Meme kanseri tedavisinde yeni gelişmeler var

Türkiye'de yılda yaklaşık 15 bin kadına meme kanseri tanısı konuluyor. Peki bu kadar yaygın olan bu hastalığın tedavisindeki yeni gelişmeler ne?


Uzmanlar, tüm meme kanseri tipleri için artık, “Tanıdan itibaren kronik bir hastalık” diyor. Çünkü yeni ‘akıllı’ ilaçlarla, hem yaşam süresi uzatıldı hem de metastaz önemli ölçüde ‘ötelendi’. Kısacası meme kanseri türleri, bir nevi, sürekli tedavi alan kronik hastalıklar halini aldılar.


BAŞLARKEN


Tanı konan her 4 kadın kanserinden 1’i meme kanseri. Türkiye’de yılda yaklaşık 15 bin kadın meme kanseri tanısı alıyor. Bunların yüzde 45’i 50-69, yüzde 40’ı ise 25-49 yaş aralığında. Hiç kuşku yok ki ideali, diğer kanser türlerindeki gibi oluşmasını önlemek, en azından erken yakalamak. Ancak meme kanseri tanısı alan veya kanserleri metastaz yapanların tedavisiyle ilgili de iyi haberler geliyor. Yazı dizimiz boyunca, meme kanseri tedavisindeki gelişmeleri okuyacaksınız.

Günlük dilde konudan söz ederken, “meme kanseri” diye genelliyoruz. Ancak tedavideki bazı gelişmelerin seyri, meme kanserini gruplandırma ihtiyacı doğurdu. 2000’li yıllardan sonra meme kanseri moleküler biyolojiye göre temel olarak üç gruba ayrıldı. Aslında bu, meme kanseri teşhis ve tedavisine yönelik en büyük gelişmelerden biriydi; çünkü bu gruplaşma tedavi yaklaşımlarını da değiştirdi.


3 ANA GRUP VAR


Moleküler gruplaşma, patoloji raporundaki östrojen, progesteron reseptörleri ve HER2 durumuna bakarak anlaşılıyor. Bunlardan ilki, hormon reseptörleri, yani östrojen ve progesteron reseptörleri pozitif olan grup. Diğer adı ile “luminal grup”. Bu tüm meme kanserlerinin yüzde 60-70’ini oluşturuyor.
Diğeri tümör hücresinde, HER2 denen proteinin çok sayıda gözlendiği “HER2 pozitif” meme kanseri. HER2 pozitif de, meme kanserlerinin yüzde 20-25’ini kapsıyor.

Sonuncusu ise hem hormon reseptörlerinin hem de HER2 proteinin olmadığı “üçlü negatif” meme kanseri. Bu son grup da, meme kanserlerinin yüzde 10-15’ini oluşturuyor.


PATOLOJİ KRİTİK ÖNEMDE


Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Başaran, şu bilgileri veriyor: “Bu üç grup meme kanserinin seyri, davranışları farklı. Dolasıyla tedavi şekilleri de farklı. Örneğin üçlü negatif ve HER2 pozitif meme kanseri grubundaki erken evre hastalar mutlaka kemoterapi önerilir. Luminal gruptaki hastaların ise hepsinin kemoterapiye ihtiyacı yok. Triple negatif tümörler, Her2 pozitif tümörler, hastalığın geri gelmesi açısından yüksek riskli.”

Meme kanseri tedavisinde iyi haberlerPeki meme kanserini gruplandırmak kolay mı? Prof. Dr. Başaran, “Aslında sadece patoloji raporundaki östrojen ve progesteron reseptörleri, HER2’ye bakarak meme tümörlerini üç gruptan birine yerleştirmek nispeten kolay. Ancak patolojiye iyi bir merkezde bakılmalı, çünkü herhangi birindeki değişiklik, hastanın tedavisini yakından ilgilendiriyor” uyarısı yapıyor.


GENETİK TEST GEREKEBİLİR


Esas zorluk, östrojen ve progesteron reseptörleri pozitif olan, “luminal” tipteki meme kanseri grubunda hızlı ya da yavaş seyri önceden anlayabilmek. Erken evrede yani ameliyatla tümörü çıkarılmış hasta grubunda hastaların hangisine kemoterapi, hangisine ağızdan antihormon tedavi verileceğini saptamak için bazı genetik testler gerekiyor. Prof. Dr. Başaran, şöyle devam ediyor:

“Testlerden biri ülkemizde yapılabiliyor. Test sonucu, o tümörün gelecekte metastaz yapma riskini gösteriyor. Hormon reseptörleri pozitif, metastatik tümörü olan hastalarda genellikle hastalığın kaç yıl sonra metastaz yaptığı, metastazın hormon reseptör durumu, hangi bölgelere metastaz yaptığı, hastanın hayatını tehdit edici bir rolü olup olmadığı irdelenip, tedavi stratejisi geliştiriliyor. Metastatik evrede yine yurtdışında tümörün gen haritası çıkarılıp, elimizdeki ilaçlarla hedeflenebilecek bir biyolojik yol olup olmadığına bakılarak kişiye özel tedavi uygulanabiliyor. Ancak bu yöntem şimdilik araştırma bazında yapılıyor.”


