Fransa’da 2021, İslam karşıtı uygulamalar ve Kovid-19 protestoları gölgesinde geçti

Fransa'da 2021 yılı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetimindeki hükümetin İslam karşıtı yasa ve uygulamalarının gölgesinde ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele yöntemlerine karşı yapılan protestolarla geçti.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından Ekim 2020’de “İslamcı ayrılıkçılıkla mücadele” olarak açıklanan tasarı, temmuz ayında “Cumhuriyet yasalarına saygıyı güçlendiren prensipler” şeklinde değiştirilerek yasalaştı.

Paris yönetimi, 2021’de çok sayıda camiyi kapatırken hazırlattığı “Fransa İslami Prensipler Tüzüğü”nü tüm Müslüman kuruluşların imzalamasını istedi - Macron’a haziran ayında bir gezisinde tokat atılması, ülke gündemini sarstı.

Haziran ayında düzenlenen bölge ve vilayet seçimlerinde katılım oranının yüzde 34’ün altında kalması Fransız siyasetçileri endişelendirdi.

Temmuz, ağustos ve eylül ayları, hükümetin bazı meslek gruplarına Kovid-19 aşısını zorunlu kılması ve sağlık ruhsatı uygulamasını yürürlüğe sokmasına karşı düzenlenen protestolara sahne oldu.

Anadolu Ajansının, Fransız şirketi Lafarge’ın DEAŞ’ı Fransa istihbaratının bilgisi dahilinde finanse ettiğini kanıtlayan belgeleri yayımladığı 7 Eylül’de Fransa Yargıtayı, Lafarge'a "insanlığa karşı suça ortak olmak" suçlaması yöneltilebilmesinin önünü açan karara vardı ve firma hisseleri yüzde 4'ten fazla değer kaybetti.

Avustralya’nın, eylül ayında Fransa ile olan konvansiyonel denizaltı anlaşmasını iptal ederek ABD ve İngiltere ile nükleer denizaltı anlaşmasına varması, ülkenin en çok tartışılan konusu oldu

AB'de en büyük Müslüman nüfusuna sahip ülke Fransa, 2021’e Macron tarafından Ekim 2020’de “İslami ayrılıkçılıkla mücadele” projesi olarak açıklanan yasa tasarısının etkisinde adım attı. Tasarı “Cumhuriyet değerlerini güçlendiren prensipler” adıyla temmuz ayında yasalaşana kadar İslam karşıtı tartışmalar ve uygulamalar gündemin üst sıralarında yer aldı.

Yasaya dair parlamentoda tartışmalara, sağ partilerin tasarıya Müslümanlara ve başörtülü kadınlara yönelik kısıtlayıcı maddeler eklenmesi teklifi, medyada Müslümanlara yönelik İslam karşıtı söylemler, çok sayıda camiye yapılan saldırılar ve Fransa İçişleri Bakanı Gerard Darmanin’in ülkedeki birçok caminin kapatılmasına dair açıklamaları eşlik etti.

Paris yönetimi, ayrıca, polis şiddetini artıracağı ve özgürlükleri kısıtlayacağı gerekçesiyle eleştirilen Genel Güvenlik yasa tasarısını da nisan ayında kanunlaştırarak basın dünyasının, sivil toplum kuruluşlarının ve uluslararası toplumun tepkisini çekti.

Hükümetin Kovid-19 salgınıyla mücadele politikasına karşı protestolar

Yılbaşına Kovid-19 aşı kampanyasında görülen yavaşlamayla giren Fransa’da, kış aylarında vaka ve ölüm sayılarının yüksek olması nedeniyle şubat ayından itibaren AB dışındaki ülkelerin vatandaşlarının Fransa’ya giriş çıkışı askıya alındı.

Mart ayında, salgının 3. dalgasıyla mücadele için başkent Paris dahil 19 bölgede sokağa çıkma kısıtlaması başlatılırken uygulama nisan ayında ülke geneline genişletildi.

Mayıs ayının başından itibaren kademeli olarak normalleşme sürecine giren Fransa’da, hükümetin salgınla mücadele için getirdiği Kovid-19 sağlık ruhsatı uygulaması ile itfaiyeciler, sağlıkçılar ve bakıcılar gibi bazı meslek gruplarına aşıyı zorunlu tutması geniş katılımlı protestolar gösterilerine neden oldu.

