Sağlıkta dönüşüm programı kapsamında kamu-özel ortaklığı ile 14 ilde yapılması planlanan Entegre Sağlık Tesisleri yani Başbakan’ın kullandığı dille “Şehir Hastaneleri” geçen hafta yapılan imza töreniyle hayata geçirilmeye başlandı. Peki, Şehir Hastaneleri halk için ne ifade ediyor? Sağlık meslek örgütleri neden bu projeye karşı çıkıyor? Bu hastaneler kimin yararına olacak? Bu sorulara Türk Tabipler Birliği Genel Sekreteri Bayazıt İlhan açıklık getirdi. İlhan, Başbakan’ın 5 yıldızlı otel konforunda olacağını iddia ettiği Şehir Hastaneleriyle sağlıkta “pamuk eller cebe” mantığının daha da artacağını söyledi.
DEVLET SAĞLIĞI KİRALIYOR
Şehir Hastanelerinin ne olduğunu hâlâ tam olarak anlamış değiliz. Nedir bu Şehir Hastaneleri?
Bu projenin adı Entegre Sağlık Kampüsleriydi. Fakat kamuoyuna şirin görünsün diye Şehir Hastaneleri olarak adlandırılmaya başlandı. Daha önce de dile getirdik ama hatırlatmakta fayda var. Kamu-özel ortaklığı denilen bir finansman modeli ile devletin verdiği arsalar üzerine özel sektör binalar inşa ediyor. Bu şirketlere 30-49 yıla kadar sözleşmesine göre devlet yıllık kiralar ödüyor. Bunun yanında tesislerin bulunduğu alanda pek çok ticari işletmeler açılıyor otel, lokanta gibi ve devlet bunları şirketlere kâr alanı olarak sunuyor. Son çıkarılan yasayla Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere sunulan pek çok hizmeti para karşılığı özel sektöre devrediyor. Radyoloji, MR, ultrason, laboratuvar tetkikleri gibi işler için de devlet bu şirketlere para ödeyerek hizmet satın almaya gidiyor.
YATAK SAYISI AZALTILIYOR
Şehir Hastaneleri için “Devlet kontrolünde özel hastane” denilebilir mi?
Tabii ki, bu bir çeşit özelleştirme modeli. Kafa karıştırmak için, içinde kamu geçen bir sistem. Devlet burada bir arsa verip sonra da kendini kiracı durumuna düşürüyor. Bununla da bitmiyor, bu hastanelerde oluşturulan yatak kapasitesi kadar mevcut hastanelerden yatak kapasitesi azaltılıyor ya da şehrin merkezindeki hastaneler kapatılıyor. Sağlık Bakanlığı bunu daha önce pek fazla dillendirmiyordu ama bu projeyle yatak kapasitesi artırılmıyor bir nevi yatak yenileme projesi olarak karşımıza çıkıyor. Ankara için örnek verilirse Numune Hastanesi, Yüksek İhtisas Hastanesi, Fizik Tedavi Hastanesi, Dışkapı Hastanesi gibi yıllardır şehir dışından gelenlere dahi hizmet veren köklü hastaneler kapatılıyor otopark, AVM, otel olarak kullanılmak üzere şirketlere veriliyor. Halk görece şehir dışındaki Entegre Sağlık Tesislerine yönlendiriliyor.
HİZMET KALİTESİ ARTMAZ
Halk mevcut sağlık hizmetinden daha iyi bir hizmet mi alacak?
Hizmetin daha iyi olacağına dair bir beklentinin karşılığı yok bu süreçte. İhale şartnamelerine de konuluyor bu, Etlik’te yapılacak tesis için Dışkapı Hastanesi, Sami Ulus Çocuk Hastanesi, Mikail Tahir Budak Kadın Doğum Hastanesi, Ulucanlar Göz Hastanesi, Onkoloji Hastanesi, Rüzgarlı Devlet Hastanesi gibi Ankara’nın öteden beri kökleşmiş hastaneleri kapanacak. Yoksul yurttaşlar buralardan sağlık hizmeti alacaklardı, artık gidemeyecekler. Bunlar eğitim hastanesiydi yani gelişmiş hastanelerdi. Yoksul vatandaşlar bu hizmetten yararlanamayacak. Burada sağlık hizmetinde bir iyileşme olduğunu söylemek mümkün değil, yoksul vatandaşlar için hiç mümkün değil. Ne yazık ki bu şehir hastaneleri maliyetleri yüzünden torunlarımızı bile borçlu hale getirecek.
BÜYÜK VURGUN!
Peki finansman konusu… Bu hastanelerin maliyetleri ne olacak?
