Hareketli yaşamı abartmayın!

Hafta içinde egzersiz yapmayan 40 yaşlarında birinin hafta sonu sıkı bir tenis maçı yapması veya ormana gidip, “Altı kilometreyi şu kadar dakikada koştum” diye böbürlenmesi öldürücü sonuçlar doğurabilir...

Yakın bir arkadaşım var. Kendisi işadamı. Hafta içi sıkı bir iş temposu ve neredeyse hiç hareketsiz bir yaşamdan sonra cumartesileri, kan-ter içinde kalana dek tenis oynar. 50 yaşlarında. “Yapma, doğru değil” dedikçe gülüyor ve “Bir rahatsızlığım olsa böyle rahat oynayamazdım, sen merak etme” diyordu. Nihayet ikna edip kendisine 24 saatlik EKG kaydeden, ‘holter monitörü’ denen aleti taktırıp, tenis oynamaya gönderdim. Tenis sırasında nabzının 160’ları geçtiğini ve sık sık ritim bozuklukları meydana geldiğini tespit ettik. Bu durum onun için hayati bir tehlikeydi, fakat kendisi hiçbir şey hissetmediği için her şeyin yolunda olduğunu zannediyordu. Çoğu kişinin yaptığı hatayı yapıyordu, “Bir rahatsızlığım olsa böyle yorucu spor yapamazdım, hemen kendini belli ederdi” diyordu. Çoğu kişinin düştüğü bu hata, burada bir kez daha ispatlanmış oluyordu. Arkadaşım hiçbir rahatsızlık hissetmediği halde hem nabzı anormal yükseliyordu, hem de kalp atımlarında ciddi ritim bozuklukları oluyordu.

Başlamadan önce
Herhangi bir egzersiz programına veya spora başlamadan önce muhakkak doktor kontrolünden geçip egzersiz sırasında kalbimizin ne yaptığını bilmek lazım. Hatta sadece kalbimizin ne yaptığını bilmek de yetmez, doktorunuzun, tansiyondan kan şekerinize kadar birçok parametreyi kontrol ederek, efor kapasitenizi tespit etmesi gereklidir.
Eğer doktorunuz izin veriyorsa ağır sporlar yerine hareketli bir yaşam tarzını bilinçli şekilde uygulamak en doğrusudur. Hareketli yaşam sürmeyi ikiye ayırmak gerekir. Birincisi aktif yaşam tarzı, ikincisiyse düzenli egzersiz. Bu konuda kendi kendinize yapabilecekleriniz sınırsız. Kullanın bu imkanları.

Bir basamak bile yararlı
Aktif yaşam tarzıyla günlük yaşamımıza hareket katmaktan bahsediyorum. Yani asansör yerine bir katı merdivenle çıkmak, aşağı inerken asansör kullanmamak, arabayı iş yerinizin otoparkına sokamadınız diye üzülmek yerine biraz uzağa park edip yürümek, yazı masasında oturup telefonla konuşmak yerine telsiz telefonla dolaşmak, fırsat bulduğunuzda dans etmek, köpek gezdirmek gibi aktiviteleri kastediyorum. Sabahları kalktığımızda 2-3 dakika o günün programını gözden geçirip “Nerelere hareket koyabilirim?” diye küçük bir hesap yapmak çok yararlı olur. Akşamlarıysa “Bugün ne hareketler yaptım?” diye muhasebe yapmak, insanı ertesi gün eksiği yerine koymaya iter ve kısa sürede insanı aktif yaşamaya alıştırır. Bir basamak merdivenin bile sağlıklı yaşamaya katkısı olduğunu unutmayın.

Egzersizle belirli günler, belirli bir sürede yapılan, programlı hareket etmeyi kastediyorum. Mesela günlük, yarım saatlik tempolu yürüyüş veya haftanın üç günü 2-3 kiloluk ağırlıklarla kol ve batın kaslarını çalıştıracak hareketler. Yüzmek de harika, keza bisiklete binmek, dans etmek... Yani kısacası en az yarım saat süren, haftada 5-7 gün yapılan, bizi nefes nefese ve ter içinde bırakmayan ama hafif yüklenmesi de olan aerobik egzersizler. Tabii doktor kontrolünden sonra. İlla bu yarım saati bir seferde yapmak da şart değil, ikiye veya üçe bölebilirsiniz, sonuç yine aynı derecede sağlık demektir.
Dr. Hasan İnsel

Manşetler

DUYURU-5