Toplu etkinliklere katılmak için negatif Kovid-19 testi sonucu veya aşı belgesi ya da virüse yakalandıysa iyileştiğini gösteren bir belge beyan etmeyi zorunlu kılan uygulamaya ve aşı zorunluluğuna karşı çıkan yüzbinlerce kişi, temmuz ayının ortalarından itibaren haftalarca gösteriler düzenledi.

Eylül ayı itibarıyla aşı zorunluluğuna uymayan 3 bin sağlık çalışanı açığa alınırken, ekim ayı sonundan itibaren vaka sayılarında görülen artış aralık ayı başında günde 50 bin vakaya ulaştı. Bunun üzerine Paris yönetimi, Kovid-19 sağlık ruhsatı yerine Kovid-19 aşı kartı uygulamasına geçme kararı aldı.

Ülkede son dönemde salgınla mücadelede personel yetersizliği nedeniyle çok sayıda hastane tam ya da kısmen acil servis bölümlerini hizmete kapattı.

Askerlerden hükümete e-muhtıra

Fransa'da 21 Nisan’da 20 emekli general, emekli ve muvazzaf 100 kadar subay ile 1000'den fazla asker, ülkede büyüyen bir kaos olduğu iddiasında bulunarak aşırı sağcı Valeurs Actuelles dergisinde bir muhtıra yayımladı. Askerler, Macron'a bu kaosu engellemesi, engellemezse iç savaş çıkacağı ve ölümlerden sorumlu olacağı uyarısı yaptı.

Aynı dergi, 9 Mayıs’ta adlarını vermeyen muvazzaf askerlere ait olduğu belirtilen ikinci bir muhtıra daha yayımladı.

Muhtırada, Fransa'nın iç savaşa sessizce hazırlandığı ileri sürülerek Cumhurbaşkanı Macron, bakanlar, milletvekilleri ve generallere harekete geçme çağrısında bulunuldu.

Macron, ülkesinin Ruanda soykırımına ilişkin rolünü kabul etti

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 27 Mayıs’ta Ruanda ziyaretinde yaptığı açıklamada, ülkesinin Ruanda’da 1994’te 800 binden fazla kişinin öldüğü soykırıma ilişkin rolünü kabul ettiklerini belirtti ancak suç ortağı olmadıklarını söyledi.

Son 10 yılda Ruanda'ya giden ilk Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, "Fransa suç ortağı değildi. Dökülen kan, onun silahlarına ya da askerlerinin ellerine bulaşmadı.” ifadelerini kullandı.

Fransa, ayrıca Cezayir Bağımsızlık Savaşı'na ilişkin resmi devlet arşivlerinin bir bölümünü, belirlenen tarihten 15 yıl önce halka açma kararı aldı.

Cumhurbaşkanına tokat, gündemi sarstı

Bölge ve vilayet seçimleri öncesi, ülkenin farklı bölgelerine ziyaretlerde bulunan Macron’a 8 Haziran Salı günü Tain-l’Hermitage kentini ziyareti sırasında tokat atıldı.

Saldırgan Damien Tarel, turizm otelcilik lisesini ziyareti sonrasında tokalaşmak üzere kendisini bekleyen kalabalığa yaklaşan Macron’un kolunu bir eliyle tutarak diğer eliyle tokat attı.

Ülke gündemini sarsan olayda gözaltına alınan 28 yaşındaki Tarel’e 14 ayı tecilli 18 ay hapis cezası verildi.

Cumhurbaşkanı Macron, 16 Temmuz’da da ülkenin en büyük Hristiyan hac merkezi olan Lourde kentindeki Meryem Ana mabedinde bir kişinin “Sen bir ateistsin, ilkel bir ateist.” şeklindeki tepkisine maruz kalırken 27 Eylül’de Lyon kentinde bir fuarı ziyareti sırasında yumurtalı saldırıya uğradı.

Fransa, Sahel’deki Barkhane Operasyonu'nu sonlandırma kararı aldı

Emmanuel Macron, 10 Haziran’da Afrika’nın Sahel bölgesinde 2014’ten bu yana sürdürdükleri Barkhane Operasyonu'nu 2022’nin ilk çeyreğinde sonlandıracaklarını ancak bölgeden çekilmeyeceklerini duyurdu.

Bu kapsamda Fransız askerleri, Mali’deki Tessalit Üssü'nü 13 Kasım’da Mali ordusuna teslim ederek 15 Kasım’da üsten ayrıldı.

Fransızlar, bölge ve vilayet seçimlerine ilgisiz kaldı

Diğer yandan, haziran ayının son 2 haftasında düzenlenen bölge ve vilayet seçimlerine katılım iki turda da yüzde 34’ün altında kaldı.

