Ekonomik gelir, toplumsal statü ve küresel eşitsizlikler hastalıkları ve sağlığa erişimi etkiliyor

Ekonomik gelir düzeyi ve toplumsal statünün yeme-içme alışkanlıkları, gündelik yaşam pratikleri, yaşanılan bölge, sağlık hizmetlerine erişim gibi hususları belirleyerek kişilerin yaşam beklentisi ve sağlık durumuna etki ettiği ifade ediliyor.

Alabama Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. William Cockerham: "Sağlıklı yaşam tarzı sağlıklı ve uzun ömür sürme konusunda son derece belirleyicidir. Yüksek geliriniz varsa en iyi ve en sağlıklı olanı elde edebilirsiniz"

Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Tecim: "Sağlık hizmetlerine erişimde küresel anlamda eşitsizlik hakim ve bu eşitsizlik fakir ülkelere karşı gelişmiş ülkeler bağlamında gerçekleşiyor"

ABD'nin Birmingham kentindeki Alabama Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve "Sağlığın ve Hastalığın Toplumsal Nedenleri" kitabının yazarı Prof. Dr. William Cockerham ile Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Tecim, AA muhabirine, 7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası dolayısıyla ekonomik eşitsizlik, mesleki statü ve eğitim düzeyindeki farklılıkların çeşitli toplumsal grupların sağlığına etkisini değerlendirdi.

Prof. Dr. Cockerham, Avrupalı sosyologların toplumsal statüyü temelde meslek gruplarına odaklanarak açıklamaya çalıştıklarını ancak bunun yeterli olmadığını belirterek, eğitim ile gelir düzeyi gibi unsurların hem toplumsal statüde hem de kişilerin sağlık durumlarında belirleyici olduğunu söyledi.

Ekonomik gelir kaynaklı mekansal eşitsizliklerin de kişilerin sağlık durumuna etki ettiğini dile getiren Cockerham, "Bütün mesele yaşanılan mekanlara göre sağlık hizmetlerine erişimle sınırlı değil. Temiz hava, temiz suya erişim sağlık konusunda önemli faktörler. Kimyasallar ve hava kirliliği olmasa bile yaşanılan mekan stres düzeyine etki ederek sağlığınızı belirleyen bir etkene dönüşüyor." dedi.

- Gelir eşitsizliği sağlık durumunu birçok yönden etkiliyor

Cockerham, yoksul olmanın tanımı gereği hayatta daha az iyi şeye ve daha fazla kötü şeye sahip olmak anlamına geldiğini ve buna bağlı olarak yüksek gelir seviyesine sahip kişilerin bireysel istisnalar olmasına karşın daha uzun yaşam beklentisine sahip olduğunu kaydetti.

Ekonomik gelir düzeyi farklılıklarının, özellikle ABD gibi kişilerin kendi sağlık hizmeti gereksinimlerini kendilerinin karşıladığı ülkelerde sağlık hizmetine erişimde farklılığa yol açtığından bahseden Cockerham, bu sistemlerde sağlık hizmeti alabilmenin veya daha iyi sağlık hizmetinden yararlanabilmenin ekonomik gelir düzeyine bağlı olduğunun altını çizdi.

Prof. Dr. Cockerham, kapsamlı araştırmalara göre ekonomik gelir düzeyinin yeme içme alışkanlıkları, gündelik aktiviteler gibi insan sağlığında etkili hususları belirleyerek daha sağlıklı veya daha sağlıksız bir hayat tarzı oluşturulmasına yol açtığını aktararak, şöyle devam etti:

"Sağlıklı yaşam tarzı sağlıklı ve uzun ömür sürme konusunda son derece belirleyicidir. Yüksek geliriniz varsa en iyi ve en sağlıklı olanı elde edebilirsiniz. Hatta bazı kişiler alt sınıf hayatına bağlı stres nedeniyle çok fazla alkol tükettiğini söylüyor. Üst sınıflar artık sigarayı bıraktı. Sigara içmek öncelikle işçi sınıfı ve alt sınıf eylemi haline geldi. Toplum içinde sigara içmek kişiyi bu sınıfların bir üyesi olarak konumlandırıyor. Sigara içmek ayrıca alt sınıfta daha fazla kalp hastalığı ve kanser olmasının ve Kovid-19'un bu sınıfları daha çok etkilemesinin önemli bir nedeni. İçinde parklar, egzersiz, oyun alanları ya da spor kompleksleri olmayan sağlıksız bir mahallede yaşamanız gelir eşitsizliğinizden kaynaklanabilir. Son olarak yoksul mahallelerde yüksek suç oranlarına bağlı olarak korku ve stres düzeyi de yüksek oluyor. Bu da sağlığınızı birçok yönden etkiliyor."

- "Hastalıklar toplumsal statü farklılığına bağlı olarak değişiyor”

Kişilerin gelirleri ile aldıkları sağlık hizmeti arasında doğrudan bağlantı olduğuna dikkati çeken Cockerham, "Geliriniz, ne yediğiniz ne içtiğiniz hakkında verdiğiniz kararlar sizin sağlığınızı direkt etkiliyor. Yüksek geliriniz varsa, mevcut olanın en sağlıklısını elde edebiliyorsunuz." diye konuştu.

