Fark ücretlerine "özel" yaklaşım

Özel Hastaneler Platformu Derneğince hazırlanan raporda, personel ödemelerini genel bütçeden karşılayan kamuya karşılık özel sektörün tüm masrafları kendisinin finanse ettiğini belirtti.

Özel Hastaneler Platformu Derneğince hazırlanan raporda, personel ödemelerini genel bütçeden karşılayan kamuya karşılık özel sektörün tüm masrafları kendisinin finanse ettiğini belirtti.

Personel kalıcılığının yüksek ücrete bağlı olduğunu ileri süren Derneğe göre bu durum, kamudan özele hekim transferinin sebebi sayılmamalı

Yüzde 20 fark ücretinin unutturulduğunu öne süren Özel Hastaneler Platformu Derneği, uygulamanın özel sektöre vereceği zararları içeren bir rapor hazırladı. Dernek, sağlıkta özel-kamu ayrımının hizmete de yansıdığını belirterek fark ücretindeki sınırın kaldırılmasını talep etti. Uzun süreli muayene olmak isteyen, tansiyonunu hemşireye değil doktora ölçtürmek, pansumanını doktora yaptırmak, dikişini doktora aldırmak isteyen hastalara haksızlık yapılacağını öne süren Derneğe göre, ilave ücretin yasaklanması ile özel kurumların tek gelir kapısı SGK olacak ve ödemeler sıkıntıya girecek. Rapor, Cumhurbaşkanlığına, TBMM Meclis Başkanlığına, Başbakanlığa, Sağlık, Çalışma ve Maliye Bakanlığına iletildi. Özel sağlık sektörünün gündemini meşgul eden fark ücreti konusunun bir anda gündemden düştüğünü belirten Dernek, “Fark ücreti unutturuluyor mu?” sorusunu yöneltti.

Konuyla ilgili yoğun bir maliyet analizi yapan Özel Hastaneler Platformu Derneği, özel sağlık sunucularının tüm personel masraflarını kendisinin finanse ettiğini, kamudaysa personel ödemelerinin genel bütçeden karşılandığını ifade etti. Ayrıca kamunun ihtiyaç halinde personel yenilediği veya zorunlu hizmete tabi tuttuğu, özel sektörün ise personel kalıcılığını ücret artışıyla sağladığı vurgulandı. Fakat, bu durumun kamuda çalışan hekimin özele transferi olarak açıklanamayacağı ifade edildi.

Sağlıkta özelin payı yüzde 25
Raporda, Sağlık Bakanlığına bağlı ayaktan teşhis ve tedavi kuruluşlarının 10 bin 572 ve yataklı tedavi kurumların 807 olduğu belirtilirken, özel sektöre ait ayaktan teşhis ve tedavi kuruluşlarının 38 bin 476, yine özel sektöre ait yataklı tedavi kurumlarının 332 olduğu kaydedildi. Özel sağlık sektörünü ilgilendiren politikalardaki dalgalanmalar ve sosyal güvenlik sistemine bağlı geri ödeme yöntemleri nedeniyle yılda 300 milyon dolar civarındaki sağlık yatırımının boşa gidebileceği belirtildi. Özel sağlık sektörünün ülke sağlık hizmet sunumundaki payının yüzde 25 oranına ulaştığı belirtilerek, “Özel sağlık sektörüne ait yataklı sağlık kurumlarında yatarak tedavi edilen hasta sayısı yüzde 39,5 artışla 1 milyon 215 bin 520’ye ulaşmış, yatan hasta oranı yüzde 8 artmış, poliklinik muayene sayısı yüzde 41,4 artışla 15 milyon 277 bin 331’e ulaşmıştır” denildi.

