Fizksel görünüm, diploma, ekonomik güç gibi faktörlerin bir evliliğin yürümesinde tek başına yeterli olmadığını kaydeden Tarhan, kişilik ve karakter özelliklerinin de önemine dikkat çekti.
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, evliliklerde çiftlerin eğitim durumları ve ego savaşlarına ilişkin değerlendirme ve tavsiyelerde bulunarak, eş seçiminde kimi zaman kişinin eğitim durumunun ya da sahip olduğu diplomanın çok daha fazla gözetildiğini belirten Tarhan, kişilik özellikleri ve karakterinin çok daha önemli olduğunu söyledi.
Kişinin sahip olduğu diplomanın kişiliğinin belgesi değil, meslek belgesi olduğunu kaydeden Tarhan, “Diploma bir değerlilik ölçüsü değildir. Zaman zaman bazı kişiler tarafından diplomaya yüklenilen anlam da kişinin değerlilik ölçüsü gibi, katile ölçüsü gibi, insanlık ölçüsü gibi görülüyor. Okumuş, eğitim almış, üniversite ortamını, üniversite kültürünü bir şekilde yaşamış bir kişinin hayat tecrübesi daha fazla oluyor. Eğitim farklı bir şeydir.” dedi.
Yaşam becerileri daha çok önem kazandı
Karnelerde bir sayfada ders notlarının diğer sayfada ise davranışların değerlendirildiğini kaydeden Tarhan, davranışların değerlendirildiği “Bu bölüm çoğunlukla önemsenmez, okunmaz bile. Aslında bütün dünyada, özellikle 21.yy’daki becerilerin en önemlisi şu anda teknik beceriler değil, yaşam becerileridir. Teknik beceriler, mesela diploma teknik belgedir. Kişinin meslek alanında başarılı olduğunu gösterir ama yaşam becerisini göstermez.” dedi.
Diplomayla değil, kişiliğiyle evleniliyor…
Kişinin karakterinin ve kişiliğinin önemli olduğunu kaydeden Tarhan, “Evlenilecek kişide diploma elbette önemli olabilir ama kişiliği de önemlidir. Yani o kişinin diploması ile evlenmiyorsunuz. Kişiliği ile evleniyorsunuz. Evlilikten önce, kişide evlilik olgunluğunun olup olmadığı önemli. Evlilikte herkesin artıları da vardır eksileri de vardır. Bazıları, bazı alanlarda üstündür. Fiziksel görünüm, eğitim seviyesi, karakter özellikleri, sosyal rolleri bunların arasından hangisi denk gelirse ona göre karar verilir. Evliliğe karar verirken, kişinin evliliğe verdiği anlamı hem de diplomaya verdiği anlamı iyice değerlendirmek lazım.” dedi.
Diploma ve meslek kimlik değildir
Yüksek egolu kişilerin eğitim seviyesini bir kimlik olarak görebildiğini belirten Tarhan, “Zaman zaman bu tip kişiler diplomayı bir elbise gibi değil de bir cilt gibi görür. Cilt değiştirilmez. Halbuki meslek, elbise gibidir. Kimlik değildir. Meslek yaşam tarzı değildir, geçim tarzıdır. Bazıları mesleğinin getirdiği özellikleri eve de taşımak ister. Kişinin iş hayatındaki rolüyle evdeki rolleri farklıdır. Rol paylaşımı doğru yapılmalıdır. Yanlış rol paylaşımında kişi eşi ya da çocuklarıyla doğru iletişim kuramaz.” dedi.
Yaşam becerilerini geliştirmek gerekiyor
Tarhan, “Yaşam becerilerini geliştirmek gerekiyor. Bu ilkokuldan başlayarak güçlendirilmesi gereken bir şey. Bunun için bir bilim dalı gelişti. Bilim dalının adı ‘Pozitif Psikoloji’. Şu anda dünyanın önde gelen üniversiteleri Yale’de, Harvard’da, Bristol üniversitelerinde bu dersler okutuluyor. Biz üniversite olarak bu dersi 2013 yılından bu yana ders olarak veriyoruz. Aslında bunlar yaşam becerisi dersleri. Duygusal zekasını yönetemeyen kimse, hayatını yönetemiyor. Hayatını sadece bir para makinası gibi görüyor. İnsanlar birbirlerini menfaat makinası gibi görüyor. Böyle bir ortamda kişi birçok şeye sahip oluyor ama hayatı mutsuz oluyor, amaçsız oluyor, anlamsız oluyor.” diye konuştu.