Cockerham, ekonomik geliri düşük kişiler ağır şartlarda çalıştığı için hastalıklara yakalanma oranlarının da daha yüksek olduğunu anlatarak, ulusal sağlık sistemi olmayan ülkelerde alt gelir grubundaki kişilerin hastalandıklarında sağlık kuruluşlarına gidemediğini anımsattı.

İstatistiksel olarak dar gelirli kişilerin kalp hastalıkları ve kansere yakalanma oranlarının daha fazla olduğuna işaret eden Cockerham, "Alt gelir grubu daha stresli işler yapıyor, strese bağlı olarak alkol tüketimleri çok fazla ve daha kötü besleniyorlar. Bu yüzden alt gelir grubunun son yıllarda kalp hastalıklarına yakalanma riski daha fazla." ifadesini kullandı.

Cockerham, Kovid-19'un alt gelir grubunda yayılma hızının üst gelir grubuna göre daha hızlı olduğunu ifade ederek, dar gelirli ailelerin, sokağa çıkma yasaklarında çalışmak zorunda oldukları için Kovid-19'a daha fazla yakalandığını ve bu gruplarda ölümlerin daha fazla gerçekleştiğini vurguladı.

- "Sosyal sermaye kapasitesi ve dahil olunan ağlar, hastalık ve sağlık üzerinde etkili"

Prof. Dr. Erhan Tecim de bireyin sağlıklı bir yaşam sürmesinde etkili olan sosyal faktörlerin yaş, cinsiyet ekonomik durum, meslek ve eğitim durumu olduğunu belirterek, "Bunun yanında, bireyin içinde yaşadığı kültür ve kültür örüntüleri, ayrımcılık, komşuluk ve akrabalık ilişkileri, daha geniş kapsamlı bir kavram kullanacak olursak bireyin sosyal sermaye kapasitesi ve dahil olduğu ağlar, hastalık ve sağlık üzerinde etkili olan diğer sosyal ve ekonomik faktörlerden bazıları." görüşünü paylaştı.

Farklı ekonomik ve sosyal sınıflardaki kişilerin sağlık hizmetlerine ulaşma hızı ve oranının da sınıflarına bağlı olarak şekillendiğini dile getiren Tecim, Türkiye'deki sağlık sistemi sayesinde 18 yaşına kadar herkesin sağlık hizmetlerinden faydalanabildiğini ve bunun eşitsizliği gideren bir politika olduğunu kaydetti.

Tecim, devletlerin siyasi ideolojilerinin sağlık hizmetleri sunumunu belirlediğini aktararak, ABD vatandaşlarının sağlık hizmetlerini karşılamıyorken Türkiye dahil Avrupa ülkelerinin bu hizmetleri büyük oranda ücretsiz karşılamasının, devletin ideolojisinden kaynaklandığını söyledi.

ABD ve Kanada gibi liberal ideolojilerin uygulandığı ülkelerde kişilerin sağlık harcamalarının ve sağlık sigortalarının oldukça yüksek maliyetli olduğunu anımsatan Tecim, dolayısıyla bu ülkelerde yaşayanların bütçelerinin önemli kısmını sağlık harcamalarına ayırmak zorunda kaldığına dikkati çekti.

- "Sağlık hizmetlerine erişimde küresel eşitsizlik hakim"

Tecim, sağlık hizmetlerine erişimde ülkelerin sağlık sistemine ayırdığı bütçenin de belirleyici olduğundan bahsederek, "Sağlık hizmetlerine erişimde küresel anlamda eşitsizlik hakim ve bu eşitsizlik fakir ülkelere karşı gelişmiş ülkeler bağlamında gerçekleşiyor." ifadesini kullandı.

Ulus devletlerin sağlık hizmetlerini yürütmekte etkili aktörler olduğunun altını çizen Tecim, gelişmiş ülkelerde özel sektöre bırakılan sağlık hizmetlerinin sosyal probleme dönüştüğünü dile getirdi.

Tecim, sömürülen ülkelerin geri kalmaları nedeniyle vatandaşlarına sömüren ülkeler kadar sağlık hizmeti sağlayamadığına vurgu yaparak, "Çevre ülkeler olarak da kavramsallaştırılan bu ülkeler sömürü, kolonyalizm, modern pazarlama teknikleri ve benzeri uygulamalarla merkez ülkelere bağımlı hale getiriliyor. Bu durum küresel eşitsizliği de körüklüyor." değerlendirmesini yaptı.

Sağlık sektörünün de hammadde bulma, deneyler yapma gibi nedenlerle bu sömürüden etkilendiğine işaret eden Tecim, sözlerini şöyle tamamladı:

"Gelişmekte olan çevre ülkeler hammadde ve kaynakların çıkarıldığı ülkeler oluyor. İlaç ve sağlık sektörü bu dağılımdan payını alıyor. Merkez ülkeler ilaç ve medikal cihazların üretimini yaparlarken çevre ülkeler son kullanıcı konumunda. Bugünün dünyasında yerel sağlık sistemleri Dünya Sağlık Örgütü gibi küresel kuruluşlarla irtibat halinde. Bu durum çevre ülkeler açısından olumsuz yönlere sahip olsa da olumlu açıdan değerlendirilebilecek yönleri de oldukça fazla."

Manşetler

DUYURU-4