Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu toplandı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş:

-"Şiddet Uygulayanlara Yönelik Psikososyal Destek Hizmetlerinin Modellenmesi projemizle şiddet uygulayanların psikolojik profillerini tespit edeceğiz. Genel olarak mağdurlar üzerinde çalışıyoruz ancak şiddet uygulayanlara yönelik çalışma şu ana kadar yapılmamıştı"

"Kadına yönelik şiddetle mücadelemizin İstanbul Sözleşmesi üzerinden dar bir çerçeveye hapsedilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemiz İstanbul Sözleşmesinden çok daha önce başlamıştır. Sözleşmeden çıkılması da bu mücadelemizin kesintiye uğraması anlamına gelmemektedir"

Komisyon Başkanı Mustafa Hulki Cevizoğlu: - "Kadına şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi çalışmaları hem psikolojik hem sosyal antropoloji hem siyaset bilimini ilgilendiren bir durum"

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin, "Şiddet Uygulayanlara Yönelik Psikososyal Destek Hizmetlerinin Modellenmesi projemizle şiddet uygulayanların psikolojik profillerini tespit edeceğiz. Genel olarak mağdurlar üzerinde çalışıyoruz ancak şiddet uygulayanlara yönelik çalışma şu ana kadar yapılmamıştı." dedi.

Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu, AK Parti İstanbul Milletvekili Hulki Cevizoğlu başkanlığında toplandı.

Göktaş, buradaki konuşmasında, insan hakkını ve onurunu ihlal eden kadına karşı şiddetin toplumların yapısını derinden sarsan küresel bir sorun olduğunu söyledi.

Bu sorunun tek bir kurumun ve kesimin çabalarıyla tek taraflı çözülemeyecek kadar derin ve karmaşık olduğunu belirten Göktaş, "Ancak ve ancak toplumsal dayanışma ve ortak sorumluluk anlayışıyla hareket ettiğimizde bu sorunu çözebiliriz. Bu noktada, hepimiz taşın altına elimizi koyarak güçlerimizi birleştirmeli ve kadına yönelik şiddetin hiçbir şekilde yer almadığı bir toplum inşa etmek için adımlar atmalıyız." diye konuştu.

Meclisin Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye İlişkin Araştırma Komisyonunu kurarak, bu hassas ve hayati konuda bir irade ortaya koymasının son derece kıymetli olduğunu vurgulayan Göktaş, komisyonun hazırlayacağı raporun, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi daha etkin kılacağına ve politikalara yol haritası teşkil edeceğine inandığını ifade etti.

Kadına yönelik şiddetin çeşitli boyutlarıyla küresel düzeyde çözüm bekleyen acil ve önemli bir sorun olduğunu, dünyadaki savaşlar, terör, düzensiz göç, salgın ve afetlerin sonuçlarından en çok kadınlar ve çocukların zarar gördüğünü dile getiren Göktaş, "Filistin başta olmak üzere savaş mağduru kadınların ve çocukların yaşam haklarını savunmak için mücadelemizi sürdüreceğimizi özellikle vurgulamak istiyorum." dedi.

Bakan Göktaş, Türkiye'de "Güçlü Kadın, Güçlü Türkiye" diyerek çıktıkları yolda, kadın alanındaki tüm çalışmaları kadına yönelik şiddetle mücadele ve kadının güçlendirilmesi çalışmaları olarak 2 ana eksende yürüttüklerini söyledi.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede "sıfır tolerans" dediklerini vurgulayan Göktaş, şöyle konuştu:

"Bu anlamda kadına yönelik şiddeti, ülkemizin geleceğini ilgilendiren, topyekün mücadele etmemiz gereken hayati bir mesele olarak görüyoruz. Kadının temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden, toplum huzurunu bozan şiddet karşısında sessiz kalmadık ve asla da kalmayacağız. Kadına yönelik fiziksel, psikolojik, ekonomik ve siber şiddetle mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz ve bu mücadelede asla taviz vermeyeceğiz. Tek bir vaka bile bizim için fazla bir vakadır. Hayattan koparılmış tek bir kadının, tek bir çocuğumuzun acısını görmezden gelmemiz söz konusu dahi olamaz. Bu kadınlar hepimizin kardeşi, bu çocuklar hepimizin evladı. 81 ilde avukatlarımızla kadın, çocuk ve aile üyelerine yönelik her türlü şiddet, tehdit, istismar, ısrarlı takip vakalarını ve tüm iddiaları büyük bir titizlikle takip ediyoruz. Tüm davalarda Bakanlık olarak biz varız. Her aşamada mağdurların yanındayız. Bu kararlılığımızı hep birlikte daha güçlü bir mücadeleye dönüştürmek için her türlü işbirliğine açık olduğumuzu bir kez daha vurgulamak istiyorum."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, son 23 yılda kadınların hak, fırsat ve imkanlardan adil bir şekilde yararlanmalarını sağladıklarına işaret eden Göktaş, 2020'den sonra kadına yönelik şiddet uygulayanlara cezaları ağırlaştıran, kapsamını genişleten düzenlemeler yaptıklarını, 25 Kasım'da yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulunu, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları ve ilgili tarafların geniş katılımıyla, daha etkin ve verimli bir yapıya dönüştürdüklerini ifade etti.

