MİDE kanseri, sık görülen ve ilerleyene kadar fazla belirti vermeyen bir kanser türü. Bu kanser türünün cerrahisinde en sık uygulanan yöntem ise “D1 diseksiyon” adı verilen operasyon. Bu uygulamada midenin bir bölümü, etrafındaki (birinci istasyondaki) lenf bezleriyle birlikte alınıyor. Midenin kanserli alanıyla birlikte hem mide etrafındaki, hem de uzak bölgedeki lenf bezlerini içine alan radikal ameliyata ise “Gastrektomi ve D2 lenf bezi diseksiyonu” adı veriliyor.
AZ SAYIDA UZMAN UYGULUYOR
Az sayıda uzman tarafından gerçekleştirilen bu yöntemde “ikinci istasyon” olarak adlandırılan damarların etrafındaki lenf bezleri de çıkarılıyor. Bu bölgedeki lenf bezlerini çıkarmanın hem zor, hem zahmetli, hem de tecrübe gerektiren bir uygulama olduğunu söyleyen Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Klinik Şefi Prof. Dr. Mehmet Mihmanlı, bu nedenle pek çok operasyonda ilk yöntemin uygulandığını ve birinci istasyonda kalındığı için fazla ilerlenemediğini belirtiyor. “Bu durum, uygulamanın yapıldığı hastalarda ikinci istasyonda kanser riski bulunması halinde yapılan ameliyatın yetersizliğini gösterir” diyen Mihmanlı, bu atlandığı zaman kanserin nüksetme ve hastanın ölüm riskinin ciddi oranda arttığını söylüyor.
TEŞHİSTE GEÇ KALINIYOR
Yöntemi bugüne kadar yaklaşık 120 hasta üzerinde uyguladığını belirten Prof. Dr. Mihmanlı’ya göre Türkiye’de mide kanserlerinin teşhisinde genellikle geç kalınıyor. Ülkemizde mide kanseri hastalarının yüzde 30’u doktora geç başvurduğu için yapılacak bir şey kalmaması bundan kaynaklanıyor. Hastalığın yüzde 3-5’lik kısmı ise tesadüfen çok erken dönemde yakalanıyor. Geriye kalan yüzde 65-70’lik grupta hastalık ileri evrede bile olsa, iyi bir cerrahi müdahale, yaşam süresinde belirgin oranda uzama anlamına geliyor.