Nisan 2022’de yapılacak cumhurbaşkanı seçimi öncesi yapılan son seçimde Cumhurbaşkanı Macron’un kurucusu olduğu iktidar partisi Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (LREM) seçimlerde başarı sağlayamazken ana muhalefet partisi Cumhuriyetçilerin (LR) de içinde bulunduğu sağ partiler yüzde 38’e yakın oy oranına ulaştı. Sol ve çevreci partiler yüzde 34 civarında oya ulaşırken aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) ise yüzde 20’ye yakın oy aldı.

Fransız Lafarge’ın DEAŞ’a finansmanı

Anadolu Ajansı (AA), 7 Eylül’de Fransız şirketi Lafarge’ın terör örgütü DEAŞ’ı Fransa istihbaratının bilgisi dahilinde finanse ettiğini kanıtlayan belgeleri yayımladı.

Belgelere göre Lafarge, terör örgütü DEAŞ’la ilişkisi hakkında Fransız istihbarat servislerini sürekli bilgilendirdi. Fransız istihbarat ve devlet kurumları, Lafarge’ı terörü finanse ederek insanlığa karşı suç işlediği konusunda uyarmadı ve bu durumu gizli tutanaklarda itiraf etti. DEAŞ, Lafarge’dan aldığı çimentoları sığınak ve tünel yapımında kullandı

Aynı gün Fransa Yargıtayı, büyük çimento şirketi Lafarge'ın Suriye’de DEAŞ’lı teröristleri finansmandan ötürü "insanlığa karşı suça ortak olmak" suçlaması yöneltilebilmesinin önünü açan kararı aldı.

Bu kararın ardından, Lafarge'ın İsviçre şirketi Holcim Ltd ile birleşmesi sonucu doğan Holcim Ltd hisseleri, yüzde 4'ten fazla değer kaybetti.

Fransa, Avustralya’yla yüzyılın anlaşmasını ABD ve İngiltere’ye kaptırdı

Avustralya’nın 15 Eylül’de, 2016’dan bu yana Fransa ile yürüttüğü 56 milyar avroluk 12 konvansiyonel denizaltı inşası programından çekildiğini, ABD ve İngiltere ile nükleer denizaltı anlaşmasına vardığını açıklaması, Fransa’da büyük tartışmalara ve tepkilere neden oldu.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, 2016’da Fransız savunma sanayisi için “yüzyılın anlaşması” olarak nitelediği anlaşmadan Avustralya’nın çekilmesini “ihanet” şeklinde niteledi.

Muhalefetin, “yüzyılın fiyaskosu”na dönüştüğü şeklinde yorumladığı olayda, Paris yönetimi Avustralya'nın anlaşmayı bozduğu için tazminat ödemek zorunda olduğu dışında ciddi adım açıklamadı ve ABD ile dostluk galasını iptal etmekle yetindi.

Kiliselerde, cinsel istismar skandalı

Fransa'da Kiliselerde Cinsel İstismar Bağımsız Komisyonu (CIASE), yaklaşık 2,5 yıl boyunca yaptıkları çalışmanın ardından 5 Ekim’de açıkladığı raporda, ülkedeki kiliselerde 1950'den bu yana 216 bin çocuğun cinsel istismar mağduru olduğunun belirlendiği kaydedildi.

Fransa ile İngiltere arasında balıkçılık ve göçmen gerginliği

Ülke gündeminin 2021’deki en önemli sorunlarından biri de Fransa’nın balıkçılık lisansları konusunda İngiltere ile yaşadığı gerginlik oldu.

AB ve İngiltere, 2021'deki balıkçılık kotalarının belirlenmesine yönelik müzakerelerde uzlaşı sağlarken Manş Denizi'ndeki İngiltere'ye bağlı Jersey Adası yönetiminin, kendi kara sularında avlanmaya devam etmek isteyen Fransız balıkçı teknelerinden geçmişteki faaliyetlerine dair kanıt sunmalarını istemesi soruna yol açtı.

İki tarafın da söylemlerini sertleştirmesiyle balıkçılık hak ve kotaları konusundaki gerginlik tırmandı.

Ayrıca, 24 Kasım’da Fransa'nın Calais kentinden Manş Denizi üzerinden İngiltere'ye geçmeye çalışan düzensiz göçmenleri taşıyan teknenin batması, aralarında hamile ve çocukların da bulunduğu 27 kişinin hayatını kaybetmesiyle iki ülke arasında uzun süredir süre gelen göç krizini de yeniden alevlendi.

Manşetler

DUYURU-4