Kanser riskli akciğer nodüllerinde "mavi boya" devrimi

Akciğer dokusunun içine yerleştiği için alınması zor kanserli ya da riskli milimetrik nodüller "metilen mavisi" ile boyanarak yerleri tam olarak belirlenebiliyor.

YEŞİM SERT KARAASLAN - Görüntüleme teknikleriyle tespit edilen ancak akciğer dokusunun içine yerleştiğinden bulunması ve alınması zor milimetrik nodüller, "metilen mavisiyle akciğer nodülünü boyama" yöntemiyle belirlenerek operasyonla çıkarılabiliyor. Yöntemle erken dönemde tanı konulabilme imkanı elde ediliyor.

Dünyada çok az merkezde uygulanan yöntemle, akciğerdeki yeri kesin olarak belirlenebilen nodüller, açık cerrahiye gerek kalmadan kapalı yöntemle çıkartılabiliyor.

Türkiye'de uygulamanın yapıldığı Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilimleri Üniversitesi Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Göktürk Fındık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, toplumda görülme sıklığı artan akciğer nodüllerinin genellikle kapalı cerrahiyle alınabildiğini ancak akciğerin içine yerleşen nodüllerde açık cerrahinin tercih edildiğini söyledi.

Kapalı cerrahide kullanılan özel kameraların, akciğer içindeki nodülleri tespit edemediğini dile getiren Fındık, bu durumda hastaların açık ameliyata alındığını ifade etti. Fındık, "Metilen mavisiyle akciğer nodülünü boyama" diye isimlendirilen yöntemle, tomografide görülen nodüller için akciğere radyolojik metodla özel bir madde verildiğini anlatarak, "Bu madde, akciğer nodülünü boyuyor. Boyamayla akciğerin tam olarak neresinde olduğu saptanan nodül, kapalı cerrahiyle rahatlıkla alınabiliyor." dedi.

Kamerada tam olarak görülemeyen nodülün yerinin, boyama sonrasında kesin olarak belirlenebildiğine dikkati çeken Fındık, bu yöntemle nodülün sorunsuz bir şeklide çıkartılabildiğinin altını çizdi.

Fındık, tespit edilen nodülün akciğerin yüzeyinde olmaması halinde kapalı cerrahi yapıldığında görülemediğini, dokunulamadığını ve bu nedenle çıkartılmasının zor olduğunu dile getirerek, "Akciğerin içindeki nodüllerin kapalı cerrahiyle görülmesi de mümkün değil. Kapalı cerrahide elle de dokunulamadığından nodülün nerede olduğunu tespit edemiyoruz ancak söz konusu yöntemde radyoloji uzmanının verdiği boyalı maddeyle dışarıdan akciğer dokusunun neresinin boyandığı tespit ediyoruz. Bu durumda da ancak açık cerrahiyle yapılabilecek operasyon, kapalı yöntemle yapılabiliyor." diye konuştu.

- "Daha küçük kesiyle ameliyat edilebiliyor"

Söz konusu yöntemin hastaya ve hekime önemli avantajlar sağladığına işaret eden Fındık, şöyle devam etti:

"Her akciğer nodülü mutlaka kanser değildir. Bu yöntem eşliğinde yapılan kapalı cerrahiyle, söz konusu nodüller, daha küçük bir kesiyle, daha az ağrıyla alınabiliyor.

Hastanede yatış süresi kısalıyor, olası enfeksiyon riski önemli oranda düşüyor. Kapalı cerrahide 2-3 santimetre kesi yapılırken açık cerrahide yaklaşık 20 santimetrelik cilt kesisi oluyor. Ameliyat süresi ve alınan anestezi miktarı daha az oluyor. Yöntem, nodülün çıkartılma metodunu hasta ve hekim açısından kolaylaştırıyor."

Yöntemden kapalı cerrahi yapılabilecek tüm hastaların yararlanabileceğini belirten Fındık, "Önceden ciddi enfeksiyon geçirmiş, akciğer dokusu göğüs duvarına yapışık, nodülün damara ya da kalbe çok yakın yerleştiği durumlardaki hastalar gibi az bir grupta yöntem uygun olmayabilir. Bunun dışındaki tüm hastalara uygulanabilir." açıklamasında bulundu.

Fındık, hastanelerinde uygulanan metodun dünyada çok az merkezde yapıldığını vurgulayarak, "Biz uygulama sayısında önemli seviyeye geldik. Şu ana kadar yaklaşık 20 hastaya uygulandı ve yüzde 100'e yakın başarı sağlandı. Uluslararası yayın haline getirilerek alandaki en büyük tıp dergilerinde yayımlandı." dedi.

- "Erken tanı ve tedavi imkanı sağlıyor"

Radyoloji uzmanı Hakan Ertürk de akciğer kanserlerinin nodüllerle ortaya çıktığına ve geç tanı konulduğunda yaşam şansının azaldığına dikkati çekerek, söz konusu yöntemle erken dönemde tanı konulabilme imkanı elde edildiğini vurguladı.

Merkezlerinde, akciğerinde küçük nodül tespit edilen ve aile öyküsü bulunan kişilerin bu yöntemle incelendiğini anlatan Ertürk, bu sayede erken tanı ve tedavi imkanı elde edildiğini bildirdi. Ertürk, şu bilgileri verdi:

"Ameliyat sırasında ve elle muayenede tespit edilemeyecek büyüklükteki nodüller için, cerrahi öncesi dışarıdan metilen mavisi sıvısı steril olarak hazırlanarak uygun iğne ve taşıyıcı sistem üzerinden ciltten, hastanın koordinatları hesaplanarak nodülün çevresine veriliyor.

Sıvının içine bir miktar da ağrı kesici ve ilacın dağılmamasını sağlayacak ilaçlar katılıyor. Bu aşamadan sonra, hasta tomografi eşliğinde operasyon için hazırlanıyor. Ameliyathanede, kapalı cerrahiyle ufak bir kesi açılarak girildiğinde, mavi ilacın olduğu yer alınıyor, hasta uyurken patolojiye gidiyor. Eğer sonuç kanser gelirse, kanser prosedürü yapılıyor. Böylece, hasta 1 santimetreden daha küçük olan kanser dokusundan kurtuluyor. Sonuç, kanser şeklinde olmadığında da yine bu istenmeyen bir doku olduğundan alınmış oluyor."

Bazı tümör tiplerinin ameliyata uygun olmadığını ancak söz konusu yöntemle küçük hücreli, ameliyat için uygun olmayan grupta bile olsa nodül küçükken müdahale şansı yakalanabildiğini söyleyen Ertürk, "Bu şekilde hastanın yaşam süresi, konforu artıyor." değerlendirmesini yaptı. 

Manşetler