TTB araştırdı bu konuyu. Kamu-özel ortaklığı modeli yeni bir model değil. Dünyada yaklaşık 20 yıldır başta İngiltere, Kanada, İspanya, Avustralya gibi ülkelerde denendi. Ancak bu ülkelerde pek çok dezavantajı da ortaya çıkmış vaziyette. Kamu maliyesine zarar verdiği net bir şekilde ortaya çıkmış durumda. İhale yoluyla yapılan hastanelerden çok daha maliyetli. İngiltere’de yapılmış hastanelerin pek çoğunun iflas ettiğini, sağlık çalışanlarını işten çıkardığını biliyoruz. Türkiye’de de ihale yöntemiyle yapılan hastaneler ile şehir hastanelerini karşılaştırdığımız zaman 8-10 katına kadar yüksek maliyetlerle karşılaşıyoruz. Burada ciddi bir vurgun söz konusu. Aynı yatırımı çok daha ucuza gerçekleştirebileceğiniz halde kamu-özel ortaklığı modelini tercih ederek uluslararası finans şirketlerine kamunun kaynaklarını ölçüsüzce aktarıyorsunuz. İngiltere’de bununla ilgili parlamento raporları var, “bu işten kim karlı çıktı” diye araştırmışlar. Bu finansman ve ihale şirketlerinin kârlı çıktığını belirlemişler. Sağlık çalışanları işlerinden oluyorlar, yurttaşlar da sağlık hizmetine erişemez oluyorlar. Devlet Bilkent’teki Entegre Sağlık Tesisine kira bedeli olarak yıllık 240 milyon TL, sağlık hizmeti için ise 260 milyon TL ödeme yapacak. Sadece bir tesis için yıllık 500 milyon TL devletin kasasından boşuna para çıkmış olacak. En az 30 yıl boyunca 15 hastaneye bu ödemeler yapılacak. Sadece 1 yıllık maliyetle bile mevcut hastanelerin çok daha iyi duruma getirilmesi mümkün.
SAĞLIK HİZMETİ HALKTAN UZAKLAŞIYOR
Halk için hastanenin yakınlığı genelde önemlidir. Şehir merkezine uzak bölgelerde yapılan bu tesislere halkın ulaşımı daha zor olmayacak mı?
Sağlıkta erişimi zorlaştıran bir yanı var bu projenin. Çünkü bütün şehirlerde kentin dışında alanlar tercih ediyorlar. Ulaşım sorunu olacağı çok açık. Şehir plancıları öteden beri projeye bu yönden itirazlarını dile getiriyorlar. Şehir ana planı yapılırken bu kampüslere göre organize edilmemiş. Bu yüzden ciddi problemler ortaya çıkacak. Ulaşımdan tutun kanalizasyon, su, elektrik gibi pek çok altyapı sorunu ortaya çıkacak gibi görülüyor. Temel atma töreni yapılan Bilkent için o bölgedeki trafik, 3600 yataklı hastanede çalışanlar, hekimler, hastalar hasta yakınları nedeniyle büyük sorunlara neden olacak. Mevcut yolların bunu kaldırması mümkün değil. ODTÜ ormanlarının katledilmesiyle oradan geçecek olan yol çok büyük bir ihtimalle hastanenin ulaşımını sağlaması için inşa ediliyor. Bunlar baştan planlanmadığı için kentin altyapısını altüst eden, tarihi yapısını bozan projeler olarak karşımıza çıkıyor.
5 YILDIZIN PARASINI KİM ÖDEYECEK?
Başbakan, bu tesislerde halkın 5 yıldızlı otel konforunda hizmet alacağını söylüyor. Bu hizmet söylenildiği gibi parasız mı olacak?
Yoksul vatandaşlarımız bilirler ki böyle durumlarda karşılarına birçok engel çıkar, özel hastanelerde olduğu gibi. SGK sadece asgari giderleri ödüyor. Bir pansiyonla 5 yıldızlı oteli kıyaslarsak SGK pansiyon ücretini ödüyor. Geri kalanı yine halkın cebinden çıkıyor. Devlet ve üniversite hastanelerinde bile tek yataklı ya da iki yataklı odalarda kalırsanız ciddi farklar ödüyorsunuz.
5 yıldızlı otel konforu demek vatandaşın cebinden ciddi paraların çıkması anlamına geliyor. Bütün hastane bir ya da iki yataklı odalardan oluşacak. SGK’nin uygulamaları ortada. Her geçen gün sağlık daha paralı hale geliyor. Bu hastanelerin projeleri çok pahalıya mal olduğu için çok net olarak ifade edebiliriz ki maliyet vatandaşın sırtına binecek. Hem hizmet alanların hem de çalışanların cebini yakacak.
Gökhan Uysal/ evrensel.net