Bugün Gazetesi’nden Banu Topalakçı’nın haberi;
Vücudumuzdaki hücrelere zarar veren serbest radikalleri önleyen, bağışıklığı koruyan kuru erik başta sindirim sistemi olmak üzere diyabet ve kalp sorunlarında da etkilidir. Aynı zamanda tam bir antioksidan kaynağıdır.
Bu lezzetli meyveyi tüketmek, beslenme tarzınıza çözünür lif eklemenin ve sindirimsisteminin çalışmasına düzen getirmenin en iyi ve kolay yoludur. “Düzen” fikrini yabana atmayın, düzenli ve sağlıklı bağırsak hareketleri iyi hazmın bir göstergesidir.
Bu da bağırsaklar hem bağışıklık sistemi hem de besin emilimi açısından önemli olduğundan beden sağlığı için düşündüğünüzden çok daha önemlidir.
Kuru erik lif açısından zengindir ki bu kolorektal (kalın bağırsak) kanseri riski oranının düşmesinde etkilidir.
Hangi hastalıklarda etkilidir?
Lif aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklar, meme kanseri, diyabet ve sindirim sistemi rahatsızlıklarındaki risk etmeninin azalmasında da önemli yer tutmaktadır. Yüksek lifli besinlerden oluşan diyetler genelde kilo vermekte düşük lif içeren besinlere kıyasla çok daha başarılıdırlar.
Birçok meyveden daha fazla antioksidan içerir
Kuru erikteki antioksidantların, yağların zarar görmesini (okside olması-bozulması) önlemekte etkili olduğu ispatlanmıştır. Hücre zarlarımız ile beyin hücrelerimiz büyük oranda yağdan oluştuğundan, serbest radikallerin yağlara zarar vermesini engellemek çok önemlidir.
Kolesterol de bir tür yağdır ve aslında sadece vücutta oksitlendiğinde ya da serbest radikaller tarafından zarar gördüğünde bizim açımızdan tehlike yaratır. Dolayısıyla oksidasyonun önlenmesine yardımcı olan her şey iyidir. Gerçekten kuru erik teste tabii tutulan yiyecekler içinde en yüksek oksijen radikal emilim kapasitesine (ORAC) sahiptir.
Bunun anlamı kuru erikteki bileşkeler bir grup halinde çalışarak teste tabi tutulan herhangi bir yiyecekten daha fazla koruyucu antioksidan üretmektedir. Yani vucuda zarar veren ve dışarıdan aldığımız zararlı maddelere karşı koruyucu özelliği oldukça yüksektir.
Kuru erik tıpkı yaban mersini ve kuru üzümün de içinde olduğu diğer yüksek puanlı meyveler gibi, iki katından daha fazla antioksidan (kansere karşı koruyucu) kapasitesiyle gerçekten de listenin zirvesini zorlamaktadır.
Vitamin ve mineral kaynağıdır
Kuru erik aynı zamanda iyi bir A vitamini C vitamini, potasyum ve demir kaynağıdır. Sağlık açısından çeşitli faydaları olan büyük ve çeşitli bitki bileşke grubu olan fenolikten de çokmiktarda içerir. Kuru erikteki fenoliklerin yüksek oranda antioksidan özellikleri vardır.
Kuru erik ve erikte bulunan iki fitobesin (bitkilerden alınan besinler) türü olan neoklorojenik asit ve klorojenik asit etkin antioksidanlardır. Özellikle vücudumuzdaki hücrelere gerçek anlamda zarar veren süperoksit anyon radikal olarak adlandırılan çok yıkıcı serbest radikal karşısında etkilidir.
Hindistan cevizinden korkmanıza gerek yok
Doymuş yağ içerdiği için Hindistan cevizinin zararlı olduğu lafını duymuşsunuzdur. Hatta bu yüzden tüketmekten korkan çok sayıda insan vardır.
Hindistan cevizi ve Hindistan cevizi yağı son derece sağlıklı besinlerdir. Yapılan pek çok çalışma Hindistan cevizinin önemini kanıtlamaktadır. Bu ürünü sürekli tüketenlerde kalp rahatsızlığı ve kolon kanserine yakalanma oranı yok denecek kadar azdır
Faydalarını destekleyen bilimsel çalışmalar ne diyor?
