Kalp-damar cerrahının hatasını 6 yıl sonra ürolog fark etti!

2011 yılında varis ameliyatı geçiren genç avukatın toplardamarında unutulan kılavuz tel, ürolojik rahatsızlık nedeni ile gittiği üroloji uzmanı tarafından fark edildi. Kılavuz tel ameliyattan altı yıl sonra operasyon ile çıkarıldı.


2011 yılında Ankara’da bir üniversite hastanesinde geçirdiği varis ameliyatı sonrası sağ bacağında diz kapağından kasığa kadar olan bölgede bir sertlik hissettiğini ve bunu doktoru ile paylaştığını ifade eden Avukat M.Ö,  doktorunun dokudaki sertliğin nedeninin lazerle yakmadan kaynaklandığını ve belli bir süre sonra geçeceğini söylediğini belirtti.

Bacağındaki sertliğin 3-4 ay sonra geçtiğini söyleyen M.Ö., 2011 yılından 2017 yılına kadar herhangi bir problem yaşamadı. Ancak genç avukat ürolojik bir rahatsızlık nedeni ile yapılan kontroller sırasında bir şok yaşadı.

Yine Ankara’da başka bir üniversite hastanesinin üroloji kliniğine başvuran avukat, hastanede görev yapan üroloji uzmanın muayenesi sonrası Bilgisayarlı Tomografi(BT) çektirdi. BT sonucunu inceleyen hekim genç avukatın vücudunda 45 santimetre uzunluğunda bir tel olduğunu tespit etti.

Varis ameliyatında kullanılan ‘kılavuz tel’ unutuldu

Tıbbi olarak “guide” ya da “kılavuz”  tel olarak adlandırılan bu tel M.Ö’nün sağ kasık ucundan kalbine kadar uzanıyordu. Bu telin varis ameliyatlarında kullanılan kılavuz tel olduğunu öğrenen M.Ö. 2011 yılında varis ameliyatı olduğu Ankara’daki üniversite hastanesinin kalp-damar cerrahisi anabilim dalına başvurdu.

Ameliyatı gerçekleştiren ekibin sorumlusu tekrar bir ultrason ve BT istedi. Yapılan incelemeler sonrası kasıkta telin varis ameliyatında kullanılan kılavuz tel olduğu ve M.Ö’nün toplardamarında unutulmuş olduğu ameliyatı yapan ekip tarafından da tespit edilmiş oldu.

Ameliyatı yapan ekibin önce kendisine inanmadığını ancak çekilen ultrason ve BT sonrası heyet değerlendirmesine sunma kararı aldıklarını belirten Avukat M.Ö. aynı bölümden konuyu değerlendiren bir başka doktorun ise bu durum ile ilk defa karşılaştıklarını söylediğini aktardı.

M.Ö., “ Hekimler bana bu ilk defa başımıza geliyor ameliyatla bu teli  alırken ne gibi sorunlarla karşılaşırız, riskleri nelerdir tam olarak bilemeyiz dediler. Sonrasında beni radyoloji uzmanına yönlendirdiler. Radyoloji uzmanı sağ kasıktan başlayan bu telin kalp hızasına kadar uzandığını ancak ucunun tam olarak nerede sonlandığının görülmediği belirtti.” dedi. 

“Telin damara yapışık olması hayati risk oluşturabilirdi”

Doktorların kendisine telin damara yapışıp yapışmadığı konusunda emin olmaları gerektiğini söylediklerini ifade eden M.Ö, “ Telin yapışıp yapışmaması, telin üzerinde epitel doku oluşup oluşmaması ve damar yolunda pıhtıya sebep olup olmadığının hayati bir öneme sahip olduğunu öğrendim. Akciğere emboli atması gibi bir durum söz konusu olabilirmiş ve bunun da hayati bir tehlike oluşturma ihtimali varmış.” şeklinde konuştu.

Radyoloji uzmanından aldığı sonucu tekrar ameliyatı gerçekleştiren ekibin sorumlusuna götüren avukat, hekimin,  “ Büyük bir ihtimal yapışma yok ve damar içinde de  herhangi bir pıhtı bulunmuyor ama bu durum ameliyat esnasında ortaya çıkabilir. Pıhtı varsa ameliyat sırasında alırız. Ayrıca damarda yapışma ile karşılaşırsak da bunun da hayati bir riski olabilir.” dediğini aktardı.

Kılavuz telin çıkarılmaması durumunda daha riskli sonuçlarla karşılaşma ihtimali olduğu bilgisini aldığını  dile getiren M.Ö., “ Hekimlerden biri ise bu cismin plastik bir kateter olduğunu söyledi. Ancak yine aynı klinikten başka bir hekim ise bunun kılavuz tel olduğunu kasıktan anjiografik yöntem ile alınabileceğini, telin çıkarılamaması durumunda ise genel anestezi altında kalp hızasından açık ameliyat ile alınabileceğini söyledi. ” ifadelerini kullandı.

Kılavuz tel “Snare” ile çıkarıldı

Vücudunda unutulan kılavuz telin açık ameliyat ile alınması konusunda endişe yaşayan avukat, farklı bir uzman görüşü daha alma kararı aldı. 

Girişimsel kardiyolojik işlemler konusunda uzman olan Prof.Dr. Erdoğan İlkay’a başvuran avukatın toplardamarındaki tel “Snare System(Kement Sistemi)” denilen bir yöntem ile çıkarıldı.

