Ağrı, sağlık kurumlarına başvurunun en önemli nedenleri arasında bulunuyor. Ağrı ile yaşayan kişinin yaşam kalitesi azalıyor, günlük aktiviteleri engelleniyor, iş ve sosyal ilişkilerinde bozulmalar oluyor. Uzmanlara göre, bu nedenle ağrı tedavisinin hastalıklardan bağımsız olarak ele alınması gerekiyor.
Dünya Ağrı Enstitüsü/WIP Başkanı Prof. Dr. Serdar Erdine, ağrının yetersiz tedavisinin, hasta ve ailesinin yaşam kalitesini düşürdüğünü vurguladı, ağrının işsizliğin ve depresyonun nedenleri arasında olduğunu söyledi.
Ülkemizde ağrı bilimine ilginin artması, bu konuda kurumsal çalışmaların yaygınlaşması, yeniliklerin izlenmesi ve bilimsel araştırmaların yapılabilmesi için faaliyetlerde bulunan Türk Algoloji-Ağrı Derneği Başkanı da olan Prof. Dr. Serdar Erdine, "Kronik ağrı tanısı alanların yüzde 25’i işlerini kaybetme, yüzde 22’si ise depresyon riski ile karşı karşıya kalmaktadır. Kronik ağrıları etkin şekilde önleme ve tedavi stratejisinin yetersizliği sadece hastalara gereksiz bir yük getirmekle kalmayıp; zamanın, paranın ve sağlık sisteminin kaynaklarının da verimsiz şekilde harcanmasına neden olmaktadır” dedi.
İstanbul Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gül Köknel Talu ise, “Ülkelerin gelişmişlik derecesinin ağrıya sahip çıkmakla belirlendiği biliniyor. Örneğin, opioid kullanımı bunlardan birisi. Arğı için morfin türevi olan opioidlerin hekimler tarafından yazılması ve hastalar tarafından kullanılması gerekir. Ancak araştırmalar, ülkemizde hala “opiofobi” adını verdiğimiz bir korkunun bulunduğunu gösteriyor" diye konuştu.
Ülkemizin ağrı konusunda diğer birçok ülkeye örnek olarak teşkilatlandığını söyleyen Prof. Erdine, buna rağmen Tıpta Uzmanlık Yönetmeliğinde hala sorunların devam ettiğini belirtti.