Kansere darbe vuran 7 gelişme

Kanserde tedavi anlayışının değiştiğini ve onkolojide önemli gelişmeler yaşandığını belirten Onkolog Prof. Gökhan Demir, kanserle mücadelede kilit rolün bağışıklık sisteminde olduğunu söyledi.


İnsan vücudunda 3 milyar lenfosit, yani “savaşçı” hücre bulunduğunu belirten Demir, “Kanser hücresine darbe vuracak bu 3 milyar savaşçı askeri nasıl eğiteceğimizi ve kansere nasıl saldıracağımızı artık öğrendik” dedi.

1- 7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle onkolojideki gelişmeleri,  NTV'den Tülay Karabağ'a  anlatan Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Gökhan Demir, kanser tedavisinde başarı oranlarını artıran umut verici yenilikler olduğunu söyledi.

“Onkoloji nosyonunda çok önemli değişiklikler var ve bunlar bizim kanser karşısındaki gücümüze güç katıyor” diyen Demir, en önemli gelişmelerden birinin likit biyopsi olduğunu dile getirdi, bir kan tahlili olan likit biyopsi ile erken teşhis ve tedavi şansının çok önemli oranda arttığını vurguladı. 

RADYOLOJİK TANIDAN MOLEKÜLER TANIYA 

Onkoloji Uzmanı, kanseri daha tam olarak oluşmadan yani, sıfır evredeyken yakalama imkanı veren likit biyopsiyi şöyle anlattı: 

“Onkolojideki en önemli gelişmelerden biri; yavaş yavaş radyolojik tanılardan likit biyopsi dediğimiz, tümör DNA’sının kanda tespit edilerek saptanması üzerine kurulan tanılara doğru geçmemizdir. Bugüne kadar biz kanseri belirli bir kitle oluşturduğu zaman tanıyorduk. Radyolojik yöntemlerin belirli bir hassasiyeti var, PET CT, BT, MR gibi yöntemler 6-7 mm’den küçük lezyonları göstermiyor. Halbuki bir tümör nodülü milimetrenin beşte biri büyüklükte olduğu zaman varlığını sürdürüyor ve metastaz yapma yeteneğini kazanmış oluyor. Biz artık radyolojik tanıdan ve taramadan moleküler tanı ve taramaya doğru gidiyoruz. Yani, kanser DNA’sının kandan izole edilerek radyolojik görüntü vermeden kanserin teşhis edilmesi ve kanser DNA’sının taranarak nüksün, radyolojik nüksten önce saptanması konusunda yapılan çalışmalar var.” 

TÜMÖR HARİTASIYLA KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ

Likit biyopsinin dünyada uygulanmaya başladığını belirten Demir’in dikkat çektiği ikinci önemli gelişme ise kişiye özel tedaviler. Bu tedavilerde yeni ve çok önemli bir adım atıldığını vurgulayan Demir, “Tümör haritalanması yapılarak buna yönelik tedaviler geliştirilmeye başlandı. Biz eskiden bir tümör dokusunda 1 veya 2 DNA mutasyonuna bakıyorduk. Şimdi bu Next-generation sequencing (NGS) yöntemiyle bir anda 100-200 gen taranabiliyor. Bu test artık makul bir fiyatla da yapılıyor” dedi. 

Demir’e göre, bu yöntem hastanın gereksiz tedavilerle hem zaman kaybetmesini hem de ilaç yüklenmesini önlüyor: 

HASTAYA KEMOTERAPİ GEREKLİ Mİ, DEĞİL Mİ?

“Son yıllardaki çalışmalar gösterdi ki özellikle meme kanserinde tümörün patolojik özelliklerine göre değil, moleküler genetik özelliklerine göre seçilmiş tedaviler daha büyük başarı elde etmemizi sağlıyor. Özellikle bu NGS yöntemini kullanarak belirlediğimiz tedaviler, klasik yöntemlerle belirlediğimiz tedavileri % 20- 30 oranında değiştirebiliyor. Yani klinik kararı değiştiriyor. Bu genetik analizi yaptığınızda, kemoterapi vereceğiniz hastaya, bakıyorsunuz ki kemoterapiye gerek yok veya tam tersi olabiliyor.”

Demir, bu yöntem için verilerin eskiden Amerika’ya gönderildiğini ama artık yöntemin Türkiye’de de uygulandığını söyledi. 

AMELİYAT SINIRLARI DARALDI

Kanser cerrahisinde de yenilikler olduğunu belirten onkoloji uzmanı, “Bugüne kadar kanserli doku ne kadar geniş çıkarılırsa tedavi başarısının o kadar fazla olacağı düşünülürdü. Bu kanı yavaş yavaş değişmeye başladı. Bugün artık mutlaka her hastaya organ koruyucu ve daha sınırlı cerrahi yapılıyor” diye konuştu. 

TEDAVİ SIRALAMASI DEĞİŞTİ

Onkolojik tedavilerdeki bir diğer yenilik ise sıralamanın değişmesi. Eskiden önce cerrahi, sonra kemoterapi gibi sistemik tedaviler uygulanıyordu. Şimdi ise pek çok tümör çeşidinde önce sistemik tedavi, sonra cerrahi kullanılıyor ve cerrahinin daha küçük alanla sınırlı olması avantajı yakalanıyor. 

“İMMÜNOTERAPİ GELECEĞİN TEK KANSER TEDAVİSİ OLABİLİR”

İnsan vücudunda 3 milyar lenfosit hücresi yani kanserle savaşacak 3 milyar asker olduğunu söyleyen onkolog, son yılların en önemli gelişmelerinden biri olan immünoterapinin geleceğin tek kanser tedavisi olabileceği görüşünde:

“İmmünoterapi; hastanın bağışıklık sisteminin aktive edilerek kanser hücreleriyle mücadele etmesi esasına dayanıyor.