Hindistan cevizine ilişkin iyi haberler 1960 ve 1970’lere dayanan araştırmalarla birlikte gelmeye başlamıştır. Beslenme tarzları büyük oranda Hindistan cevizi yağına dayalı Pasifik Adaları ve Asya’dan gelen insanların kardiyovasküler rahatsızlıklar, kanser ve diğer dejeneratif hastalıklardan şaşırtıcı derecede uzak olduğu görülmüştür.
Hindistan cevizi tüketiminin çok olduğu küçük Tokelau ve Pakapuka adalarında yaşayan insanların sağlık durumlarının incelenmesi maksadıyla uzun vadeli ve çok disiplinli bir araştırma yapılmıştır ve elde edilen sonuç çok şaşırtıcı olmuştur.
Yüksek yağ oranlı beslenme tarzını (aldıkları kalorilerin yüzde otuz beş ile altmışı yağdan, özellikle de Hindistan cevizindeki doymuş yağdan gelen) takip ediyor olmalarına rağmen, Tokelau ve Pakapuka adalarında yaşayanlarda aterokskleroz, kalp rahatsızlığı ve kolon (kalın bağırsak) kanseri görülme oranı yok denecek kadar azdır.
Hindistan cevizinden zengin bir beslenme tarzı olan bu insanlarda; hazımsızlık sorununun ender olarak görüldüğü, vücut ağırlıklarının düşük ve son derece sağlıklı oldukları saptanmıştır. Kesinlikle böbrek rahatsızlığı türünden bir şikayetleri yoktur ve yüksek kan kolesterolü nedir bilmemektedirler.
Yarım kâse dilimlenmiş Hindistan cevizinde neredeyse 4 gr. lif, 142 mg potasyum, 13 mg magnezyum, 3 gr’dan daha az şeker ve en önemlisi 13 gr kadar yeryüzündeki en iyi kalp dostu ve yaşam destekleyici yağ asitleri mevcuttur. Ancak günümüzde bile bazı yerlerde Hindistan cevizi hak etmediği olumsuz bir üne sahiptir.
Hindistancevizinde bulunan yağ doymuş yağdır. İçeriğindeki doymuş yağ zararlı değil Toplumda kendini gösteren sürü psikolojisi ve doymuş yağ hakkındaki yaygın yanlış bilgiden dolayı çoğu insan, içinde doymuş yağ barındıran her şeyden veba bulaşacakmışçasına kaçması gerektiğini düşünüyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse doymuş yağı çok kullanmamamız gerektiği doğrudur. Ancak bu tamamen farklı bir tartışma konusudur.
Buradaki nokta sırasıyla birlikte yumurta ve Hindistan cevizi gibi şaşırtıcı derecedeki sağlıklı besinlerin içeriğindeki yağdan dolayı hikayenin tümünü tam manasıyla anlamayan insanlarca konunun kafa karıştırıcı boyutlara getirilmesidir.
HiNDiSTAN CEViZi ENFEKSiYONLARA KARŞI KORUYABiLiR
Hindistan cevizi orta zincirli yağ asitlerinden zengindir ve tartışma götürmeyen tek şeyse MCT ‘lerin kistik fibroz, AIDS, kanserin ardından gelen ikinci ölümcül hastalık olan kaşeksi ve çocukluk dönemi epilepsilerde tedavi amaçlı kullanılmaktadır.
Hindistan cevizindeki yağın yüzde ellisi laurik asittir. İnsan vücudunda laurik asit, monolaurine dönüşür ki bu madde temelde mikrop öldürücüdür.
Antiviral (virüs karşıtı) ve antibakteriyeldir. (bakteri karşıtı) Hindistan cevizi yağındaki yağ asitlerinin yüzde altı ile yedisi kaprik asit olarak adlandırılan bir yağ asitidir.
Kaprik asit insan vücudunda monokaprin’e dönüşür ki bu maddenin de antiviral etkisinin olduğu kanıtlanmış, herpese karşı etkileri ile klamidya ve cinsel ilişkiyle geçen diğer bakterilere karşı gösterdiği antibakteriyel etki laboratuvarda araştırmaya tabi tutulmuştur.