YENİ İLAÇLAR ‘KURTARIYOR’
 

Uzmanlar, tüm meme kanseri tipleri için, “Tanıdan itibaren kronik bir hastalık” diyorlar. Hormon pozitif tümörlü hastalarda, erken evrelerde ameliyat sonrası ağızdan anti hormon tedavilerinin süresi 10 yıla çıktı. Metastatik evrede ise yeni çıkan ilaçlar hastada ömrü uzatıyor. Böylece yine metastatik meme kanseri dahi sürekli tedavi alan bir kronik hastalık oluyor. Kronikleşme daha yavaş seyirli olan hormon pozitif tümörlü hastalıkta daha aşikâr olmakla birlikte HER2 pozitif tümörleri olan hastalarda da yeni çıkan ilaçlarla yaşam süresi çok uzadı. Bu grupta da kronikleşen bir meme kanseri var.


UZUN BOYLU KADINDA RİSK FAZLA:


Nedenİ henüz bilinmese de uzun boylu kadınlarda meme kanseri riski artıyor. Yine menopoz öncesi dönemde aşırı zayıf kadınlarla, menopozdan sonra idealin üzerinde kilosu olanlarda da meme kanseri riski daha fazla. Menopoz sonrası dönemde aşırı kilolar ve özellikle yağ dokusu fazla miktarda östrojen hormonu (meme kanserine neden olduğu bilinen hormon) yapımına neden oluyor. Bu nedenle sadece meme kanseri geçirenlerin değil, sağlıklıların da kilo almaması öneriliyor.

METASTAZ YOLUN SONU DEĞİL

 

Metastaz kanser hücrelerinin, oluştukları bölgeden/organdan, başka organlara gidip orada büyümeye karar vermesi anlamına geliyor. Ameliyatla tümörü çıkarılmış bir meme kanseri hastasında, yıllar sonra hastalığın akciğerde geri gelmesi gibi. Metastaz geliştiğinde, istisnai durumlar haricinde ameliyatla tüm tümörlerin temizlenmesi şansı ortadan kalkıyor. Bu da, hastalığı geriletmek, durdurmak veya yok etmek için sürekli tedavi gerektiriyor. Prof. Dr. Başaran, “Son 10-15 yıldaki biyolojik gelişmeler ve yeni ilaçlar, metastazda hem yaşam kalitesini hem süresini hem de hastalığın ilerlemesini durdurmada oldukça etkili oldu. Metastazda hastalığın geleceğini asıl belirleyen yeri, ne zaman geliştiği, davranışı ve ilaçlara verdiği yanıt” diyor.


METASTAZA KARŞI YENİ SEÇENEKLER
 

Kanser Daire Başkanığı verilerine göre, meme kanserinin yüzde 46’sı lokalize, yüzde 44’ü bölgesel, yüzde 10’u ise uzak metastaz yapmış. Hormon pozitif tümörlü metastatik hastalarda, peş peşe antihormon tedavilerle 2-3 yıllık bir yaşam süresi sağlanabiliyordu. Ancak son beş yıldaki gelişmeler, bu hastalar için yeni tedavi seçeneklerini beraberinde getirdi. Prof. Dr. Başaran, şu bilgileri veriyor: “Hormon pozitif hastalıkta en büyük sorunumuz, zamanla verilen tedaviye direnç gelişmesiydi. Bu direnç mekanizmalarının altında yatan nedenler aydınlatılmaya başlandı. Antihormon ilaçlara birtakım akıllı ilaçlar da eklendiğinde, direncin engellendiği veya geciktirildiği görüldü. Bu tür ilaçlar hastalığın geri gelme sürecini yaklaşık 2 kat daha uzattı. Ancak söz konusu yeni üretilen akıllı ilaçlar pahalı. Şu anda Amerika dışında bu ilaca ulaşmak mümkün değil.”


