İSTAHED Hukuk Genel Sekreteri Dr. Mustafa Tamur, hekime şiddetin terör boyutuna ulaştığına dikkat çekti ve her geçen gün daha da artan sağlıkta şiddetin artık sadece sağlık çalışanlarını değil halk sağlığını da etkilediğini söyledi.
Mutsuz ve endişeli sağlık çalışanlarının, kaliteli bir sağlık hizmeti sunmasının mümkün olmadığını söyleyen Dr. Tamur, “Bu nedenle sağlıkta şiddet konusunda ciddi önlemler alınmaması, hepimizin sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bunların başında da etkin ve caydırıcı ceza ilk sıradadır. Cezanın asıl amacı caydırıcılıktır. Ülkemizde sağlıkta şiddettin geldiği yere baktığımızda, mevcut yasalarla verilen cezaların caydırıcı olmadığı sonucunu çıkartabiliriz. Ancak yine de mevcut kanunlar içinde de sağlık kurumlarında zorbalık, sağlık çalışanlarına darp ya da tehdit ve hakaret açıkça suç olarak tanımlanmıştır. Hekimin özgür ve bağımsız çalışmasına engel olmak suçtur ve bu suçu işlerseniz hapis cezası ile karşılaşabilirsiniz.” dedi.
“BU AY SONUÇLANAN BİR DAVADA SANIK 15 AY ERTELEMESİZ HAPİS CEZASINA MAHKUM OLDU”
İstanbul'da askerlik muayenesi için aile hekimine başvuran hastasının keyfi isteklerini yerine getirmeyen üyemiz hastası tarafından tehdit edilmiş, hakarete maruz kalmıştı.” diye konuşan Tamur, “Bu tehdit ve hakaret sonrası verilen beyaz kod ve açılan dava derneğimizce bizzat takip edildi. Derneğimiz tarafından takip edilen davasında, mahkeme sanığa 15 ay ertelemesiz hapis cezası verdi. İSTAHED olarak sağlık çalışanlarına karşı uygulan şiddet karşısında üyelerimizin yanında olmaya, suçluların en ağır biçimde cezalandırılmasını sağlamak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Kimsenin sağlık kurumlarında zorbalık yapmaya hakkı yoktur. Kendi kişisel taleplerini hekimlere şiddet yolu ile yaptırmaya çalışan, sağlık kurumlarının işleyişini sekteye uğratan, diğer hastaların alması gereken sağlık hizmetini engelleyenlerin, bir anlık öfkeme yenildim deme hakkı yoktur. Sağlık çalışanlarından talebimiz, size göreviniz sırasında ve görevinizle ilgili yapılan her türlü sözlü veya fiziki şiddette beyaz kod başlatmanızdır. Bu konuda en ufak bir tereddüt göstermemeli, sağlık teröristlerinin yaptıklarının yanlarına kalmayacağını öğrenmeleri gerekmektedir. Aksi halde bu zorbalığı alışkanlık haline getiren kişiler taleplerini zorbalıkla yerine getirebilecekleri konusunda sahte bir inanca ve alışkanlığa sahip olacaklardır” diye belirtti.
“TÜRK CEZA KANUNU'NA SAĞLIKTA ŞİDDET YASASI BAŞLIĞI AÇILMALIDIR”
Türk Yargısının da sağlıkta şiddet uygulayan kişilere karşı tutumlarında aldıkları her kararın halk sağlığını da etkilediğini dikkate almalarını talep ettiklerini belirten Tamur, şöyle devam etti:
“Sağlık hizmetleri temel kanununa 2014 ve 2018 yıllarında eklenen iki maddenin de bu amaca yeterli katkıyı vermediği de ortadadır. 2014 yılında eklenen madde ile; ‘Ek Madde 12 – (Ek: 2/1/2014-6514/47 md.) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır. Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır.’ denmişse de pratikte yargının bu maddeyi hayata geçirmediğini, sağlık çalışanını darp edip hakaret ve tehditlerine devam eden zanlıların, mağdurun yaralamadan dolayı hayati tehlikesi olmadıkça genellikle tutuksuz yargılandığını söyleyebiliriz. Yine 2018 yılında da; ‘(Ek fıkra:15/11/2018-7151/21 md.) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanır ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilir. Cumhuriyet savcısı adli işlemleri tekemmül ettirir. Bu suçların soruşturmasında, kolluk tarafından müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin ifadeleri işyerlerinde alınır. Bu fıkra hükmü, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlar hakkında da uygulanır.’ maddesi sağlık hizmetleri temel kanununa eklenmiş, pratikte zanlıların karakol ifadelerini şiddete uğrayan sağlık çalışanları ile aynı mekanda, karakolda vermelerinin yol açtığı psikolojik sorun ile zanlının karakol ifadesi sonrası salıverilmesinin önüne geçilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Ne var ki bu maddenin de şiddeti azaltmadığı, kolluk güçlerince işletilmediği, sağlık çalışanlarının hala karakollara davet edildiği, zanlıların da sadece prosedür amaçlı savcılıklara sevkinin yapıldığı da başka bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.”
“ŞİDDETE KARŞI TOLERANSIMIZ YOKTUR, OLAMAZ!”
“Sağlıkta şiddet konusunda gerçekten işe yarayacak bir adım atılmalı, sağlık çalışanlarına karşı işlenen suçlar Türk Ceza Kanunu'nda ayrı bir başlık altında değerlendirilmeli” diye konuşan Tamur sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tutuklu yargılamanın yolu açılıp, cezası arttırılmalı, sağlık çalışanına uygulanan şiddet, hakaret ve tehdit “halkın sağlık hizmetini almasının engellenmesi” olarak da değerlendirilmeli, iki yıldan aşağı ceza verilememeli, zanlıların olay sonrası belli bir süre gözetim altında tutulması sağlanmalı, suçu sabit olanlarda hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da erteleme işletilmemeli, cezalar paraya çevrilmemelidir. Bu tür suçları işleyenlerin acil haller dışında sağlık hizmetini yüksek güvenlikli kliniklerde ya da kolluk kuvveti eşliğinde alması da tartışılmalıdır. Sağlık kuruluşlarından hizmet alan vatandaşın bu hizmetten en üst seviyede faydalanabilmesi, o kuruluşlarda sükunetin hakim olması ve çalışanların kendini güvende hissetmesi ile olacaktır. Bunun sağlanması için de kurum dahilinde huzuru bozan, kurum kurallarına zorbalıkla karşı çıkmaya kalkan, kurumun iş akışı ile ilgili memnuniyetsizliğini yasal yollarla şikayet etmek yerine kendi gücü ve gürültüsü ile çözmeye çalışanlara karşı da kabahatler kanununda yapılacak değişikliklerle de anında cezalandırma uygulanmasının yolu açılmalıdır. Tüm bu değişikliklerin yapılıp hayata geçirilmesine kadar geçen süre içinde de mahkemelerin mevcut kanunları esnetmeden uygulayarak en üst seviyeden cezalarla aslında halkımızın sağlığını korumaya başlaması önemlidir. Şiddete karşı toleransımız yoktur, olamaz.”