Kuruluşlar sözleşme yapmaya zorlanıyor
2007 yılından itibaren kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) ve Maliye Bakanlığı ile yaptığı sözleşme sonucu hizmet sunmaya başladığı anımsatılarak, “Bu tarihten itibaren SGK ve Maliye Bakanlığı hizmet sunucu sağlık kurum ve kuruluşlarından belirlenmiş ücretlere göre hizmet almaya başlamıştır. Ancak bu ücretlerin belirlenme aşamasından itibaren özel sağlık sektörü yok sayılmıştır. Dolayısıyla sektörün görüş ve önerileri uygulamalara tam olarak yansıtılamamıştır” denildi. Bu durumun küçük ve orta ölçekli özel sağlık kuruluşlarını yok olma tehdidiyle karşı karşıya bıraktığı belirtilerek, sözleşme yapmadan varlığını sürdürme şansı kalmayan işletmelerin istemedikleri halde sözleşme yapmaya ve zararına çalışmaya devam ettiği kaydedildi.

Neden fark ücretine izin verilmeli?
Özel Hastaneler Platformu Derneği, fark ücretlerin neden izin verilmesi gerektiğini şu gerekçelere dayandırdı:
Hasta talep ve beklentilerine dayalı özel sağlık hizmetine imkan verilmelidir. Kamu hastaneleri tabii ki fark ücreti almadan hizmet sunacaklardır. Çünkü hem finansman, hem personel standardı, hem altyapı standardı hem de tabi oldukları düzenlemeler gereği ciddi avantajlara sahiptir.

Sağlık kuruluşları Sağlık Bakanlığının tespit ettiği standartlara uymak zorundadır. Ancak doktoru ile muayene esnasında, gerektiğinde 30-40 dakika görüşmek isteyen, hastalığı ile ilgili her türlü soruya cevap almak, farklı otelcilik ya da mihmandarlık hizmeti almak, tansiyonunu hemşireye değil, doktora ölçtürmek isteyen, pansumanını doktora yaptırmak, dikişini doktora aldırmak isteyen hastalara bu hak verilmelidir. Bu hak verilirken de yıllardır sağlık primini yatırmış olan vatandaşın bu masraflarının bir kısmını SGK’nın ödemesi en doğal hakkıdır.

Fark talep etmeyen sağlık kurum ve kuruluşları bugün olduğu gibi yarın da olacaktır. Fark ödeyemeyen hastanın tedavisi eksik kalmayacaktır.

Hizmet farkı ödeyen hasta, hizmetin ve sağlık kurum/kuruluşlarının denetiminde daha etkin rol alacaktır. Hastanın fark ücreti ödemesi, gereksiz tetkik ve tedavileri sınırlayacaktır. Bu da SGK’nın sağlık harcamalarını azaltacaktır.

Hizmet farkının serbest bırakılmaması, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) Bütçe Uygulama Talimatı (BUT) fiyatlarının artırılması için sürekli baskı doğuracaktır. Mevcut ücretler özel sağlık kurum ve kuruluşlarının cari fiyatlarının çok altında kalmaktadır. Bu şartlarda sağlık hizmeti sunmak imkansız görülmektedir. Ancak çeşitli beklentilerle kurulmuş olan ve çoğu alınan kredilerle kurulmuş olan sağlık kuruluşları ya iflas edecekler ya da can havli ile çeşitli refleksler geliştireceklerdir. Bu refleksin en masumu SUT fiyatlarının artışı için oluşturulacak baskıdır. Şu anda alacakları fark ücreti ile fiyat ayarlaması yapabilen sağlık kuruluşları, SUT fiyatlarına ciddi bir itirazda bulunmamaktadır. Ancak fark ücretinin yasaklanması, SUT fiyatlarının artırılması için baskıyı artıracaktır.

Sağlık kurum ve kuruluşları arasında kalite yarışına ve rekabete imkan verilmelidir. Emek yoğun hizmet ücretleri ile teknoloji yoğun hizmet ücretleri arasında dengesizlik vardır. Çünkü şu anda alınan fark ücretlerinin çoğu emekten kaynaklanan ücretlerdir. Fark ücretinin kalkması, hekim emeğinin karşılıksız kalması anlamına geleceğinden hasta memnuniyeti azalacaktır.