METASTAZ ÖNLEYEN YAN ETKİSİZ İLAÇLAR


Hormon pozitif hastalar yıllarca “öksüz” kaldı. Yeni tedaviler gelemedi. Ta ki 2012’de hücre bölünmesini engelleyen bir akıllı ilacın (palbociclib), antihormon tedavilerle verildiğinde hormon pozitif meme kanserinde metastaz süresini 2 kat daha uzattığı (15 aydan 25 aya) rapor edilene kadar. Prof. Dr. Başaran, “Bu hasta grubunda günümüze dek elde edilmiş en başarılı sonuçtu. Bu nedenle de bir köşe taşı kabul edildi. Günlük pratiğimizi değiştiren bir yenilik oldu” diyor. Palbociclib ağızdan alınıyor. Yan etkisi yok. Kan sayımında düşüklük yapabiliyor ama bu hastada ciddi bir probleme yol açmıyor.


RİSKLERİ ÖĞRENİN


Türkİye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanlığı, meme kanserinde risk faktörlerini şöyle sıralıyor:

İlk doğum yaşı: 30 yaşından sonra ilk doğumunu yapanlarda risk artıyor.

İlk âdet yaşı: İlk âdetini erken yaşlarda görenler, yaşam boyu daha uzun süre östrojen hormonuna maruz kalacaklarından dolayı risk artıyor.

Menopoz yaşı: İleri yaşta (55 yaşından sonra) menopoza girme (uzun süre östrojene maruz kalmaya bağlı) meme kanseri riskini artıyor.

Emzirme: En az bir yıl süreyle emzirmenin koruyucu etkisinin olduğunu gösteren verilerin yanı sıra herhangi bir etkisinin olmadığını iddia eden çalışmalar da mevcut.

Doğum kontrol hapları: Doğum kontrol haplarının uzun süre kullanımı meme kanseri gelişim riskini arttırıyor. Bunun yanı sıra en az beş yıl süreyle bu ilaçların kullanılması kalınbağırsak, rahim ve over (yumurtalık) kanseri riskini azaltıyor.

Menopoz sonrası hormon tedavisi: Bu ilaçları 5 yıl ve daha uzun süre kullanan menopoz sonrası dönem kadınlarda meme kanseri ve rahim kanseri riski artıyor.

Beslenme: Menopoz sonrası dönemde yağ oranı yüksek gıdalarla beslenmek meme kanseri gelişimi riskini artırıyor.

Alkol: Günde 1 bardaktan (1 bira, 1 bardak şarap, 1 duble sert içecek) daha fazla alkol tüketimi kadınlarda östrojen hormonu düzeylerini arttırdığı için kanser gelişim riskini artırabilir.

İyi huylu meme hastalıkları: Kist, fibroadenom ve hiperplazi gibi meme hastalıkları iyi huylu tümörlerdir. Biyopsi sonucu habis olmayan oluşumlar tespit edilmesi risk faktörü.

Ailede meme kanseri öyküsü: Annesinde, anne tarafından akrabalarında, teyzesinde ve/veya kız kardeşinde meme kanseri olan kadınlarda da gelişmesi riski normal toplumdan daha fazla. (Bu kişilere genetik test öneriliyor.)

Uzun boylu kadınlarda risk fazla: 
Nedeni bilinmese de uzun boylu kadınlarda meme kanseri riski artıyor. Yine menopoz öncesi dönemde aşırı zayıf kadınlarla, menopozdan sonra idealin üzerinde kilosu olan kadınlarda meme kanseri riski artıyor. Menopoz sonrası dönemde aşırı kilolar ve özellikle yağ dokusu fazla miktarda östrojen hormonu (meme kanserine neden olduğu bilinen hormon) yapımına neden oluyor. Bu nedenle sadece meme kanseri geçirenlerin değil, sağlıklıların da kilo almaması öneriliyor.


ENDÜSTRİ HIZLI ÇALIŞIYOR


İlaç endüstrisi onkolojik ilaçlar konusunda çok hızlı çalışıyor. Yukarıda bahsettiğimiz hücre bölünmesini önleyen ilaçların kardeşleriyle ilgili çalışmalar devam ediyor. Prof. Dr. Başaran şunları anlatıyor: “Bunlardan biri ribociclib, diğeri ise abemaciclib. Öte yandan bir başka ilaç grubu ise mTOR/ P13K/Akt yolunu bloke eden ilaçlar. Bu ilaçlardan birisini meme kanserinde kullanabiliyoruz. Everolimus adı verilen bu ilaç da hormon tedavileriyle birlikte verildiğinde hastalığın ilerlemesini yaklaşık 6 ay daha uzattı. Bu grupta çalışmaları devam eden başka ilaçlar da var.”

 

Manşetler

DUYURU-4