Gerekirse oruç tutmayabilirler!

Uzmanlar, sağlık için gerekirse oruç tutmayabileceklerini söylüyor... Ramazan ayı ve yaz mevsimi, kalp damar hastalıkları açısından riskli bir dönem...

Ramazan ayı ve yaz mevsimi, kalp damar hastalıkları açısından riskli bir dönem. Uzmanlara göre artan sıcaklıklar ve uzun süren açlığın, ileri kalp yetmezliği, tedavi edilmemiş tansiyon ve damar hastalıkları, şeker hastaları ve çoklu ilaç kullanan hastalarda sorun oluşturabilir. Acıbadem Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç Dr. Ergün Seyfeli, herhangi bir şikayeti olmayan koroner kalp hastalarının ise, oruç tutmalarında sakınca olmadığını söylüyor.

Seyfeli, Cihan Muhabirine yaptığı açıklamada şu bilgileri verdi: "Yapılan çalışmalarda ramazan ayında kalp krizlerinde herhangi bir artış tespit edilmiş değil. Hatta bu dönem kalp krizlerinin azaldığını gösteren çalışmalar mevcut. Araştırmalar, orucun kalp yetmezliğinden hastanelere yatış sıklığını arttırmadığını da gösteriyor. Kalp hastasıysanız, oruç tutmadan önce sizi takip eden kardiyoloji uzmanına danışın. Oruç tutacak kalp hastaları yaz aylarına gelen ramazan ayında gün ışığında fazla kalmamaya özen göstermeli. Oruç dönemini, kapalı veya klimalı ortamda dinlenerek ya da en azından daha az çalışarak geçirmeliler. Özellikle sıcak altında ve efor gerektiren işlerde çalışan hastalar terleyerek veya idrar söktürücü ilaç kullanıyorlarsa idrarla önemli miktarda sıvı ve elektrolit kayıpları yaşanabiliyor. Bu durumdaki hastalarda halsizlik, tansiyon düşüklüğü, şuur bulanıklığı, ritim bozukluğu hatta ölüme kadar ilerleyen klinik tablolar ile karşılaşılabiliyor. Açık havada veya efor gerektiren işlerde çalışan bir kalp hastasıysanız, mutlaka oruç tutmadan önce son kontrolleriniz ve kullandığınız ilaçları düzenlemesi için doktorunuza başvurun."

Kalp hastaları oruç tutarken dikkat etmeleri gereken hususlar olduğunu anlatan Seyfeli, bunları şöyle sıraladı: İftar ve sahurda ağır, yağlı ve hazmı zor yiyeceklerden uzak durun. Az ve sık beslenin. Kalp hastalarının bir çoğu iftar ve sahur sonrası hastanelere başvurmaktalar. İftarda ağır ve hızlı yemek, kalbin iş yükünü ve oksijen ihtiyacını arttırıyor böylece kardiyak şikayetlerin artmasına hatta kalp krizlerine neden olabiliyor. İftarı; çorba, salata ve komposto gibi hazmı kolay, lifli ve hafif yemeklerle açın. Biraz zaman geçtikten sonra ana yemeğe geçin. Midenin asit salgısını artıran baharatlar bu ay hiç tüketilmemeli. Sahurda çok yemek uzun süre tok tutar' inancı doğru değil. Çünkü ne kadar çok ve hızla kan şekerini yükselten tatlılar yenirse, o kadar çok acıkılıyor. Sahur sofraları kahvaltı gibi hazırlanmalı. Su ve mineral ihtiyacını karşılayacak gıdalar yanında ölçülü miktarda yumurta, süt, yoğurt, peynir veya lifli gıdalar (sebze yemekleri) tüketilmeli. En önemlisi sofradan tam doymadan kalkın.

Koroner kalp hastalıklarının yüzde 80'ninde üç önemli risk faktörü bulunduğunu aktaran Seyfeli, "Bunlar hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve sigara kullanımı. Ne yazık ki ülkemizde bu üç risk faktörünün görülme sıklığı oldukça yüksek. Bunlara beslenme bozukluğu ve hareketsiz yaşam tarzını da eklersek, ülkemizin neden Avrupa ülkeleri arasında en fazla kalp-damar hastalığına sahip olduğunu açıklayabiliriz." dedi.


CİHAN

Manşetler

DUYURU-4