Sağlık kurum ve kuruluşlarının açılması, işletilmesi, denetimi, vergi ve diğer asgari standartlardaki özel - kamu ayrımı sürmektedir. Bu ayırımın sürmesi sunulan sağlık hizmetlerinin karşılığının da farklı olmasını gerektirmektedir. Hiçbir kamu kurumu ruhsat ya da faaliyet izin belgesi almamaktadır. Kamu sağlık kurumalarında, anestezi uzmanı, biyokimya uzmanı, radyoloji uzmanı, mikrobiyoloji uzmanı, odiometrist, yoğun bakım sertifikalı hemşire vb. gibi personelin olmaması faaliyetin durdurulmasına neden olmamaktadır. Ancak özel sağlık kuruluşlarında zorunlu olan bu standartlar hem maliyetleri arttırmakta, hem de bunların noksanlığı o kuruluşun kapanması anlamına gelmektedir. Yükümlülükleri aynı olmayan kuruluşların, ödemede aynı kurallara tabi olması kadar adaletten uzak bir uygulama yoktur. Geri ödeme kurumlarının çeşitli nedenlerle ödemeleri geciktirmesi, işletmelerin varlıklarını sürdürebilmesini zorlaştırmaktadır. Farkın yasaklanması ile özel sağlık kurumlarının tek gelir kapısı SGK olacaktır. Nakit tahsilatı olmayınca SGK’nın ödemeleri geciktirmesi (ki bunun olmayacağını kimse iddia edemez) ciddi sıkıntılara yol açacaktır.

Ticaret hukuku hükümlerinin özel sektöre farklı uygulanıyor olması, borçları geciken özel sağlık kurum/kuruluşlarını icra takibi gibi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Borcunu ödemeyen kamu sağlık kuruluşlarını uygulanacak hiçbir yaptırım yoktur. Oysa borcunu ödeyemeyen, maaşlarını ödeyemeyen bir özel sağlık kuruluşu icra takibi ile karşı karşıya kalacaktır.

Özel sağlık işletmeleri, ulaşabilirliğe de esas olan fiziksel imkanlar için binaya mali ölçülerde ciddi bedeller ödemektedir. Kamu hizmet sunucuları ile birlikte kamu adına SGK mensuplara hizmet sunan özel kurumlar binaya ödedikleri bedeller dışında, ödedikleri kiradan da devlete stopaj ödemesi yapmaktadırlar. Özel sağlık sunucuları hizmet gelirlerinin yaklaşık yüzde 5’i gibi ölçülerde kira bedeli ödemektedirler.

Özel sağlık hizmet sunucuları ekipmanlarını tamamlarken bedellerini kendileri ödemekte ve kullandıkları cihazlar genelde ithal olduğu için dövizle alım yapmakta, finansmanı ve kambiyo zararları için de yaklaşık yüzde 4 gibi ek gider kalemleri olmaktadır.

İnsan kaynağı sağlık sunucularının en önemli maliyet ayaklarından birisidir. Sağlık emek yoğun bir hizmettir. Tüm giderlerini karşılayan sağlık işletmelerinin insan kaynağı giderleri genel giderlerinin yüzde 45 ila 60 arasındadır. İnsan kaynakları giderlerinin yüzde 60-70’i ise hekim giderleridir. Genel gider içerisinde yüzde 60’a yaklaşan personel gideri ödeyen sağlık işletmeleri zarar tarafına dönmeye başlayan sağlık işletmeleridir. Özel sağlık sunucuları tüm personel masraflarını kendileri finanse ederlerken kamu sağlık kuruluşlarında personel ödemeleri maaş olarak genel bütçeden ödenmektedir. Özel sağlık sunucuları insan kaynakları bedellerini kendileri ödedikleri gibi ayrıca istihdam sağladıkları için ayrıca katma değer yaratmaktadırlar.

Kamu sağlık sunucuları ihtiyaç halinde yeni sağlık personelini göreve almakta ya da zorunlu hizmete tabi tutmakta iken, özel sektörde ise elemanların kalıcılığının sağlanması da aldıkları ücretlerde artışlarla gerçekleştirilmektedir. Burada amaç hiçbir şekilde kamuda çalışan hekimin transferi olarak açıklanamaz. Özel sağlık kurum ve kuruluşları sadece sürdürülebilir bir sağlık hizmet sunumu için çalışanlarının sürekliliğini amaçlamaktadır.

Özel Hastaneler Platformu

Manşetler

DUYURU-4