Boynunda şiddetli bir ağrı hisseden ve o dönemde 24 yaşında olan genç doktor alt katta yaşayan anne babasının yanına gitti. Ailesi, 20 dakika içinde Erkan Aydın'ı hastaneye yetiştirdi ancak hastane kapısına geldiklerinde kalbi durmuştu. Milyonda 1 görülen transvers miyelit hastalığına yakalanan ve o günden itibaren boyundan aşağısını hareket ettiremeyen Erkan, 2 Kasım 2004'te girdiği Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun Bakım Kliniğinden 10 yıl sonra çıkabildi. 4 yıldır da evinde suni solunum cihazına bağlı olarak tedavisi süren genç doktor Türk Yoğun Bakım Derneği Kongresi'nde meslektaşlarına ilk kez selam gönderdi ve "Herkese çok teşekkür ederim" dedi. Baba, Behçet Aydın ise yaşadıkları uzun tedavi süresince biriken duygularını şöyle özetledi: "Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin tabelasını bile görsem saygı duruşunda bulunurum."
AİLESİ 10 YIL BOYUNCA HASTANE VE EV ARASINDA MEKİK DOKUDU
10 yıl boyunca yoğun bakım servisinde tedavi gören Aydın'a bu süreçte hastane tarafından internet erişimi de sağlandı, ailesi de genç adama sesli komut ile kullanabileceği bir bilgisayar temin etti. Yıllardır sesli komut ile bilgisayar kullanan Erkan Aydın mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadı. Anne Gülten Aydın ve baba Behçet Aydın, bu süreçte her gün hastane ve ev arasında mekik dokudu, yemeklerini getirdi, bakımını hastane çalışanları ile birlikte yaptı. Oğlunun arkadaşlarından çok destek gördüğünü de söyleyen Gülten Aydın, yoğun bakım çalışanlarına seslenerek "Siz hep böyle güçlü ve özverili olun ki, Erkan gibi hastaları hayata bağlayın" dedi.
HASTALIK MİLYONDA 1 GÖRÜLÜYOR
Türk Yoğun Bakım Bakım Derneği Başkanı ve aynı zamanda Dr. Erkan Aydın'ın da doktoru olan Prof. Dr. Mehmet Uyar, Erkan’ı unutamadıklarını, kendileri için önemli hastalardan biri olduğunu belirtti ve şunları söyledi: "Transvers miyelit nörolojik bir hastalık ve çok nadir görülüyor. Bu hastalık ne yazık ki Erkan'ın tüm periferik sinir sistemini felç etti. Erkan kollarını, bacaklarını ve solunum kaslarını kullanamaz duruma geldi. Bu nedenle kendisine yoğun bakımda suni solunum cihazına bağlı olarak gerekli tüm destek tedavilerini yaptık. 10 yıl çok uzun bir süreç. Bu süreç içerisinde hastanın sinir ve kas sistemini yeniden kullanabilmesi açısından fizyoterapi çok önemli. Yatak yaralarının ve hastane enfeksiyonlarının önlenmesi çok önemli. Biz yoğun bakım çalışanları olarak elimizden gelenin en iyisini yaptık, kendisi ve ailesi de çok büyük gayret gösterdiler."
Erkan Aydın'ın ailesinin de bu süreçte oğullarına çok iyi baktığını belirten Prof. Dr. Uyar, "Hem kendisi hem ailesi çok güçlü karakterler ve hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmediler, bizlere de bu uzun süreç içerisinde çok yardımcı oldular" dedi.
TÜRK YOĞUN BAKIM DERNEĞİ'NİN 40'INCI YILINDA MESLEKTAŞLARINA SESLENDİ
Yoğun bakımda yatan hastaların, tedavi süreçleri tamamlandığında gecikilmeden ara bakım ünitelerine, palyatif bakımlara transfer edilmesi veya bu aşamada evde bakım sisteminin devreye girmesi gerektiğine de vurgu yapan Prof. Dr. Uyar, Türk Yoğun Bakım Derneği'nin 40'ıncı yılında şunları söyledi: "Erkan’ın ülkemizde yoğun bakımda en uzun süre tedavi gören hastalardan biri olduğunu düşünüyoruz. Çok sevdiğimiz ve çok emek verdiğimiz meslektaşımızın bu yıl kongremizde Türkiye'deki yoğun bakım çalışanlarına seslenmesi bizim açımızdan çok güzel ve sevinçli bir olay. Bunun dışında Erkan’ın durumu ülkemizde evde bakım hizmetleri açısından güzel bir örnek. Erkan’a 10 yıl boyunca yoğun bakımda yapılabilecek tüm tedavileri yaparak, evde bakım koşullarına uygun hale geldiğinde taburcu ettik. Erkan’ın ailesi zorlu tedavi sürecini evde yönetebilecek koşulları hazırladı, büyük bir özveriyle evlatlarına evlerinde en güzel şekilde bakıyorlar."
YOĞUN BAKIMLAR AKILCI KULLANILMALI
Yoğun bakımların akılcı kullanımının önemine de dikkat çeken Prof. Dr. Uyar, "Yoğun bakıma, tedaviden fayda göreceği düşünülen hastaların yatırılması gerektiğini,yoğun bakımların sağlık sistemi içerisinde çok önemli görevler yaptığını, yoğun bakımlara talebin giderek arttığını, acil servislerden ve yataklı servislerden yoğun bakımlara yönelik sürekli bir akış bulunduğunu belirtti. Bu nedenle tedaviden fayda göremeyecek hastaların yatakları işgal etmesi durumunda, ihtiyacı olan hastaların yoğun bakımlara kabul edilememeleri gibi bir sonucun ortaya çıktığını vurgulayarak; tedavi süreci tamamlandığında veya yoğun bakımdan daha fazla bir fayda sağlanamayacağı düşünüldüğünde taburculuk gündeme gelmeli" dedi.