Herkes bir gün hastalık hastasıysa her gün ölür

Halk arasında hastalık hastası denilen hipokondriyatis, hayatı cehenneme çevirecek kadar büyük bir sorun. Hasta olduğuna inanan kişiyi tıbbi veriler bile yatıştıramıyor.

Halk arasında hastalık hastası denilen hipokondriyatis, hayatı cehenneme çevirecek kadar büyük bir sorun. Hasta olduğuna inanan kişiyi tıbbi veriler bile yatıştıramıyor.

“Hocam bende büyük bir hastalık var. Her türlü tetkiki yaptırdım, bir şey çıkmadı, ama bence doktorlar atladılar. Bende ya kanser var ya da AIDS gibi öldürücü bir hastalık var”. Allah kimseye hastalık vermesin. Ancak bazı kişiler hasta olmadıkları halde her an hastalanacak olma veya hastalandım kaygısı yaşar. İşte biz buna tıp dilinde ‘Hipokondriyazis’, halk dilinde ‘Hastalık Hastalığı’ diyoruz. Hastalık hastalığının en temel özelliği, herhangi bir hastalığa yakalanıldığına inanılıp aşırı kaygı yaşama ve hastalık kapmaktan aşırı derecede korkmadır. Bu korkular, hekimler tarafından tıbbi anlamda kişide hiçbir şey bulunmasa bile yatışmaz. Hastalık hastalığı olan bazı kişiler bu düşüncenin mantıksız olduğunu bilirler ama kendilerine söz geçiremezler.

Tıbbi sonuçlar bile tatmin etmiyor

Ancak ilerlemiş vakalarda buna kesinlikle inanırlar. Doktor doktor dolaşırlar ve hiçbirisinin söylediklerinden tatmin olmazlar. Defalarca tetkik yaptırırlar, hayatı hem kendilerine hem de yakınlarına zindan ederler. Hasta oldukları konusunda aileyi ikna davranışını sıkça görürürüz. Hatta bazen aileler bile bu hezeyana kapılıp hasta oldğunu düşünmeye başlarlar. Günboyu kişinin zihnini işgal eden hastalık düşünceleri onun hayatını ileri derecede etkiler, dışarı çıkmama ve çalışamama durumuna getirebilir. Hastalık hastalığına sahip kişilerin normal kişilerden daha çok fiziksel hislere duyarlı olduklarını görürüz. Yorgunluk, baş ağrısı, çarpıntı, titreme, mide bulantısı, halksizlik, baş dönmesi, kas ağrısı, hafif bir öksürük, küçük bir yara hastalık endişesini tetikler. Mesela çarpıntı yaşasa “acaba kalbimde bir şey mi var, ben öleceğim herhalde”, uzun süre ayakta durmaktan başı dönse “felç mi geçiriyorum” gibi uç hastalık düşüncelerine düşer. Çocukluktan beri ailede hastalık konusunda kaygılı kişilerle büyüyen, sevdiklerinin birinde kronik bir hastalık geçirmesine şahit olan, çok yakın bir aile ferdinin ağır bir hastalığı esnasında yaşanan tedavi süreçlerini hastanede veya evde yaşadıktan sonra onu kaybeden kişilerde bu hastalık ortaya çıkabiliyor. Bu travmayı hatırlatan hastane, doktor, hemşire, laboratuvar, bir sağlık programı, bir televizyon dizisi, bir haber ve bir hastalık sohbeti tetikleyebiliyor. Bu kişiler genellikle hastalık konulu herşeyden kaçmaya çalışırlar.

Sorunu genellikle bir travma tetikliyor

Hastalık hastalığının tedavisinde psikoterapi ve ilaç tedavisi beraber uygulanır. Aynı zamanda bu kişilere psiko-eğitim de verilmelidir. Bu şekilde hastalıklar ve kişinin bedeni ile ilgili durumları hakkında doğru bilgiler edinmesi sağlanır. Ancak, sadece psiko-eğitim vermek kişinin hastalıkla ilgili korkularını yok etmez. Çünkü, hastalık hastalığının temelinde travmalar yatar. Travmatik olaylara maruz kalmış kişinin beyni bu olayların yarattığı olumsuz duyguları işleyemediğinde (küçük yaşta olmak, olayın şiddetli olması,olumsuzlukların art arda gelmesi gibi nedenlerden dolayı) beyinde limbik sistem denilen bölgede kaygı birikmesine dolayısıyla kaygı bozukluklarına yol açar. Psikoterapide amaç kaygı birikmesi neticesinde oluşan kaygı fazlalığını azaltmaktır. Bu da ancak travmatik mevzular üzerinde travma çalışması yapmak ile mümkün olur. EMDR yöntemi bu konuda çok büyük sonuçlar aldığımız güvenilir ve etkin bir yöntemdir.

SAĞLIK TAKINTISI OLANLAR DİKKAT

‘Durum vahim’ diyecek doktor bulamıyorlar

Bir virüse maruz kalmak ya da hastalığa yakalanmadan aşırı derecede korkma.

Çok küçük fiziksel bir belirtinin dahi ciddi bir hastalığı olduğuna inanmak.

Sürekli hastane ve doktorları ziyaret etmek.

Doktor değiştirmek, doktor beğenmemek.

Sosyal ilişkilerde zorluk.

Takıntılı bir şekilde sağlıkla ilgili araştırma yapma, medikal yayınları takibe almak.

Duygusal stres.

Sürekli vücudu ve kalp atımını takip etmek.

Bir hastalığı gördükten ve okuduktan sonra aynı hastalığın kendinde de olduğunu düşünmek, hatta bu fikre inanmak.

Kendini hastalanmasına neden olacağından şüphelendiği yerlerden uzak tutmak (hastanede, toplu taşıma araçlarında olmak gibi)

‘Bu hastalığa yakalanmanın risk faktörleri nelerdir’ şeklinde araştırma yapmak.

Çocukluk döneminde önemli bir hastalığa yakalanmış olmak.

Aile bireylerinde ciddi bir hastalığın olması.

Sevilen bir kişinin ölümü.

Kaygı bozukluğuna sahip olmak.

İyi bir sağlığa sahip olmayı hiçbir fiziksel hissin olmaması olarak görmek.

Uzak akrabalar, aile bireyleri ya da yakın çevreden birinin hastalık hastası olması.

Bir hastalığa karşı aşırı duyarlı olmak.

Tedavi görüyor olmak.

stargazete.com

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