“İnsan vücudunda 3 milyar lenfosit yani 3 milyar asker var. Ama biz bu 3 milyar askeri doğru eğitemediğimiz için düşmana saldırmasını sağlayamıyorduk. Bugün bu askerleri doğru eğitmeye başladık ve bazı kanser gruplarında hiç kemoterapi yapmadan tedaviye immünoterapi ile başlıyoruz. Akciğer kanserlerinin bazı türlerinde, baş- boyun tümörlerinde, melanomda standart olarak kullanılıyor. Meme, mide, beyin kanserlerinde de çok önemli gelişmeler var. Bu 3 milyar askerimizi eğitip tümöre saldırmalarını sağlayabilirsek belki de immünoterapi geleceğin tek tedavisi olacak. Çünkü o askerleri nasıl eğitmemiz gerektiğini artık öğrendik. 

“LENFOSİTLERDEN ‘ROBOCOPLAR’ OLUŞTURULUYOR”

Bir de immünoterapide yepyeni bir dönem daha başladı. O da lenfositlerin vücuttan alınması, dışarıda nano teknoloji ile yüzeyindeki moleküllerin değiştirilmesi ve güçlendirilmiş olarak tekrar vücuda verilmesi olayı. Bir çeşit ‘roboCoplar’ oluşturuluyor ve vücuttakilerden çok daha güçlü lenfositler elde ediliyor. Ve immünoterapinin etkinliği çok belirgin şekilde artıyor.” 

“İMMÜNOTERAPİ GİDEREK UCUZLUYOR”

İmmünoterapinin çok pahalı bir tedavi olduğunu ve her kanser hastasının yararlanamadığını belirtiğimizde Demir, “Ama yavaş yavaş ucuzluyor, artık bu tür tedaviler de Türkiye’de daha ulaşılabilir hale geldi” ifadesini kullandı.

İmmünoterapi halihazırda onkologların önerdiği ve Sağlık Bakanlığının uygun gördüğü uygun hastalara yapılıyor ve bu hastalarda tedavinin giderini Sağlık Bakanlığı karşılıyor. 

RADYOTERAPİDE DAHA AZ IŞINLAMA YAPILIYOR

Değişikliğe gidilen alanlardan biri de radyoterapi. Dr. Demir, radyoterapinin de cerrahi gibi daha az uygulanmaya başladığını söyledi, "Örneğin eskiden beyin metastazı olan hastalarda tüm beyin ışınlanırdı, şimdi artık sadece nokta atışlarıyla ışınlama yapılıyor. Yani invaziv yöntemler gittikçe daha az, sistemik tedaviler ise daha fazla kullanılmaya başlıyor” değerlendirmesinde bulundu. 

KANSER RİSKİNİ AZALTAN 6 ADIM

Onkoloji uzmanı, kanserden korunmada veya riski azaltmada en temel etkenleri ise “Sigaradan, aşırı alkol tüketiminden, kilodan, stresten uzak durmak, düzenli egzersiz yapmak, Akdeniz diyeti ile beslenmek” olarak özetledi. 

MEME KANSERİNDE İKİLİ TEDAVİ YÜZ GÜLDÜRÜYOR

Önemli gelişmelerden birinin de meme kanserinde yaşandığını aktaran Demir, “Hormonal tedavi direnci gelişen hastalarda akıllı moleküllerle hormonal terapinin birlikte kullanılması, hormonal tedavi direncini kırdı ve birden bire önümüzde etkin bir yöntem belirdi. Artık ilk tanı anında hormonal tedavilerle akıllı molekülleri birlikte kullandığımızda başarı şansımız çok artıyor” dedi.

TÜRKİYE’NİN KANSERE KARŞI ELDE ETTİĞİ BAŞARI

Kanser vakalarındaki artış tüm dünyada devam ediyor ancak Türkiye için sevindirici bir nokta var. O da Türkiye’de sık görülen akciğer kanserinin görülmesindeki artış eğiliminin durması. Demir, bu bilgiyi, “Bu özellikle kapalı alanlarda sigara yasağının sonucunda Türkiye’nin kansere karşı elde ettiği en önemli başarılardan biri” şeklinde değerlendirdi. 

TÜRKİYE’NİN KANSER PROFİLİ DEĞİŞİYOR

Türkiye’nin kanser profili değişiyor ve Türkiye batı tipi toplum özelliği kazanıyor. Ülkemizde meme, prostat ve kolon, pankreas kanserleri giderek daha fazla görülüyor ama mide kanseri azalıyor. 

“Doğu tipi kanser profilinden batı tipi kanser profiline doğru gidiyoruz” diyen Demir’e göre bunun en önemli nedeni değişen yaşam tarzı. Özellikle yoğun stresli kent yaşamı insanı hızlı ve düzensiz beslenmeye, fast food tarzı besinlere, egzersiz yapmamaya, hareketsiz bir yaşama sürüklüyor. Yaşam tarzı da kanser türleri üzerinde etkili. Mesela kolon, prostat gibi kanserler sedanter yani hareketsiz yaşamla artıyor. 

OBEZİTE ARTIŞI ÇOCUKLARI TEHDİT EDİYOR

Türkiye’nin kanser açısından bir diğer riski de obezite. Prof. Gökhan Demir, özellikle çocuklarda obezite artışının, ilerde bu çocukların kanser olma sıklığını artıracak faktörlerden biridir” dedi ve ekledi: “Burada ailelere önemli sorumluluk düşüyor; nasıl ki çocuğun yanında sigara içmiyorsanız, beslenmenizde de onlara örnek olmanız gerekir.”

Manşetler