‘Eczacılık hizmeti 25 kuruşa satıldı’

TEB’İN SGK ile yaptığı protokole İstanbul Eczacı Odası büyük tepki gösterdi

Türkiye Eczacılar Birliği (TEB), Sosyal Güvenlik Kurumuyla (SGK), 3 yıl 6 ay geçerli olacak İlaç Alım Protokolünü imzaladı. Ancak TEB’in aksine eczacı odaları bu sonuçtan hiç de memnun değil.

25 ocakta, “Kölelik sözleşmesini kabul etmiyoruz” diyerek SGK’ya rest çeken TEB, Türkiye genelinde 54 eczacı odasının İstanbul’da yaptığı “Yıkıma dur de” mitinginin hemen ertesinde, odaların haberi dahi olmadan görüşme masasına tekrar oturdu ve ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, televizyon ekranlarından, anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

TEB’in imza attığı protokolde, eczacılar için iyileştirme olarak gösterilen, reçete başına eczacıya 25 kuruş reçete katkı bedelinin ödenmesi, sözleşme feshi cezasının para cezasına çevrilmesi, eczacının ödediği iskontoda yıllık cirosuna göre indirim yapılması maddelerinin bir kazanım olmadığını söyleyen İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Semih Güngör, TEB’in eczacının taleplerini “çok ucuza sattığını” belirterek tepki gösterdi.

TEB’in, kölelik sözleşmesinden daha ağır bir protokole imza attığını belirten Güngör, atılan imzanın “iktidara teslimiyetin imzası” olduğunu vurguladı. Güngör, TEB’den en kısa zamanda gerekçeli bir açıklama beklediklerini aktardı.

ECZACI 3 YIL 6 AY SAVUNMASIZ


Protokolün en başta yürürlülük ve geçerlilik süresi açısından olumsuz olduğunu söyleyen Güngör, TEB’in 3 yıl 6 ay sürecek protokolü imzalayarak eczacıyı Hükümet karşısında savunmasız bıraktığına dikkat çekti. Güngör, varılan anlaşmayı “AKP Hükümeti, bundan sonraki iktidar oldukları süreçte, eczacıyla karşı karşıya gelmemek adına çok başarılı bir protokole imza attı” şeklinde değerlendirdi. Protokolün, eczacının “toplu iş sözleşmesi” olması dolayısıyla sürenin kendileri açısından çok önemli olduğuna değinen Güngör, “Protokol süresi bir yıl olsaydı, bu yıl istediğimizi alamazsak bile, bir sonraki yıl mücadeleyi daha da yükselterek ya da daha akılcı davranarak, eczacıya bir takım kazanımlar hayata geçirilebilirdi. Ama bu fırsat ortadan kalktı”diye konuştu.

‘25 KURUŞLUK SUS PAYI’

İmzalanan protokolle, bundan sonra, eczacıya reçete başına 25 kuruşluk hizmet bedeli ödenmesinin kazanım olarak sunulmasını eleştiren Güngör, “Başından beri Birlik, bir kölelik anlaşması imzalamayacağını dile getiriyordu ancak bu kölelik anlaşmasından daha ağır, çünkü bu protokole göre, eczacının 25 kuruşluk bir değeri var” dedi. Bu miktarın, son beş yılın en ağır bunalımını yaşayan ve pazar payında bir yılda 1 milyar TL kayıp yaşayan eczacı için bir kazanım olarak görülmesinin mümkün olmadığını söyleyen Güngör, “Hizmet bedeli adı altında ne olduğu belirsiz bir katkı bedeliyle, eczacının kaybettiğinin sadece onda birini geri almayı hedefleyen bir protokole ‘kazanımdır’ demek mümkün değil” diye konuştu.

SGK’nın 25 kuruşluk reçete bedelinin vatandaştan aldığı yüksek katkı paylarına karşılık eczacıya “sus” payı niteliği taşıdığına değinen Güngör, “Bu sadece bizim değil, Türkiye’deki 24 bin eczacının zoruna gitti. Beklenti bu değildi” ifadesini kullandı.

TEB’İN TESLİMİYETİ

TEB’in “kölelik anlaşmasına imza atmayız” derken eskisinden daha ağır bir protokole imza attığına dikkat çeken Güngör, bunun bir teslimiyet olduğunu vurguladı. TEB’in bu protokole imza atarak 24 bin eczacının en önemli mücadele mevzisini Hükümete teslim ettiğini ifade eden Güngör, bunu da odaları görmezden gelerek gerçekleştirdiğini anlattı. TEB’in protokolü imzalamadan önce herhangi bir açıklama yapmamasını da eleştiren Güngör TEB’e, “Eczacı odalarına bunun gerekçelerini açıklayın” çağrısında bulundu. (İstanbul/EVRENSEL)


--------------------------------------------------------------------------------

SGK’YA ECZACIYI DENETLEME YETKİSİ

SGK’nın protokolle kendisine “süper yetkiler” yüklediğine dikkat çeken Güngör, “SGK dilediği zaman, dilediği eczacı odasının yaptığı sistemi, birileri şikayet etti veya birilerinden rahatsız oldu diye ortadan kaldırma, durdurma yetkisine sahip” dedi. Bu protokolle eczacıların ve odaların tamamen, SGK’ya bağımlı hale geldiğini vurgulayan Güngör, SGK’nın gelecek aydan itibaren eczacıyı denetlemeye geleceğini, bir eczacının 24 saati aşmamak kaydıyla eczaneden ayrılma hakkı varken, yerinde bulamadığı eczacıyı, “Bu eczane muvaazalıdır diyerek, sağlık müdürlüğüne şikayet edebileceğini söyledi. Eczacıyı denetleme yetkisinin sadece Sağlık Bakanlığında olduğuna vurgu yapan Güngör, “SGK, giderek Sağlık Bakanlığının görev yetkilerini üstlenen, bir kurum haline geldi” diye konuştu.