Prof.Dr.Erdoğan İlkay: “Görüntüleme yöntemi kullanılmaması telin unutulma riskini artırıyor”

Yapılan işlem ile ilgili Medimagazin’in sorularını yanıtlayan  İlkay, “Yaptığım muayene sonrası varis operasyonunun  cerrahi olarak yapılmadığı lazer ile  varisi söndürmeye, yok etmeye yönelik bir müdahale olduğunu tespit ettik.  Bu işlemde kateteri iterken kullanılan kılavuz bir tel vardır ve çok önemlidir. Çünkü o kılavuz teli kullanmadan damar içinde hiçbir şeyi itemezsiniz. Hastamızda kullanılan bu tel bir şekilde ven sisteminin içinde kalmış.” dedi.

Lazerle yakma işleminin herhangi bir görüntüleme yöntemi kullanılmadan yapılması durumunda telin orada kalmış olduğunun gözden kaçmış olabileceğini dile getiren İlkay, damarın ve telin x-ray ışını kullanarak takip edildiği bu yöntemin çok sık kullanılan bir yöntem olmadığını da belirtti.

“Hastamızın şansı pıhtıya meyilli risk faktörlerinin oluşmamış olmasıydı”

Bu yönteminin kullanılmaması durumunda telin damar içinde kalmasının ya da kırıldığının fark edilemeyebileceğini ifade eden İlkay, “Venin içinde kalbin sağ kulakçığına kadar bir ucu da kasık bölgesinde iliak vene kadar uzanıyordu. Hasta bunu altı yıl sonra başka bir tetkik için muayene olduğunda fark ediyor. Bazen bunun etrafında pıhtı oluşup akciğere atmasına da neden olabilir.” şeklinde konuştu. 

Hangi yöntem kullanılmalı?

Vücutta unutulan kılavuz telin çıkarılması için iki yöntem olduğu bilgisini veren İlkay, “Ya genel anestezi altında cerrahi olarak göğsü açarak toplardamarın bir tarafından gireceksiniz ya da kasık ya da boyundan. Ya da son dönemlerde birçok nedenle uygulanan snare dediğimiz bir cihaz var. Bu cihaz kement şeklinde ve kementin halkalı kısmı ile o telin uç kısmını yakalayıp sıkıştırıp, çekiyorsunuz. Yaptığımız ön muayenede hastanın bu yönteme uygun olduğunu belirledik.” dedi.  

Hasta cerrahi işlemden kurtulmuş oldu

Boyun bölgesinden girilerek yapılan işlem ile ilgili bilgi veren İlkay, “Boyun bölgesinden girmeyi daha uygun gördük ve bu bölgedeki toplardamara girdik. O damara girişimizi kolaylaştırsın diye de bir kateter yerleştirdik. Daha sonra kementi kalbin kulakçık bölgesine getirdik ve orada 0,035 inç kalınlığındaki teli o kement ile yakaladık ve sıkıştırıp geriye doğru çektik ve böylece hasta bir cerrahi bir işlemden kurtulmuş oldu.” ifadelerini kullandı.

Cerrahi yöntem ne zaman uygulanır?

Kılavuz telin damara yapışık olması durumunda cerrahi yöntemin de riskli olabileceğine dikkat çeken İlkay, “ Telin damara yapışık olması durumunda cerrahi yöntem uygulamak da çok riskli. Çünkü damarı yırtma ihtimaliniz olurdu o nedenle bu da pek uygun bir yöntem değildir. Yapışık damarda ameliyat uygulanması çok agresif bir yöntemdir. İnanıyorum ki  pek çok merkez bizim uyguladığımız bu yöntemi kullanırdı.” dedi.

Komplikasyon mu malpraktis mi?

İşlemin altı yıl önce yapıldığını ve hangi şartlar altında yapıldığını bilmediğini sözlerine ekleyen İlkay, “Ancak şunu söyleyebiliriz, bu tel muhtemelen kırıldı. Çünkü normalde daha uzun bir tel. Telin kırıldığının anlaşılabilmesi için de bu işlemi defalarca yapmış ve tecrübeli olmak gerekir. 
Bu telin 110-260 santimetreye kadar olan boyları var. Bizim hastadan çıkardığımız telin boyutu ise 45 santimetreydi. Bu da bize telin kırıldığını düşünürdü ve operasyonu yapan hekim de muhtemelen bunu fark etmedi. O nedenle ameliyat öncesi malzemenin ne olduğu iyi kontrol edilmeli. Bu da ameliyatı yapan doktor, hemşire ve teknisyenin de olduğu bir ekibin sorumluluğundadır. Bu durum komplikasyon olarak kabul edilemez.” dedi.

Snare nedir?

Kullanılan Snare yöntemi hakkında da bilgilendirmede bulunan İlkay,

“Bu yöntemi çok farklı aşamalarda kullanıyoruz. Örneğin ASD (Atril Septal Defekt) denen doğumsal kalp hastalığını tedavi ederken bir kapama cihazı takıyorsunuz ve  o kapama cihazı oradan  düşebiliyor. Dünyanın neresinde olursanız olsun bu problemi yaşayabilirsiniz. Bu sırada bahsettiğim kement ile yakalayıp düşen parçayı alıyorsunuz. Bizde temel bir felsefe vardır bir  işlemi yapıyorsanız o işlemin komplikasyonunu da tedavi edecek beceriye sahip olmanız lazım,  tecrübe budur.” şeklinde konuştu.

Snare’ın girişimsel işlem yapan kardiyoloji uzmanları tarafından kullanılması gereken bir yöntem olduğuna dikkat çeken İlkay, “Her müdahalede bunu kullanamazsınız ancak bu cihazı kullanmayı bilmeyen hekimlerin ASD veya Ventriküler Septal Defekt (VSD) kapatmaması gerekir. Çünkü hekim işlem sırasında düşme ihtimali olan cihazları oradan çıkarabilme yetisine sahip olmalı ya da en azından nasıl yapıldığını görmüş olmalı.” ifadelerini kullandı.

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