Göktaş, yakın zamanda yeni bir projeyi daha hayata geçireceklerini belirterek, "Şiddet Uygulayanlara Yönelik Psiko-Sosyal Destek Hizmetlerinin Modellenmesi' projemiz ile şiddet uygulayanların psikolojik profillerini tespit edeceğiz. Genel olarak mağdurlar üzerinde çalışıyoruz ancak şiddet uygulayanlara yönelik çalışma şu ana kadar yapılmamıştı. Yine TÜBİTAK ile işbirliğinde Türkiye'de ilk defa gerçekleştireceğimiz bu projeyle faillere yönelik programlar geliştireceğiz. Böylece şiddet uygulayanlara yönelik etkin psikososyal müdahalelerle şiddet döngüsünün kırılmasını hedefliyoruz." diye konuştu.

- ALO 183 Şiddetle Mücadele Hattı

"ALO 183 Şiddetle Mücadele Hattı" ile herhangi bir şiddet riskiyle karşılaşan kadınların 7 gün 24 saat yanında olduklarını vurgulayan Göktaş, "Bu hizmetimizi daha etkin hale getirecek önemli bir yeniliği hayata geçiriyoruz. 112 Acil Çağrı Merkezine ülkemizin en ücra köşesinden dahi ulaşılabiliyor. Biz de ALO 183 hattımızı, İçişleri Bakanlığımızla işbirliğinde 112 Acil Çağrı Merkezine entegre ediyoruz. Vatandaşlarımızın 112'ye bir şiddet vakası ile başvurmaları halinde Bakanlığımız da ivedilikle haberdar olabilecek." bilgisini verdi.

Göktaş, bu yıl devrim niteliğinde iki yeni ve önemli mekanizmayı daha hayata geçirdiklerini belirterek, şöyle konuştu:

"Bunların ilki Sosyal Risk Haritası'dır. Bu uygulamayla 81 ilimiz ve 922 ilçemizde, kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı ve bağımlılık gibi tehditleri önceden belirlemek için hane bazlı bir erken müdahale sistemi oluşturuyoruz. Adalet, İçişleri, Milli Eğitim, Sağlık, Gençlik ve Spor ve diğer bakanlıklarımızın verileriyle entegrasyon sağlayarak riskli durumları tespit edebileceğiz. Örneğin, Sağlık Bakanlığı verilerinden hareketle psikiyatri tedavisi görmekte olan kişilerin eş ve çocuklarına ilişkin ayrı bir çalışma yapılarak, varsa tehlikeli durumların önüne geçmeyi hedefliyoruz. Çünkü son aylarda gördüğümüz bazı şiddet vakalarında ailelerin aslında hiçbir şekilde şiddete yönelik bir müracaatta bulunmadıklarını görüyoruz. Faillerin psikiyatri veya farklı tedaviler gördüğünü biliyoruz. Burada bu eksiği fark ettik. 'Biz nasıl bu riskleri tespit edebiliriz? ŞÖNİM'lerimize veya emniyete herhangi bir şikayette bulunmayan vakaları ancak tedavi gören erkek tarafından şiddete kurban giden bir kadını nasıl daha iyi koruyabiliriz?' kısmında bu mekanizmamızın etkili olacağını düşünüyoruz."

Göktaş, İçişleri Bakanlığından aldıkları verilerle suça bulaşmış kişilere yönelik profil çalışmaları yaparak olası riskleri önlemeyi amaçladıklarına işaret ederek, "Hatta mahalle muhtarları, okul öğretmenleri de dahil olmak üzere tüm kamu ve sivil toplum kuruluşlarıyla koordinasyon halinde bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Çalışmamız tamamlandığında, henüz gerçekleşmeden şiddet vakalarına müdahale edebilme kapasitemiz gelişecek. Çalışmamızın pilot uygulamasını başlattık. En yakın zamanda Türkiye genelinde yaygınlaştıracağız." diye konuştu.

Pilot illerde başlattıkları ikinci yenilikçi uygulamanın Aile Rehberi Sistemi olduğunu dile getiren Göktaş, talep eden her hanenin bir "aile rehberi"ne sahip olmasını sağlayarak, vatandaşlara sosyal hizmetleri hızlı, güvenilir ve kolay bir şekilde ulaştırmayı amaçladıklarını ifade etti.

