'Kadınlar doktorluk yapmalı mı' tartışması

ABD’de bir kadın doktor, “Kadınlar çocukları olduktan sonra doktorluğun hakkını veremiyor, tıp bile okumasınlar” diye yazdı. Türk kadın doktorlar ise dünyada pek çok kadının tıp mesleğinde en üst kademelere geldiğini söyledi.

Amerikalı anestezi uzmanı Karen Sibert, New York Times için "Kadınlar doktor olmalı mı?” başlıklı bir makale kaleme aldı ve hem tüm kadın doktorları kızdırdı. Sibert, yorum yazısında, çocukları olan kadınların doktorluğa gerekli zamanı ayıramadığını öne sürdü. Sibert, makalede bu keze üç ana gerekçe sundu: “Kadınların aklı ister istemez evi ve çocuklarında kalıyor, bu da verimlerini azaltıyor. Kadın doktorlar daha çok izin yapıyorlar. Tıp fakültesi zor kazanılan bir okul ve büyük yatırımlar yapılıyor. Doktorluğun hakkını vermeyen kadınlar daha baştan bu eğitimi almasın."

Makalede gerekçe gösterilen nedenlere karşı çıkan Türk doktorlar ise doktorluğun kadınlar için ideal bir meslek olduğunu, bugün dünyada pek çok kadının tıp mesleğinde en üst kademelere geldiğini belirterek, Dünya Sağlık Örgütü’ne de bir kadın doktorun başkanlık ettiğini hatırlattılar.

Alanında önde gelen kadın doktorların görüşleri şöyle:

‘Kadının iletişimi iyidir’
- Prof. Dr. Nurdan Tözün (Acıbadem Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı):

“Benim de ‘Woman in medicine and woman in gastroenterelogy’ diye bir makalem var. Bana göre kadın her türlü ortama adapte olabilme ve her türlü şartla başedilme özelliklerine sahiptir. Eğer sahadan çekilmesi gerekiyorsa zaten çekilir. Kadının akademik kariyeri ve organizasyon yeteneği varsa doktorluk kadınlar için ideal meslektir, çünkü iletişimi, sabrı iyidir, empati kurar, yaptığını en iyi yapmaya çalışır. Holdingde çalışan bir yöneticiden ya da üzerinde çok önemli bir davası olan avukattan çok farklı değiller. Mesleğini yapamayacak olan tıbbiyenin 2., 3. sınıfında ayrılır.”

‘Kadın şovenistliği’
- Prof. Dr. Neşe Kavak (Dünya Bilim ve Sanat Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi, Dünya Perinatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Uluslararası Perinatoloji Akademesi Yönetim Kurulu Üyesi):

“Ben bunlara kadın şovenistliği diyorum. Birçok uluslarası kuruluşun tek kadın yönetim kurulu üyesi ve bir kadın doktor olarak şunu söyleyebilirim; doğum sancısı çekmeyen bir dokotrun hastasını anlaması mümkün değil. Bu nedenle kadın ya da anne olmanın çocukların bakımı, ev işleri gibi dezavantajları olabileceği gibi mesleğe kazandıracağı avantajları da var. Benim çocuklarım işimdeki hiçbir şeyi engellemedi.”

‘Cinsiyet ayrımı olmaz’
- Prof. Dr. Serap Erdine (Avrupa Hipertansiyon Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Türk Hipertansiyon Derneği Başkanı):

“İş hayatında kadın erkek ayrımına inanmıyorum. Her insanın, kadın olsun erkek olsun yetenekleri, zekâ düzeyi vardır. Doktorluk ciddi bir iştir ama annelik sürecinin hiçbir şekilde mesleğini aksattığına inanmıyorum, aksine mesleğini daha severek yapacağına inanıyorum. Doktorluk insan sevgisinin ön planda ve zorunlu olduğu bir meslektir. Analık içgüdüsü, doğum yapsın yapmasın her kadında mevcuttur. O nedenle tıp alanında başarılı olduğu aşikar kadınların.”

‘Yanlış branş seçmekle ilgili’
- Yard. Doç. Dr. Elif Ilgaz Aydınlar (Acıbadem Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı):

"Anne olup da doktorluğu bırakan ya da meaisini azaltan kadın çok azdır. Nasıl ki çocuğun başındayken hastaneyi düşünmezseniz hasta başındayken de çocuğunuzu düşünmezsiniz. O yüzden çok absürd bir yaklaşım bu. Kadın doktorlar kariyer yapmak istemezse o ayrı bir konu ama kişilik yapısına uygun branş seçilirse kadının başarılı olmaması için hiçbir neden yok. Kısacası kadının başarısı ya da başarısızlığı anne olmakla ilgili değil, bu tamamen yanlış branş seçmekle ilgili. Aynı erkeklerde olduğu gibi. Ben anne olduktan, iki çocuk doğurduktan sonra yardımcı doçent oldum ve daha fazla mesai yapmaya başladım. Benim başarısızlığım olsa olsa bilgi eksikliğime ya da mesleki yetersizliğime bağlı olabilir."

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