Uzmanlar bağımlılıkla savaşı her alanda sürdürürken kimi doğru bilinen yanlışlar mücadeleyi zorlaştırıyor. Bu yanlışlar sorunu daha da karmaşık hale getiriyor.
İnsanoğlu bilmediği şeylerden korkar. Bir konu nekadar az konuşulursa o kadar az bilinir, ne kadar az bilinirse ondan o kadar çok korkulur ve o konu ile ilgili “efsaneler” oluşur.
Toplum olarak bağımlılık ile ilgili konuları konuşmamak, bağımlı bireyleri yargılamak, bağımlı kişilerin toplumdan soyutlanmasına neden olacak davranışlarda bulunmak aslında doğru bilinen bazı yanlışlardan kaynaklanıyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi uzmanlarından Psikiyatrist Yrd. Doç. Dr. Serdar Nurmedov, bağımlılıkla mücadelede önce toplum olarak doğru bildiğimiz yanlışlardan kurtulmanın gerekliliğine dikkat çekti. Psikiyatrist Yrd. Doç. Dr. Serdar Nurmedov’la bağımlılıkla mücadele doğru bilinen yanlışları konuştuk…
Bağımlılık iradesizlik mi?
Beyin görüntüleme imkânlarının olmadığı dönemlerde, bağımlılık psikiyatri uzmanları tarafından davranışçı yöntemlerle tedavi edilmeye çalışılıyordu. Muhtemelen bu inanış oradan kaynaklanıyor. Oysaki beyin görüntüleme yöntemlerinin kullanıldığı çalışmalar, beynin haz ve ödül merkezlerinin olduğunu ve salt irade ile bu merkezlerin kontrol altına alınamayacağını göstermektedir.
Bağımlı olmak için aptal olmak mı gerekir!
Her gün bin bir türlü yalan-dolanla, polise yakalanma riski ile karşı karşıya kalıp akıl almaz yöntemlerle bir sonraki doz için para bulmak zekâ ve akıl gerektirir. Bağımlılar zekidir, lakin zekâlarını yanlış yönde kullanırlar.
Tedavide esas hedef nedir?
Ünlü bir yazar “Sigarayı bırakmada ne var? Ben her akşam yatarken bırakıyorum” latifesi ile bize çok önemli bir gerçeği göstermektedir.
Tedavide esas, bıraktırmak değil, tekrar almaya başlanılmasına engel olmaktır. Zira bağımlı olanlar bilirler; hayatları boyunca birçok kez bırakır ve bırakmak için birçok yol denerler, ama gerekli tedaviyi almadan tekrar başlamanın önüne geçemezler. “Bağımlılık bırakamama hastalığı değil, tekrar başlamanın önüne geçememe hastalığıdır” dersek, pek mübalağa etmiş sayılmayız.
Bağımlı bireyin tedavisi sadece bireyin istemesiyle mi yapılır?
Hiçbir bağımlı kolay kolay “Ben bağımlıyım, tedaviye ihtiyacım var” diye doktora gitmez, “mecbur kalmadıkça” ya da “mecbur bırakılmadıkça” tedaviye başvurmaz. Bu nedenle bağımlı tedavi olmak istemez, istettirilir. Zira o bağımlı olduğunun farkında değildir. Ancak fark ettiğinde tedavi arayışına girer.
Bir kereden bir şey olur mu?
Kimi zaman bir kereden çok şey olabilir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, özellikle yatkınlığı olan bireylerde bir kerelik esrar içiminin bile şizofreni benzeri tablolara neden olabileceği ortaya konulmuştur. Bu bir kumardır, kumarda da genelde kumarhane kazanır.
Bağımlı olduktan sonra kurtuluşu yok mu?
“Kurtuluştan” neyin kastedildiği önemlidir. Yapılan bilimsel çalışmalarda, etkin bir tedaviden sonra bağımlı bireyin tekrar maddeye başlama riskinin, depresyonun tedaviden sonra tekrarlama riskinden daha düşük olduğu bulunmuştur. Kaldı ki, bağımlılığın psikoterapisinde belki de ilk ele alınması gereken konu, “ya hep ya hiç” düşünce kalıbının değiştirilmesidir. Zira bıraktıktan sonra tekrar deneme amacı ile madde alınması “düşme” değil, bir “sendeleme”dir.
SERDA KIVILCIM - BUGÜN GAZETESİ