Eş adayıyla akli ve kalbi yönden denklik önemli
Eş seçiminde kimi zaman kadının eğitimli, erkeğin ise ekonomik olarak güçlü olması halinde de bir denge kurulabileceğini ifade eden Tarhan, “Erkeğin diploması yoktur ama müthiş bir hayat başarısı vardır. Onlarca diplomalı insanı çalıştırır. Böyle durumlarda onun ilkokul mezunu olması bir kusur değildir. Ticari zekasını kullanması, doğru yerde doğru pozisyon alması, doğru kararlar alması ve doğru adım atması çok önemlidir. Evlilikte iki tarafın birbirlerine akli ve kalbi yönden denk geliyor olması önemlidir.” dedi.
Görünürlük üzerine kurulan evlilikler yürümüyor
Tarhan, “Kişi ikisini de ince eleyip sık dokuyacak. Evlendikten sonra kusur aramayacak. ‘Evlenmeden önce gözünüzü dört açın. Evlendikten sonra yarım açın’ derken aslında eşinizi olduğu haliyle kabul etmeniz gerektiğini söylemiş oluyoruz. Kimse kusursuz değil. Daha önce makyajlı gördüğün eşini artık makyajsız göreceksin. Sabah en doğal halinizle uyanacaksınız.
Sersem sersem dolaşan iki tane kişi olacak evde. Öyle kendine bakımlı kişiler olmayacak. Özellikle yaş ilerledikten sonra da bazı erkeklerin ekonomik açıdan güçlendikçe eşini beğenmemeye başladığını görüyoruz. Görsele dayanan bir dünyada yaşıyoruz. Daha önce Descartes ‘Düşünüyorum o halde varım’ demişti. Şimdilerde modernizm ‘Görünüyorum o halde varım’ diyor. Modernizm, hayatı ve her şeyi görünmeye, görselliğe indirgedi. Görünürlük üzerine kurulan evlilikler de yürümüyor. Bazıları kendini olduğundan farklı şekilde tanıtıp sunar ama uzun bir yolculuğa çıkınca, bakarsınız ki bu kişi yanlış kişiymiş. O nedenle bilinçli evliliklerde kişi ‘doğru aday mı?’ diye, artıları ve eksileri bir kenara koyup hangisi ağır basıyorsa ona göre karar vermelidir.” tavsiyesinde bulundu.
Evlilikteki başarının sırrı duygusal zeka eğitimi
Tarhan, “İş hayatındaki başarının sırrı da duygusal zeka eğitimidir. Davranış geliştirme olarak bilinen şey aslında, duygusal zeka eğitimi. Çünkü davranışın oluşması için yani kişinin o davranışı geliştirmesi için önce düşünce olması lazım. Bir amacının olması lazım. Amacına duygu eklenecek. Duygu eklendiği zaman, bu inanış haline dönüşür. İnanış haline dönüşünce, tekrar etmeye başlayınca alışkanlık haline dönüşüyor. Altı ay kadar tekrar ettikten sonra artık alışkanlık haline dönüşüyor. Beyinde otomatik haline gelmesi için, 6 ay tekrar etmesi lazım. İnanışa dönüşünce eyleme dönüşür. Bu bir emektir, çabadır, hedef belirlemek gerekiyor.” diye konuştu.
Evliliğin düşmanı bencilliktir
Tarhan son olarak, “Sadece ben odaklı, kişi odaklı sistemlerde sorunlar ortaya çıkıyor. Bireysel fayda değil, aile fertlerinin ortak faydası düşünülmeli ve gözetilmelidir.” dedi.