Kadına yönelik şiddetle mücadelelerinin bir insan hakları mücadelesi olduğunu belirten Göktaş, "Kadına yönelik şiddetle mücadelemizin İstanbul Sözleşmesi üzerinden dar bir çerçeveye hapsedilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemiz İstanbul Sözleşmesinden çok daha önce başlamıştır. Sözleşmeden çıkılması da bu mücadelemizin kesintiye uğraması anlamına gelmemektedir." ifadelerini kullandı.

İstanbul Sözleşmesini imzalayan 45 ülkeden 26'sının sözleşmeye çekince koyduğunu aktaran Göktaş, şöyle devam etti:

"Avrupa Birliğine üye ülkelerden İstanbul Sözleşmesini imzalamış bazı ülkeler kendi iç hukuklarında herhangi bir düzenleme yapmamıştır. Bu ülkelerde şiddetle etkin bir şekilde mücadele yürütülmediğini iddia edebilir miyiz? Diğer yandan bazı ülkeler ise bu konuda kısmi düzenlemelere geçmiştir. Yıllarca siyaset yapmış biri olarak, diğer ülkelerdeki uygulamaları da yakından takip ediyorum. Avrupa'da çok az sayıda ülkede kadına yönelik şiddet konusunda bir yasal düzenleme mevcut. Örneğin Belçika'da, bu konuda 2023 yılında bir kanuni düzenleme yapıldı. Bu düzenlemede, İstanbul Sözleşmesi'nde yer alan kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin veri toplanması hususu daha yeni hüküm altına girdi. Bugün halen, veri toplanması konusunda çok geride kalındığı ve kolluk kuvvetlerinin bu konudaki kapasitesinin henüz istenen seviyede olmadığı tartışılıyor. Veriler toplanılmıyor yurt dışında."

- "Amasız, fakatsız sonuna kadar mücadele..."

Avrupa'da birçok ülkedeki kadın konukevlerinin çoğunun ilk kabul birimi işlevi gördüğünü, kalıcı bir barınma hizmeti sağlayanların kapasitelerinin yetersiz ve hizmet standartlarının çok düşük seviyede olduğunu dile getiren Göktaş, "Bizim kadın konukevlerimizde ise yüzde 70 doluluk oranı ile yüksek standartlarda kadınlara ve beraberindeki çocuklara hizmet veriyoruz." dedi.

Türkiye olarak, sözleşmeden çekilmiş olunmasına rağmen hem Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hem de diğer yasal değişikliklerle gerekli tüm adımları attıklarının altını çizen Göktaş, Türkiye'nin bu konuda örnek bir ülke olduğunu ifade etti.

Şiddet vakalarını sıfırlayana kadar yapacak çok işlerinin olduğunu aktaran Göktaş, şunları kaydetti:

"Biliyoruz ki bu meselede daha fazlasını yapmak, her birimiz için de ayrı bir sorumluluktur. Dayanışma ve ortak irade ile başarıya ulaşacağımıza inanıyorum. El birliğiyle kadınların şiddetle anılmadığı daha müreffeh toplum inşa edeceğiz. Kadınların şiddetle, ayrımcılıkla değil eşit hak ve fırsatlar ile başarılarıyla anıldığı bir toplum anlayışıyla dayanışma içinde çalışacağız. 2006 yılından bu yana kadına şiddetle, aktif bir şekilde mücadele eden bir kardeşiniz olarak bu konuda yasal düzenlemeler üzerinde çalışan bir milletvekili, yüzlerce şiddet mağduru kadının hayatına bizzat dokunan, kadın cinayetine bizzat şahitlik eden bir kadın olarak bu konudaki mücadelemi sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğimi de ifade etmek istiyorum. Amasız, fakatsız sonuna kadar mücadele edeceğiz."

Toplantıda, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin yaptığı çalışmaların yer aldığı sunumlar gösterildi.

Komisyon Başkanı Hulki Cevizoğlu, toplantının açılışında, kadına şiddetin evrensel, küresel bir olay olduğunu, coğrafi sınır tanımadığını, gelişmişlik düzeyine bakmadığını söyledi.

Bunun kaynağının gerek çocukluk gerekse yetişkinlik döneminde kişinin aile içindeki şiddet davranışlarını kopyalayarak devam ettirmesi olduğunu dile getiren Cevizoğlu, "Bu konuda farkındalık oluşturulması ve zihniyet dönüşümünün sağlanması, şiddetin önlenmesi için çok önemli bir faktör. Kadına şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi çalışmaları hem psikolojik hem sosyal antropoloji hem siyaset bilimini ilgilendiren bir durumdur." diye konuştu.

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ
DUYURU-4