CEZA MI YOKSA SUÇA TEŞVİK Mİ?

PROTOKOLDEKİ, sözleşme feshi cezalarının para cezasına çevrilmesi düzenlemesine de değinen Güngör, eczacının mağduriyetinin giderildiği söyleminin gerçeği yansıtmadığını ifade etti. “Eczanede birkaç hasta raporu fotokopisi bulunması, birkaç hastanın ilacının orada bekliyor olması, birkaç küpürün kesilerek, hasta gelince yazdırılacak olması gibi durumlar sözleşme feshi sebebiydi” diyen Güngör, bunların suistimal değil, iyi niyetli kusurlar olduğunu, zaten ceza olmaktan çıkarılması gerektiğini belirtti. Ancak SGK’nın yeni düzenlemesiyle çok önemli suçların da para cezasına çevrileceğini hatırlatan Güngör, “Böylece bir yerde suistimal teşvik ediliyor. ‘Sen parayı ver istediğini yap ama çok tekrarlarsan ancak o zaman canına okurum’ mantığıdır bu” değerlendirmesini yaptı. Güngör, “Ben buradan kâr elde edeyim, bırak ne yaparsa yapsın” düşüncesinin geçerli olacağını söyledi. “SGK, ‘yakaladığımı buradan hallederim, yakalayamadığımı da, vatandaşın, eczacının, ilacın üreticisinden alırım, devlet olarak da ben zarar görmem’ diye düşünüyor” eleştirisini yapan Güngör, TEB’in de eczacı odalarının ortak direncini dikkate almadığını belirtti.

SORUNLAR OLDUĞU YERDE DURUYOR

SEMİH Güngör, eczacılar için en büyük sorunlardan biri olan “katkı payı tahsildarlığı”nın devam ettiğini de ifade etti. Her yeni katkı payı uygulamasının yine eczacı tarafından tahsil edeceğini kaydeden Güngör, bunun kabul edilemez olduğunu vurguladı. Öte yandan ilaç firmalarıyla SGK arasındaki düzenlemelerde eczacıların mağdur edildiğini hatırlatan Güngör, bunun protokol görüşmelerinde gündeme dahi getirilmediğini söyledi. “Bunlar TEB’in kırmızı çizgileriydi” diyen Güngör, ne meslek hakkının, ne tahsilatçılık sorununun ne de ilaç fiyatlarında yaşanan düşüşler sebebiyle yaşanan sorunların çözümü için bir adım atılmadığını ifade etti. İlaç fiyatlarındaki düşüşler sebebiyle eczacının rafında oluşan zararın, ilaç firmaları tarafından kaldırılan ticari iskontolar için bir çözüm bulunmadığını da sözlerine ekleyen Güngör, “Ezcacının en önemli sorunu ortada dururken, tek mücadele yeri olan protokolün bu kadar ucuz ve anlamsız bir şekilde kaybedilmesi çok kötü” şeklinde konuştu.

HASTA İÇİN DE TEHLİKE

PROTOKOLÜN sadece eczacıları değil, hastaları da etkileyeceğine dikkat çeken Güngör, eczacının ekonomik yaptırımlara karşı eczaneyi fiilen yaşatma direncinin ortadan kaldırıldığını, kaçınılmaz olarak kapanma noktasına gelineceğini söyledi. Eczacıların, ilaçtaki uygulamalara karşı vatandaşı uyardığını, bu uygulamalara karşı bir mücadele zemini oluşturduğunu belirten Güngör, eczacının olmadığı yerde ilaç hizmetinin korunmasız kalacağını söyledi. Güngör, “Vatandaşı tamamen müşteri olarak gören, orada çalışanın da sağlık alanında bir danışman değil, bir hizmetli olarak algılandığı, eczacının sadece o firmanın görevlisi olarak algılandığı bir pozisyonun Türkiye’de de doğması kaçınılmaz olacak” dedi. Bu yüzden eczacıların üzerinde uzun zamandır bir baskı yürütüldüğünü aktaran Güngör, eczacıların direnişi ve vatandaşın desteğiyle bu baskılara bugüne kadar boyun eğilmediğini belirtti. Hükümetin, bu direnişi kırmak için eczacıları ekonomik çöküntüye sürüklediğini kaydeden Güngör, bunun ister istemez dirençlerinde bir zafiyet yarattığını söyledi.


--------------------------------------------------------------------------------

‘MÜCADELEMİZ SÜRECEK’

Her şeyden önce meslek siyaseti yapılmasının önemine vurgu yapan Güngör, TEB’in bir an önce attığı yanlış adımlardan dönerek, birleştirici bir rol üstlenmesi gerektiğini ifade etti. TEB’in tüm saldırılara karşı duyarlı, eczacıları kucaklayan bir anlayış geliştirmesi gerektiğini belirten Güngör, aynı şekilde, vatandaşa yönelik güveni tazeleyen bir politikanın hayata geçirilmesi gerektiğini aktardı. Ancak bu şekilde Birliğin arkasında olacaklarını ifade eden Güngör, “Bu yanlışlar devam ederse, o zaman da muhalefeti yükseltmek, oradaki anlayışı değiştirmek için bir başka mücadeleyi örgütlemek bizim sorumluluğumuzdur” dedi.

evrensel.net

Manşetler

DUYURU-4