanser hastalarında kullanılan ilaç grubu, erken evre meme kanserinde nüksü ve meme kanserine bağlı ölümleri önlüyor.
Kanseri olmayan osteoporozlu hastaların tedavisinde ve kemik metastazı (sıçrama) olan kanser hastalarında, yeni kemik metastazlarını önlemek amacıyla verilen bir ilaç grubu, erken evre meme kanseri hastalarında nüksü ve meme kanserine bağlı ölümleri önlüyor. Yedi yıllık takip sonuçları sunulan araştırmaya göre; menopoza girmemiş, hormon reseptörleri pozitif, yumurtalık fonksiyonları anti-hormon ilaçlarla baskılanarak menopoza sokulan erken evre meme kanseri hastalarında etken maddesi zolendronik asid olan ilacın tedaviye eklenmesi hem hastalığın nüksünü hem de hastalığa bağlı ölümü geciktiriyor. Bu yeni anlayış erken evre meme kanseri hastalarının tedavisinde pek çok onkolog tarafından artık kabul görüyor.
HASTALIĞIN NÜKS ETMESİNİ GECİKTİRİYOR
2. GELİŞME: İleri evre meme kanseri hastalarında uygulanan anti-hormon tedavisine eklenen ilaç, hastalığın nüks etmesini 7 ay geciktirilebiliyor!
Anti-hormon tedavilerinin temel özelliği kemoterapi gibi yan etkilerinin olmaması ve ağızdan alınabilmesi. Bu nedenle hastaların yaşam kalitelerini kemoterapi gibi olumsuz yönde etkilemiyor. Anti hormon tedavi yöntemi, ileri evre meme kanserli hastalarda uygulanması sonrasında hastalık, genellikle 8-11 ay içinde tekrar geri gelebiliyor. İşte yeni araştırma bu hastalara da umut veriyor. Araştırmaya göre; ileri evre meme kanseri hastalarının anti-hormon tedavilerine everolimus etken maddeli ilaç eklendiğinde hastalığın nüksü, 7 ay kadar geciktirilebiliyor. Böylelikle anti-hormon tedavilere karşı gelişen direncin kırılıyor ve ileri evre hastalara daha uzun süre kemoterapisiz bir seçenek sunuluyor. Everolimus etken maddeli ilaç günümüzde böbrek kanseri tedavisinde kullanılıyor. Meme kanseri hastalarındaki umut verici sonuçlarının uzun dönemli takipte de devam etmesi durumunda bu hastalar için kullanılması gündeme gelecek.
HER-2 POZİTİF TÜMÖRLÜ HASTALAR İÇİN YENİ İLAÇ
2. GELİŞME: Tümörlerinde “Her-2/neu” proteini fazla miktarda saptanan ileri evre meme kanseri hastalarında hastalığın nüks etmesini 6 ay kadar gecikiyor.
“Her-2” proteini tüm meme kanseri hasta tümörlerinin yaklaşık yüzde 25’inde fazla miktarda bulunabilen bir protein. Bu proteinin fazlalığı saptanan ileri evre ve erken evre meme kanserli hastalarda, yaşam süresini uzatan 2 önemli ilaç kullanılıyor.
Her iki ilaç da yan etkileri az, sadece tümöre yönelik etkileri olan “akıllı ilaçlar” grubuna dahil ve kemoterapi ile birlikte verildiklerinde tümörü küçültme etkileri daha da artıyor. Yeni araştırma ileri evre, tümörlerinde “Her-2” proteinini fazlaca bulunan hasta grubunu yakından ilgilendiriyor. Bu iki ilaç birlikte verildiğinde nüks süresinin 6 ay kadar geciktiği görülüyor. Yeni ilacın, bu hastalar için yeni ve önemli bir tedavi seçeneği olarak yakın gelecekte uygulanacağı öngörülüyor.